‘Yaş seviyelerine uygun bilgiler verin ve doğru kaynaklara yönlendirin’
Psikolog Özge Şahin: Şu an çocukların boş zamanları var. Bütün zaman etkinliklerle doldurulmak zorunda değil..

Psikolog Özge Şahin ile salgın nedeniyle eve kapanan çocukları, ruh hallerini ve çocuklara nasıl yaklaşılması gerektiğini konuştuk. Şahin, öncelikle bu durumun ebeveynler tarafından doğru algılanıp çocuklara yaş seviyelerine uygun bilgilerle verilmesi gerektiğine dikkat çekerek “Çocukların yanında konuşulanlara ve izlenilenlere dikkat edilmelidir” dedi. Şahin, ergen çocuklarla ise öğrendikleri bilgiler hakkında konuşmak ve doğru bilgileri öğreneceği kaynaklara yönlerdirme önerisinde bulundu.

‘EV İÇİNDE RUTİNLER OLUŞTURULMALI’
Koronavirüs salgını nedeniyle eğitim ve öğretime ara verildi. Kreş ve okul çağında olan birçok çocuk eve kapanmak durumunda kaldı. Salgın açısından bu önlemin yanında çocukların ruh sağlığı için neler yapılmalı?
Şu anda hem Türkiye’de hem de dünyada koronavirüs sebebiyle pek çok kişinin hayatı değişti. İnsanlar olarak olağanüstü bir süreci yaşıyoruz. Bu olağanüstü süreç, geleceğe ilişkin belirsizlik hali hem çocuklarda hem de yetişkinlerde bazı duygusal, fiziksel tepkilere yol açabilir. Bu yaşananlara verilen tepkiler aslında olağanüstü durumlara karşı verilen olağan tepkilerdir. Örneğin kaygı duygusu belirli bir düzeyde yararlıdır. Önlem almamız için teşvik edici bir güce sahiptir.
Salgın ve sonrasında alınan önlemler çerçevesinde çocukların okulda eğitim görmelerine ara verildi. Okullar çocukların evden sonra en çok zaman geçirdikleri, sadece akademik olarak değil, sosyal olarak da geliştikleri, yaşıtlarıyla beraber eğlendikleri ve öğrendikleri yerlerdir. Okuldan uzak kalmak -üstelik sadece okuldan değil, kurslardan, çeşitli aktivitelerden de uzak kaldılar- çoğu çocuğu etkileme potansiyeline sahiptir. Çünkü rutinleri değişti. Bu nedenle ev içinde rutinlerin oluşturulması çok önemlidir. Rutinler hayatın akıp gittiğini ve kontrol duygusunun elimizde olduğunu bize hatırlatır. Uyanma ve uyuma saatlerinin belirli olması, yeme düzeninin korunması, ders çalışma ve oyunların olabildiğince çok ama katı olmamak şartıyla düzenli olması önem taşımaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki sıkılmak da bu sürece dahil. Günümüzde çocukların o kadar yoğun bir programı var ki. Eğitimler, kurslar, hafta sonu aktiviteleri. Çalıştığım çocuklara en çok boş zamanında neler yaptıklarını sorarım, “Yok ki” derlerdi. Şu an çocukların boş zamanları var. Bütün zaman etkinliklerle doldurulmak zorunda değil. Tabii ki eğitimlerine, etkinliklerine devam etsinler. Sıkılıp dinlenebilirler, yeni bir şey üretebilirler. Aileler bu fırsatı hem çocuklara hem de kendilerine tanısınlar.

‘ÇOCUKLARLA DÜRÜST BİR İLİŞKİ KURULMALIDIR’
Özellikle erken yaşlarda çocuklar bir duruma ilişkin tepkilerin nasıl verilmesi gerektiğini ebeveynlerinden öğrenirler. Ebeveynlerin süreci nasıl deneyimlediği çocuklar için oldukça önemli. Bu nedenle öncelikle ebeveynlerin sürece ilişkin kendi duygularını farkında olmaları ve duygularını düzenlemeleri önemlidir. Tıpkı uçaklarda verilen örnekler gibi maskeyi önce kendimize sonrasında çocuğumuza takmamız gerekir. Ebeveynlerin kendi iyilik hallerini korumaları çocukların iyilik halleri açısından oldukça belirleyici.
Sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesiyle ilgili diğer bir önemli nokta doğru bilgi paylaşımıdır. Çocuklar neyi merak ettiğini zaten fırsat verildiğinde ifade ederler, sorarlar. Aileler bazen kendi kaygılarıyla beraber çocuklara anlattıkları şeylerde fazla ayrıntıya girebilirler. Bu da çocuğun kaygısını artırabilir. O nedenle daha genel bir anlatımla başlayıp, çocuk soru sorduğunda daha ayrıntıya girilmesi ve bunun da çocuğun yaşına uygun olarak yapılması önem taşımaktadır. Ek olarak sadece korona virüsüyle ilgili değil, sağlıklı bir iletişimde olması gerektiği gibi çocuklarla dürüst bir ilişki kurulmalıdır. Bazen sordukları sorulara ebeveynler yaşlarına uygun cevap vermekte zorlanabilirler. O durumda ebeveynler çocuklarından biraz zaman isteyebilirler, sonrasında cevap verebilirler ya da birlikte araştırabilirler. Korona virüsüyle ilgili bilgiler paylaşılırken korkutmak yerine uygun olarak neler yapılabilir, nasıl korunabilir bilgisinin paylaşılması ve umudu korumak çok önemlidir. Bilim insanlarının, sağlık çalışanlarının konuyla ilgili çalışmalarına devam ettikleri, ellerinden geleni yaptıkları anlatılmalıdır.

‘SINIRLARDA, CEZAEVLERİNDE VE SOKAKLARDAKİ ÇOCUKLAR DA UNUTULMAMALI’
Bütün bunlara değinirken mümkün olduğunca yeterli bir ev ortamından söz ediyoruz. ‘Bir evi olan çocukların ruh sağlığını korumak için neler yapabiliriz’i tartışıyoruz. Ancak biliyoruz ki şu anda sınırlarda, cezaevlerinde, sokaklarda binlerce çocuk hayatına devam etmeye çalışıyor ve bulundukları konumdan dolayı daha fazla risk altındalar. Unutulmaması gereken Türkiye’nin de taraf olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre tüm çocukların ayrım gözetmeksiniz çocuk haklarından yararlanmaya hakları var.

‘ERGEN ÇOCUKLAR DOĞRU BİLGİ KAYNAKLARINA YÖNLENDİRİLMELİ’
Birçok insan ya panik bir halde ya da umursamaz bir şekilde davranırken ekranlar aracılığıyla sürekli evlerde salgın, hastalık, vaka ve ölüm sayıları ortada dolaşıyor. Bu noktada özellikle çocuklar için nasıl bir yol izlenmeli bütün bunların sonuçları ileride çocuklar için nereye çıkacak?
Sürekli haberleri, gelişmeleri izlemek, bazen tekrar tekrar izlemek hem yetişkinlerin hem de çocukların kaygısını artırma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle sadece çocukların değil ebeveynlerin de belirli bir süre içinde haberleri takip etmesi önerilmektedir. Doğru bilgiye erişim hakkı tabii ki vardır. Ancak fiziksel sağlığımız kadar ruh sağlığımızı korumak da önemlidir. Bazen yetişkinler dikkat etmese bile ya da o an dikkatleri başka yönde görülse bile çocuklar çevrelerinde olup biteni dinlerler. O nedenle çocukların yanında konuşulanlara ve izlenilenlere dikkat edilmelidir.

Sosyal medyayla birlikte özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar telefona erişimleri daha kolay olduğu için doğru olduğu kanıtlanmayan birçok habere maruz kalabilmektedir. Bu nedenle öğrendikleri bilgiler hakkında konuşmak ve doğru bilgileri nereden bulabileceğini aktarmak önemli taşımaktadır.
Öte yandan sadece vakalar, ölüm sayıları değil, alınan tedbirler doğrultusunda belli bir kesime yönelik ötekileştirici yaklaşımın özellikle sosyal medyada çokça yayıldığını görüyoruz. “Kırılgan” grup olarak görülen 65 yaş üstü bireylere ilişkin yaklaşım çocukları da etkileyebilmektedir. Çoğu çocuk anneanne, babaanne ve dedelerle temas halinde, belki de onların bakımıyla büyümüştür. Bir yandan ya benden onlara bulaşırsa, ben onlara zarar verirsem kaygısına, bu ötekileştirmeyle beraber üzüntü duygusu da eklenebilir.
Çocuklar stresli durumlara farklı tepkiler verebilirler. Bu tepkiler arasında endişe, üzüntü hissetme, aşırı sinirlenme, dikkatini toplamada zorluk yaşama, eskiden zevk aldığı şeyleri artık yapmaktan hoşlanmama gibi. Bu nedenle çocukların iyi gözlenmesi önem taşımaktadır.
Her çocuk her yetişkin kaygıyı aynı şekilde yaşamaz. Dolayısıyla her çocuk bu süreçten aynı şekilde etkilenmeyecektir. Önemli olan sürecin nasıl yürütüldüğüdür. Süreci yönetmek sadece ebeveynin sorumluluğu değil. Ebeveynin süreci nasıl yaşadığı da önemlidir. Sadece hastalık boyutu bulunan bir konu değildir. Ekonomik kaygılar, işle ilgili sıkıntılar da yetişkinlerin baş etme süreçlerini etkilemektedir. Yetişkinlerin bu kaygıyı nasıl yönettiği de devletin durumu nasıl ele aldığıyla oldukça yakından ilgilidir.

ÖLÜM KORKUSU İDAM GÖRÜNTÜLERİYLE KATMERLENDİRİLDİ
Yine uzaktan eğitim sürecinin başladığı bu hafta itibariyle TRT ekranlarından yayınlanan EBA TV’nin ara yayınlarda idam sahneleri, ilahiler, örgün eğitimde görülmeyen Arapça dersler yer alıyor ve son iki gündür akşamları camilerden virüsten korunma duası yapılıyor. Bir çocuğun gözünden bunlar nasıl algılanır? Bu süreç nasıl götürülmeli?
Çocukların evde kalma sürecinde eğitim hayatlarının aksamaması için uzaktan eğitime başlanmıştır. Ancak evinde bilgisayar, internet, televizyon olmayan haneler ya da özel gereksinimli bireyler bulunmaktadır. Bu çocukların atlanmaması ve eğitime dahil edilmesi gerekmektedir. Öte yandan verilen her türlü eğitimin çocuğun yaşına, bilişsel gelişimine uygun olması gerekir. Yaşanan olaylardan dolayı kaygının ve ölüm korkusunun zaten arttığı bir dönemde insan eliyle gerçekleşen bir ölüm sahnesinin izletilmesi son derece yanlış ve sakıncalıdır. Böyle bir dönemde olunmasa dahi bu sahnelerin gösterilmesinin hiçbir açıklaması olamaz. Eğitim içeriğinin dini, politik vb değil, bilimsel bir zemine dayanması gerekmektedir. Eğitimin bilimsel olması tüm çocukların hakkıdır.
Camilerden yapılan virüsten koruma duasının çocuklar üzerinde nasıl bir etkisi olduğuna ilişkin bir şey söylemem zor. Öncelikle çocukların bunu farkında olup olmadıklarından emin değilim. Eğer bunu sorarlarsa anne babalar yine yaşlarına uygun bir biçimde açıklama yapabilirler. Burada unutulmaması gereken 12 yaş altı çocukların somut olarak düşünebildikleridir. Sormuyorlarsa ya da resimlerinde, oyunlarında bu konuyu işlemiyorlarsa anlatılmasına gerek olmadığını düşünüyorum.
İlgili haberler
GÜNÜN DİKKATİ: Kadın ve mülteciler için koronavirü...

TTB üyesi enfeksiyon hastalıkları uzmanı Dr. Melahat Cengiz koronavirüsten kadınların nasıl korunmas...

GÜNÜN SORUSU: Koronavirüs tehdidine karşı çocuk ha...

FİSA Çocuk Hakları Merkezi, koronavirüs tehdidine karşı çocuk hakları temelinde yapılması gerekenler...

GÜNÜN SORUSU: Koronavirüs sürecinde çocuklarımıza...

Koronavirus ‘covıd 19 pandemisi’ sürecinde çocuklarımıza nasıl yaklaşmalıyız? Bu sorunun cevabına 16...