Van’ın Edremit ilçesinde “Terör örgütüne yardım etmek” iddiasıyla 9 Mayıs 2022 tarihinde tutuklanan ve 7 Eylül’de tahliye edilen 81 yaşındaki Makbule Özer, Adli Tıp Kurumunun (ATK) “cezaevinde kalabilir” raporu sonrası önceki gün Van Adliyesinde tutuklanmıştı. Alzaymır, tansiyon ve şeker hastası olan Özer, tekerlekli sandalyeyle yaşamına devam ederken temel ihtiyaçlarını da tek başına karşılayamıyor.
Gazetemize konuşan Dosyanın Avukatı Erhan Çiftçiler de Özer hakkında daha önce verilmiş bir ceza olduğunu hatırlattı. Şimdi cezanın kesinleştiğini söyleyen Özer burada infaz yasalarının yarattığı mağduriyetlere bakmak gerektiğini söyledi. Makbule Özer’in bu konuda tek örnek olmadığını vurgulayan Çiftçiler, “2020 yılında getirilen adli suçlara ilişkin örtülü aflar içerisinde 3 yıllık denetimli serbestlik süresi vardı, eğer o bugün örgüte yardım suçu için de geçerli olmuş olsaydı anne gibi insanlar şu anda dışarıda olurdu. O dönemde hasta olan, 70 yaşını aşmış insanlar için 4 yıllık denetimli serbestlik süreleri getirildi, ama siyasi mahkumlar için bu süre getirilmedi. Siyasi suçlarla ilgili infazda öyle bir durum var ki, hastalık olsa dahi ölünceye kadar cezaevinde bırakma politikası işliyor. Yani anne için cezaevinde kalabilir mi kalamaz mı net bir şekilde ATK raporuna bağlamışlar” dedi.
‘ATK’NİN YAPISI İLE İLGİLİ PROBLEM VAR’
Özer için ATK tarafından 2022 yılında cezaevinde kalamaz raporu verildiğini hatırlatan Çiftçiler, bu rapora binaen Özer’in tahliye edildiğini, 2023 tarihinde cezayı erteleme koşullarının olup olmadığına bakmak için bir rapor daha alındığını, 2022’de raporu veren aynı ATK üyelerinin bu kez ‘R tipi cezaevinde kalabilir’ raporu verdiğini, bu süreçte kamuoyu baskısı oluştuğunu ve dosyanın 2024 yılında tekrar ATK’ye gönderildiğini aktardı. Hazırlanan son raporla ikinci rapor arasında fark olmadığını belirten Çiftçiler 3. rapor verilirken usulsüzlüklerin olduğunu şu sözlerle anlattı: “Anne muayeneye gittiği zaman Adalet Bakanlığı tercüman göndermiyor, aile Adalet Bakanlığı listesinde bir tercüman götürüyor, ATK yetkilileri bunu kabul etmiyor ve ATK’de çalışan herhangi bir güvenlik görevlisini tercüman olarak çağırıyorlar. Onun tercümesiyle rapor tanzim ediyorlar. Raporda ‘Türkçe bilmediği için algılama eşiğini tespit edemedik’ deniyor. Daha önce düşüp kemiklerini kırdığı için yürüyemez durumdayken ‘Sandalyeden inmek istemiyor’ diye çeviri yapılıyor. Anne sanki yalan söylüyor, bu ithamlarla bir rapor hazırlanmış.”
ATK’nin verdiği raporlar arasındaki farklara ilişkin bir gerekçelendirme de yapmadığına dikkat çeken Çiftçiler, “ATK’nin yapısı ile ilgili bir problem var, ATK’nin verdiği raporlar üzerinden kaç hasta tutuklu cezaevinde yaşamını yitirdi, kaçı tahliye olduktan ne kadar süre sonra yaşamını yitirdi, bunların istatistiğini çıkarmak gerekiyor. Bu gündem edilmeli. ATK öyle bir şey yapmış ki ‘Cezaevinde kalabilir’ diyor cezaevinde kalıyor, dahası cezaevindeyken yaşamını yitiriyor, yaşamını yitirdikten sonra kimse bu raporları tartışmıyor” dedi.
ÖNCE CEZANI ÇEK SONRA ÖL!
Çiftçiler ATK raporlarının gerekçeli biçimde hazırlaması gerektiğine dikkat çekti. Raporları hazırlayanların cezaevi koşullarını bilmediğini sözlerine ekleyen Çiftçiler “Bu raporlar tam teşekkülü üniversite hastanelerinden de alınabilir, burada cezaevi şartlarına bakılıp ona göre bir rapor tanzim edilebilir. ATK’nin ‘Ölüm döşeğindeysen dahi senin cezan varsa önce o cezayı infaz ettiririm sonra ölümüne izin veririm’ yaklaşım var. Adli ve siyasi mahkumlar açısından infaz yasalarında bir dengenin kurulması gerekiyor eşitlik de demiyoruz ancak bir denge olmalı” diye konuştu.
Çiftçiler, Özer için acil olarak yapılması gerekeni ise şöyle ifade etti: “Adalet Bakanlığı devreye girerek ATK raporlarına itibar etmez, eğer şartlar oluşuyorsa ki şartlar vardır, anne burada bir üniversite hastanesine gönderilir, üniversite hastanesi cezaevinden çıkması konusunda bir hafta içinde detaylı bir rapor hazırlar. Diğer hasta mahpuslar içinde bu bir emsal olur. Ancak şu anki mevcut yasal düzenlemelerle hem cumhuriyet başsavcılığının eli hem bizim elimiz bağlanmış durumda.”
81 YAŞINDAKİ KADIN CEZAEVİNDE
Özer’in kızı Naime Özer de bu kez dosyayı basına sızmaması için gizli tutmaya çalıştıklarını, jandarmanın annesini gelip kapıdan aldığını söyledi. “Annem daha önce de ceza aldı, biz hiçbir şekilde onu kaçırmaya çalışmadık, şimdi de kaçırmaya çalışmadık ki kendi elimizle adliyeye götürdük ama bu sefer jandarmanın kapıya gelip alıp götürmesi çok ağırımıza gitti” diyen Özer, “Götürülürken çığlıklar attı. Alzaymır hastası yaşlı bir insan, bir çocuğa yaklaşır gibi yaklaşıyoruz biz. Ve bu durum gerçekten zorumuza gidiyor. Askerlere ‘Beni götürmeyin, götürüp ne yapacaksınız?’ diye bağırıyordu. R tipi cezaevine götürdüler, biz normal cezaevine götürmelerini istedik çünkü orada bakacak birileri var, ancak rehabilitasyon merkezinde kim bakacak, kim ilgilenecek bilmiyoruz” dedi.
Devletten Kürtlere karşı bir vicdan, adalet beklemediklerini de sözlerine ekleyen Özer, “100 yıldır birlikte yaşadığımız bir coğrafyanın içerisindeyiz fakat bugün her türlü zulüm, işkence ve hakareti yaşıyoruz. Pek çok kez çağrı yaptık, bugün 81 yaşındaki hasta bir kadın cezaevinde, sonuç bu” diye konuştu.
Fotoğraf: MA
İlgili haberler
İki çocuğu cinsel istismara maruz bırakan 'cinci h...
İki çocuğa taciz ve cinsel istismara maruz bırakmaktan tutuklanan 'cinci hoca' lakaplı Cüneyt Vural...
DFG ve MKG: Saldırılar gazetecileri yıldıramaz
MKG ve DFG, basın çalışanlarına yönelik operasyonları kınayarak, "Bu saldırılar özgür basın emekçile...
İstismara karşı mücadele eden kadınlar: Kadınların...
Yıllarca akrabaları tarafından istismara uğrayan, bugün 12, 17 ve 21 yaşında olan kız kardeşler ilk...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.