TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu 25 Kasım açıklaması: Mücadeleyi birlikte büyütelim
TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla açıklaması yaptı.

Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada bu yıl kolluk şiddetine dikkat çekti. TGS Genel Merkezinde yapılan açıklamada önce kadın gazetecilerin maruz kaldıkları şiddetin görüntüleri paylaşıldı.

Komisyon adına açıklamayı TGS İstanbul Şube Yöneticisi Çağrı Sarı okudu. Sansür Yasası olarak anılan “Dezenformasyon Yasası”na vurgu yapılırken tutuklanan MA ve Jinnews muhabirlerinin durumunu paylaşan Sarı, ayrıca Komisyonun 13 gazeteci ile yaptığı anket çalışmasının verileri de kamuoyuna duyuruldu.

Haber takibi sırasında şiddete maruz kalan Evrensel Gazetesi Muhabiri Eylem Nazlıer ve Bianet Muhabiri Tuğçe Yılmaz açıklamada söz alarak yaşadıkları polis şiddetini paylaştı.

‘ŞİDDET GAZETECİLERİN RUTİNİ HALİNE GELDİ’
Nazlıer; “1 Eylül Dünya Barış Günü’nde Taksim’de yapılan açıklamayı izliyordum. Açıklamaya polis müdahale etti, o dönem İstanbul Emniyet Müdür yardımcısı olan şahıs, bir kadın eylemciyi kastederek ‘bırakın gitsin şu o…’ gibi bir söz kullandı. O anı kaydettiğimi gördü, bana yöneldi. Telefonumu almaya çalıştı ama vermeyeceğimi ve diğer basın mensuplarının geldiğini anlayınca basın kartımı göstermemi istedi. O gün defalarca engellendim. O görüntüler çok tepki çekti. Ama birkaç gün sonra emniyet müdür yardımcısının terfi ettiğini öğrendim. Ödüllendirildi! Aslında bu biz gazetecilerin ‘rutini’ haline geldi. Sorumlular yargılanmadığı gibi hem cezasızlıkla hem de ödüllendirilmeyle mükafatlandırılıyorlar.”
Diğer olay ise Şebnem Korur Fincancı için yapılan eylemde gerçekleşti.
Gösteriye katılan kitle çembere alındı. Ben de o çemberin içinde kaldım. Beni biraz geç fark ettiler. Fark ettiklerinde de çok sert bir müdahaleye maruz kaldım. Kollarımdan çekiştirmeye başladılar. O sırada kadın bir polis telefonuma ve basın kartıma el koydu. Bir taraftan da boğazımı sıktı. Gazeteciyim dememe rağmen gözaltı yapmaya çalıştı. Savaş alanı gibiydi ortalık.’’ dedi.
‘BEN VE MESLEKTAŞLARIM BUGÜNE DEK SESSİZ KALMADIK, KALMAYACAĞIZ’
Yılmaz da şöyle devam etti: ‘‘1 Eylül 2022’de, İstanbul Kadıköy’deki Dünya Barış Günü eylemlerinde haber takibi esnasında sivil polislerden birinin cinsel saldırısına maruz kaldım. Türkiye’de haber takibi günbegün gazeteciler için daha zor hale gelse de kadın ve LGBTİ+ gazeteciler bir de polisler tarafından cinsel tacize ve saldırıya maruz kalıyor. Ben de bu gazetecilerden biriyim ve 1 Eylül’de haber izlemeye gittiğim bir eylemde saldırıya uğramakla kalmadım, bir haberci olarak mesleğimin gereğini de yerine getiremedim. Çünkü polis tarafından engellendim. Haber takibi esnasında polisler ilk olarak görüntü almamızı engellemek için bizi itmeye başladı, ama eylemci kadınları diğer tarafa doğru yönlendirmeye başlayınca biz de bu kez kadınları takibe başladık ve o esnada polis barikat kurdu. Eyleme gelen üç kadını da itmeye
başladılar. Ben kollarım yukarıda, telefonumu kaldırdığım bir pozisyonda görüntü almaya çalışıyordum. Tam o anda, ortada bir arbede bile yokken, sivil polislerden biri bilinçli bir hamleyle sol göğsümü sıktı. Bu, yanlışlıkla olmuş bir şey değildi. Yani sivil polis kasten, doğruca göğsümü sıktı. Bu kişinin adını bilmiyorum ama yanımda
zaten muhabir arkadaşlarım da vardı. Diğer gazeteci arkadaşlarım da görüntü aldı. Taciz anının görüntüsü de var. Yaptığı eylemi, neyse adıyla direkt söyledim. Taciz anında kendimi savundum. Ve elini üstümden ittim. Polisler, arkadaşlarının yüzü kayıtlara girmesin diye arkaya gönderdiler hemen. Şimdi ise süreç devam ediyor. Polisin kimliğinin tespit edilmesi ve diğer tüm süreçlerin ilerlemesi için avukatımla birlikte suç duyurusunda bulunduk.
Her gün kadın ve LGBTİ+ları; sapkın, ahlâksız olarak hedef gösterenlerin kadın ve
LGBTİ+ gazetecilere yönelik saldırılarına bugüne dek ben ve diğer meslektaşlarım sessiz kalmadık, bundan sonra da kalmayacağız.’’
‘HABER YAPARKEN ŞİDDET GÖRMEK İSTEMİYORUZ’

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu adına Çağrı Sarı’nın yaptığı açıklama ise şöyle:

Kadın ve LGBTİ+ gazetecilerin 2022 boyunca yaşadığı bu şiddet ilk değil, tek değil… 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşırken, Sansür Yasası dediğimiz Dezenformasyon Yasası’nın Meclis’te kabul edilmesinin ardından bu görüntülerin daha fazlasını yaşayacağımızdan endişeleniyoruz. Sansür Yasası’yla bugün toplumun haber alma hakkı engelleniyor. Mecliste kabul edilmesinden 10 gün sonra 11 gazetecinin gözaltına alınması, 9’unun tutuklanması bunun kanıtı. 25 Ekim’de tutuklanan 9 gazetecinin 5’i kadın. Her gün sokakta, eylemde, basın açıklamasında, yani haber takibi sırasında kadın gazeteciler fiziki, sözlü veya psikolojik şiddete maruz kalıyor. Kolluk kuvvetleri kadın gazetecilere şiddet uyguluyor, cinsiyet ayrımcılığı yapıyor. Gazetecilikte Kadın Koalisyonu verilerine göre; 2021’de kadın ve LGBTİ+ gazetecilere yönelik tüm dünyada kaydedilen şiddet vakalarının dörtte biri Türkiye’de yaşandı. Bu oran 2022’de yüzde 43,9 arttı. Avrupa ve OECD ülkeleri arasında erkeklerden fiziksel veya cinsel şiddet gören kadın oranının en yüksek olduğu ülke, Türkiye.

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak kısa süre önce, kolluk şiddetine dair bir çalışma yaptık. Farklı illerden 13 gazeteciyle konuştuk. Sorularımızdan biri “En çok hangi eylemi takip ederken kolluğun şiddetine maruz kalıyorsunuz?” idi. Gelen cevaplarda “Artık şu eylem diyemiyorum, bir keyfiyet söz konusu. Genelde duyulmasını istemedikleri eylemde şiddete maruz kalıyoruz, görüntü çekmemiz engelleniyor” deniyordu. Gözlemlerimize ve sendikamıza iletilen bilgilere dayanarak sorduğumuz bir başka soru “Son 6 ayda şiddetin dozunun ve sıklığının arttığını düşünüyor musunuz’’ idi. 13 gazetecinin 12’si yani, yüzde 92,3’ü bu gözlemimizi destekledi.

Görüyoruz! Gazetecilere, kadınlara, LGBTİ+’lara uygulanan şiddeti, dışlamayı, yok saymayı, görüyoruz.

Anlıyoruz! Saklanmaya, susturulmaya çalışılanları anlıyoruz. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak gazetecilere yönelik cadı avının farkındayız.

Bu şiddete maruz kalmamızın asıl nedeni, toplumun gözü kulağı olmamız.

25 Kasım bizim için sadece kadına yönelik şiddete karşı çıktığımız bir mücadele günü değil. Mesleğinden dolayı şiddete maruz kalan kadınları savunduğumuz bir gün.

Artık kadına yönelik şiddet haberi yapmak istemiyoruz. Haber yaparken şiddet görmek istemiyoruz. Kadınların yaşam hakkı için elzem olan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını kabul etmiyoruz.

Çalışma hayatında şiddetin ve tacizin önlenmesine ilişkin mücadelemiz de devam ediyor. 2019’da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Uluslararası Çalışma Konferansında kabul ettiği 190 Sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi’ni, toplu iş sözleşmesi imzaladığımız işyerlerinde uygulamaya soktuk. 2022’de sürdürdüğümüz çalışma ile kadın gazetecilerin güvenliğini, huzurunu sağlamak amacıyla 4 işyerinde politika belgesi uygulamaya koyduk, 2 işyerinde toplu iş sözleşmesine madde olarak ekledik.

Tabii ki yeterli değil! Her gün her yerde yaşadığımız şiddeti önlemeden hiçbir adım yeterli değildir. Bunun için TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak her adımımız ileriye doğru olacaktır. Ekonomik, sosyal, kültürel tüm baskılara rağmen kadın dayanışmasının gücünü biliyoruz. Bu dayanışmayı yükseltmek, başta yaşam hakkımız olmak üzere tüm insani haklarımıza sahip çıkmaya herkesi davet ediyoruz. Gelin birlikte mücadele edelim, mücadeleyi büyütelim.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Görünmeyen emeği görünür kılmaya çalışan bir sergi

Direnç Doğuran Kadınlar fotoğraf sergisini Öykü ile konuştuk.

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği: ‘Yeni bir...

Tuzluçayır'da kadınlar 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele günü için bir araya ge...

TÜSİAD patronunun dile getirdiği ile işçi kadının...

Her 25 Kasım yaklaşırken şirketler şiddete 'ne kadar karşı oldukları' konusunda açıklamalar yapıyor....