Tarlada da evde de yaşam zor
Karadeniz'de çay toplayan kadınların yaşamı çay toplamaktan ibaret değil. Yemek, bulaşık, çocuklar… Hatta inekleri sağmak ya da çaydan sonra bir başka işte çalışmak zorunda kalmak…

Rize’de Fındıklı’ya bağlı Sulak köyünde her yer çay tarlası; herkes bir koşturmaca ile çay topluyor. Günlerdir yağmur yağıyor, yürüyüş yolu bizi bayağı zorluyor. Ağır aksak yürüyoruz… Çay toplayan kadınların yaşamı çay toplamaktan ibaret değil. Yemek, bulaşık, çocuklar… Hatta inekleri sağmak ya da çaydan sonra bir başka işte çalışmak zorunda kalmak… Karadenizli kadınların hayatı zor.

Sulak köyünde yaklaşık 15-20 dakika yürüdükten sonra uzaktan gördüğümüz çay toplayan kadının yanına gidiyoruz. Dinlenirken yakaladığımız çay üreticisi kadına hal hatır sorduktan sonra sorularımızı yöneltmeye başlıyoruz.

GÜNDÜZ ÇAY TARLASINDA, AKŞAM İŞTE

Çay üreticisi kadın işinden olma korkusu olduğu için ismini vermek istemiyor. 35 yaşında, 3 çocuğu olan üretici kadına, ‘Bir gününün nasıl geçtiğini soruyoruz’. Günü koşturmaca ile geçiyor… Anlatıyor bize: “Sabah kalkıyorum, çocuklara kahvaltı hazırlıyorum. Şu an pandemiden dolayı küçük kızıma ablası bakıyor. Sonra çıkıyorum çaylığa, yağmursa yağmur, güneşse güneş akşama kadar çay topluyorum. Akşam da işyerine iniyorum. Sonra eve geliyorum, ev işleri yemek yapmak derken zaten gece oluyor. Sabah yine aynı döngü.”

BORÇ ÖDEMEK İÇİN MİNİBÜSLERİNİ SATTILAR

Bölgenin en büyük geçim kaynağı olan çayın geçinmeye yetip yetmediğini soruyoruz. Emeklerinin karşılığını alamadığını ifade ediyor bize: “Yağmurda çay toplamak çok zor oluyor. Yağmur yağdığında çok soğuk oluyor. Yağmurluk giyiyorsun ama üşüyorsun sonuçta. Mecbur topluyorsun, ara veremiyorsun. Ara verince günün uzuyor. Eşim de ben de çalışıyoruz. Gündüz çay topluyorum, akşam başka işte çalışıyorum. Pandemi ve ekonomik kriz bizi de etkiledi. Eşim okul servisinde çalışıyordu. Pandemiden dolayı 1.5 sene çalışamadı. 1.5 sene bayağı bir zarar ettik. Okul minibüsünü sattık mecburen. Minibüsü de sıfırdan almıştık, borcunu ödemiştik. Aslında çalışırken iyi bir kazancı vardı ama işe devam etmeyi düşünmedik çünkü ülke genelinde ihalelerde yüzde 15 indirim yapıldı. Benzin fiyatları vs. her şey, pahalandı. Mecbur şimdi iki işte birden çalışarak hayatımızı sürdürüyoruz.”

“En basiti bir markete girdiğimizde en temel şeyleri alırken 300-400 TL’den aşağı çıkamıyoruz” diyor ve devam ediyor: “Et, tavuk ürünleri aşırı pahalı. Mecbur mutfaktan kısmak zorunda kalıyoruz. Faturalar da uçmuş durumda. Biz köydeyiz kira ödemiyoruz ama kira ödeyenler daha zor yaşıyor, geçinemiyor. Ekonominin de düzeleceğine inanmıyorum şahsen. Gitgide kötüleşiyor. Şu anki ekonomiye bakınca onların açıkladığı rakamlar farklı olabiliyor, ama bizim yaşadığımız bütçeye göre biz hiçbir şeyi düzeliyor gibi görmüyoruz. Şu an verilen asgari ücretle bir kişi nasıl yaşayabilir ki? Bizim burada çay, fındık var ama büyükşehirlerde asgari ücretle yaşamak, 2 kişi çalışsa bile çok zor. Ekonomi düzelecek gibi değil tam tersi batıyor.”

ÇAY KANUNU İSTİYORLAR

Çay üreticisinin yaşadığı zorlukları, fiyatlarını yeterli bulup bulmadığını sorduğumuzda ise bize devletin acil bir şekilde çözüm bulması gerektiğini söylüyor: “Çay toplamak kolay değil, gerçekten çok zor. Çoğu kendi yapamadığı için işçiye yaptırıyor. Zamanın varsa yavaş yavaş toplayabilirsin elbette ama evde hastası falan olan oluyor. Bu yüzden mecburen işçi tutanlar oluyor. İşçi ücretleri de yüksek haliyle. Zarar eden çok oluyor. Ayrıca çay anında toplanıp satılması gereken bir ürün, onu muhafaza edemiyorsun. O bakımdan verdiğin zaman devletin taban fiyatını arzuluyorsun. Taban fiyatını da en düşük fiyat olduğunu buradakiler pek bilmiyor. Taban fiyatlar da açıklandığında herkes en yüksek fiyat olarak görüyor. Onun üstüne de kimse çıkmıyor. Çıkarsa da şu şekilde çıkıyor: Taban fiyatın üzerine çıkarım ama şu kadar vade koyarım diyor. 1.5-2 sene sonra öderim diyor. Bu sefer de araya zaman girdiği için paranın değeri kalmıyor. Paranı bankada değerlendiriyor ama sana bir kârı olmuyor. Bu sene 4 bin TL ise seneye 5 bin TL oluyor ama sen geçen senenin fiyatından alıyorsun. Devlet çözüm getirebilir. Ancak devlet de görmezden geliyor bu sorunları. Ne yapılabilir? Çay kanunu çıkarılabilir. Özel sektöre yüzde şu kadardan aşağı çay almayacaksın diye kota koydurabilir.”

‘KADINLARIN YÜKÜ ÇOK DAHA FAZLA’

Bir kadın olarak yaşadığı zorlukları soruyoruz. “Kadınla erkeğin gücü bir değil. Sonuçta kadınlar daha çok yoruluyor” diyor, “Hani erkek eve gittiğinde oturur yemeği önüne gelir. Ama kadın öyle değil. Gündüz çay toplar, akşam eve gidip yemek yapar, çocuklarla ilgilenir. Burada hayvancılıkla uğraşanlar da var. Onlar daha çok zorlanıyor. Tatile de gidemiyoruz ekonomik sebeplerden kaynaklı. Sadece yakın mesafe olan Ayder’e, Uzungöl’e gidebiliyoruz. O da çay arasında, boşluk bulduğumuz zamanda. Tatil köyüne gider gibi bir tatilimiz yok. En fazla akrabamızın yanına gideriz. Biz artık bunu tatil olarak sayıyoruz Çok istiyorum çocuklarımla birlikte tatile gitmeyi ama ekonomik durumumuz tatile çıkmaya elverişli değil.”

ÇAMURLU YOLA KÖYLÜNÜN ÇÖZÜMÜ VAR

Yola koyuluyoruz ve yavaş yavaş yürümeye devam ediyoruz. Yollar çamurlu olduğu için sadece biz değil, çay üreticileri de zorlanıyor. Çayı taşırken asfalt yol olmadığı için yollar çamur nedeniyle çökmüş durumda. Bu zamanlarda ise köylü kendince çözüm olanakları da bulmuş. Yolun çamur yerlerine otlar kopararak yolu doldurmaya çalışıyorlar. Yürürken her gölge yerde çaylara rastlıyoruz. Güneşten muhafaza etmek için çaylarını ağaç gölgelerine koyan köylüler, üstlerini de yapraklarla örtüyorlar.

SABAH 6’DAN GECE 12’YE KADAR ÇALIŞIYOR

Bir sonraki durağımız ise Şükran Yıldız’ın yanı oluyor. Çay toplarken denk geliyoruz Yıldız’a. Güler yüzle bizi karşılıyor. Hem çay toplamaya devam ediyor, hem de sorularımızı yanıtlıyor. Evli ve iki çocuk annesi Yıldız, bütün gününün koşturmaca ile geçtiğini ve çok yorulduğunu ifade ediyor ve bir gününü biz aktarmaya başlıyor: “Sabah kalkıyorum, ineğimi sağıyorum. Tavuklara, keçilere bakıyorum. Sonra kahvaltımı yapıp çaya geliyorum. Eve geldiğimde ise yemekle, temizlikle uğraşıyorum. Gece 11-12’ye kadar sürüyor koşturmacam. Zaten zamanımızın çoğu çamlıkta geçiyor. Sabah 6’da başlıyorum, akşam 6-7’ye kadar çay topluyorum.”

‘EMEĞİMİZİN KARŞILIĞINI ALAMIYORUZ’

Yağmur, çamur, güneş demeden çay topladıklarını ve hak ettikleri ücreti alamadıklarını ifade ediyor Yıldız: “Yağmurlu havalarda yağmurluk ve çizme giyiyoruz çay toplarken ama asla korumuyor. Dün mesela ıslak ıslak çay topladım. Çayı sıcak havada da toplamak da çok zor. Akşama kadar makasla topluyorum, yükü sırtımda taşıyorum. Çay çuvalları 40-50 kiloluk genelde, 60 kiloluk olduğu da oluyor. Artık o kadarını taşıyamıyorum, yaşlandığım için. Tüm bunlara rağmen de çay fiyatları çok düşük. Yılda 3 kere çay topluyoruz ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Şu anda zaten kontenjanla çay satılıyor. Mesela ben günde 200 kilo çay satıyorsam, ondan fazlasını toplayamıyorum. ÇAYKUR’a değil özele götürsek onlar da çok düşük fiyata alıyor, devlet de bu duruma el koymuyor. Çay fiyatının en az 5 TL olması lazım ki emeğimizin karşılığını alalım. Şu anda bizim emeğimizi karşılamıyor. Biz yağmur, çamur güneş demeden çay topluyoruz. Ama ne olacak bilmiyoruz gerçekten.”

‘KAZANDIĞIMIZ GEÇİNMEMİZE ZOR YETİYOR’

Ekonomik krizden etkilenip etkilenmediğini sorduğumuzda ise, bu durumdan dert yanmaya başlıyor bize. Ekonomik krizin onları da vurduğunu ve zor geçindiklerini ifade ediyor: “Ekonomik kriz bizi çok etkiledi. Çocuklarımın ikisi de işsizdi, mecbur memlekete yanımıza geldiler. Biri 3-4 aydır belediyeye girdi, öbürü de özel bir firmada işe girdi. 3 senedir işsizdi büyük oğlum. Alım gücümüz de düştü. Mutfakta her şeyden kısmak zorunda kaldım.1 senedir eve et bile alamadım 1 sene oldu et yemeyeli. Bütçem yok, geçinmekte çok zorlanıyorum. Tatile gitmek çok istedim ama hiç gidemedim. Geçinmeye zor yetiyor bütçem; tatile gitmek bizim için imkansız.”

‘ÖZEL SEKTÖRE MECBUR BIRAKILIYORUZ’

ÇAYKUR’un uyguladığı kota ve kontenjan nedeniyle çayını satamayan Şükran Yıldız, pusuda bekleyen özel çay firmalarına düşük fiyata vermemek için mecburen çayını elinde bekletmek zorunda kaldığını söylüyor. Bekleyen çayı muhafaza edemeyen Yıldız, bu belirsizlik içinde yaşamını sürdürüyor: “Çayda kontenjan var, özel sektör de pusuda bekliyor daha düşük fiyata almak için. Özel sektöre asla çayımı vermem. Niye ona vereceğim? Benim kotam var mesela ben 5 ton çay veriyorum 7.5’ten kotam var niye ona vereyim? Eğer ÇAYKUR’a çayımı satacağım kotamı dolduracağım dersen çay uzun sürüyor, bu sefer üçüncü çay gelmeyecek. O zaman üçüncüsünü doğru düzgün alamıyorsun. Ondan dolayı özeller de bekliyorlar, satmak zorunda kalalım diye. Bizim insanlarımız da emeğinin karşılığı olmasa da gidip daha düşük ücrete özele çay satıyorlar.

Devletin bu duruma yönelik acil bir şekilde çözüm bulması, bu duruma el koyması gerekiyor. Biz çatımızı tarlada bırakmak istemiyoruz, mecburen topluyoruz. Bizim geçim kaynağımız çünkü. Çay sonuçta uzun süre muhafaza edilen bir ürün değil, bugün güneşte topladım, bu akşam sereceğim. Yarın satmam gerekiyor çünkü güneşli havada 1 günden fazla muhafaza edemiyorsun. Biz artık yorulduk. Çay konusunda bir kanun çıkmalı. Karadeniz Bölgesi’nde insanlar çayla geçiniyor. Çay olmasa insanlar aç kalır burada. Ama devlet maalesef bu duruma el koymuyor.

ÇAYKUR, Varlık Fonuna devredildi. Özelleştirildiğinde biz tamamen biteriz. Hiçbir şey kalmaz bizde. Tamamen bizi soyup soğana çevirecekler. Biz çalışacağız onlar yiyecekler. Daha ucuza alacaklar, biz de bekleyeceğiz böyle.”

İlgili haberler
Çay üreticisi kadınlar: Emeğimize de ekmeğimize de...

Çay bahçelerinin hem işçisi hem üreticisi durumunda olan iki kadın kazandıkları paranın geçimlerine...

Gıda-İş: ÇAYKUR, emeğiyle çayı var eden kadınların...

ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun sözleri kadınların tepkisine yol açtı. Gıda-İş Sendikası Süt...

GÜNÜN TEPKİSİ: Çay işçisi kadınlar topladıkları ça...

Rize’de, bazı özel sektör kuruluşlarının açıkladığı 2,32 lira taban fiyatının altında yaş çay satın...