Şule Çet ve hepimiz için adalet…
Attığımız her adımı, ağzımızdan çıkan her sözü, giydiğimiz her bir kıyafeti defalarca düşünen kadınların ülkesinde suçlunun kim olduğu çok açık.

Şule Çet’in adını duymuşsunuzdur mutlaka. Ankara’da öldürülen genç bir kadın Şule. İntihar diye kayıtlara geçen bir kadın cinayeti… Ailesi, arkadaşları takipçisi olmasaydı, kampanyalar düzenleyip çaba harcanmasaydı, Şule’nin aslında öldürülmüş olduğu kayıtlara geçmeyecekti muhtemelen.

Olayın hemen arkasından kimse tutuklanmamış, etkin bir soruşturma yürütülmemişken, kamuoyunun baskısı ile incelemeler başlamış ve olay yeri, otopsi bulguları gibi bulguların hepsi Şule’nin cinsel saldırıya uğramış olduğunu ortaya koymuştu. Daha önce ısrarla tutuklanmayan zanlılar Adli Tıp Raporunun da arkasından tutuklanmıştı.

Şule’nin duruşması önümüzdeki hafta 6 Şubat günü Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Duruşma öncesi sanıklar tarafından alınmış Adli Tıp Uzmanı görüşüne ilişkin rapor, dosyaya dair tartışmaları yeniden başlattı ve hatırlattı. Raporda yapılmış olan alıntılar ise kadınların cinsel istismar ve tecavüzü nasıl ‘hak edebileceği’ üzerine ‘berbat’ ifadeler içeriyor.

Şule ÇET’in aslında o daireye girerek, belki içki içerek, uğramış olduğu tecavüz ve sonrasındaki cinayeti hak etmiş olduğunu söylemeye çalışan ısrar sizin de canınızı acıtmıyor mu? Bunu yaparak erkek egemen duyguları kaşıyıp aynı yere getiriliyor işte mesele, “o saatte orada ne işi vardı?”

Kadınların başına gelen her türlü şeyden kadınları sorumlu tutmaktan asla vazgeçmiyor erkek egemen kafalar. “Öldürüldüysek, cinsel istismara uğramışsak bunun sorumlusu sadece ve sadece biz kadınlar olabiliriz” döne dolaşa anlattıkları şey bu!

Oysa cinsel saldırı çoğunlukla en yakınımızdakilerden geliyor işte. Bazen odasına gitmekten bir sakınca duymadığımız bir arkadaşımız, bazen birlikte çay içtiğimiz komşumuz, iş arkadaşımız, bazen her zaman yanımızda olan sevgilimiz ya da eşimiz olabiliyor bu. Hatta yıllarca iyileşmek için gittiğimiz hekim bile yapabiliyor bunu bize.

Örnekler ortada, yargıya yansıyanlar, kadınların cesaretle şikayetçi olabilmeyi başardığı olayları her dakika izliyoruz. Her durumda ve koşulda suçlu kadın oluyor! Sorular hep onun üzerinden soruluyor. “Şunu neden yaptı, bunu neden yaptı, neden oradaydı, neden, neden, neden…”

Şule’nin neden o binada olduğunu soran zihniyet, yıllarca terapi gördüğü kadının uğramış olduğu cinsel istismarın gerçekliğini de sorguluyor. Günlerdir hekimin nasıl haksızlığa uğradığına dair yazılar, açıklamalar okuyoruz. Kadının yaşadıkları ortadan yok edilmek isteniyor sanki, mağdur olan adamın yaşadıklarına odaklanalım isteniyor.

Kadın cinayetlerinde ve cinsel saldırı olaylarında kadınları suçlamayı gelenek haline getirmiş olanlar, bunu hala ve hala ısrarla yapanlar; bunun kadınların daha çok, daha kolay saldırıya uğramasına neden olduğunun farkında değil misiniz? Kadınlar öldürülürken bunu yapmanın “daha çok kadın ölsün” demek olduğunu bilmiyor musunuz?

Erkeklere sormanız gereken soruları kadınlara sormayın, bir kadının bulunduğu yer üzerine konuşmak yerine, o adamın o saldırıyı gerçekleştirmiş olduğuna dair kocaman gerçeğe kafa yorun artık. Nasıl olur da bir hekim hastasına bunu yapar deyin, Şule’ye tecavüz edip, 20. Kattan atanlarla ilgilenin.

Zaten sınırlar, kısıtlanmışlıklar her türlü baskının altında hayatını sürdüren kadınların hayatını daha da zorlaştırmak yerine, hiç bitmeyen erkekliğe yönelmek gerekli. Attığımız her adımı, ağzımızdan çıkan her sözü, giydiğimiz her bir kıyafeti defalarca düşünen kadınların ülkesinde suçlunun kim olduğu çok açık.

Şule ÇET ailesinin, arkadaşlarının, kadınların çabaları olmasaydı intihar diye kapanıp gidecek bir kadın cinayeti dosyası. Şule’nin davasını takip etmek hepimizin görevi, 6 Şubat’ta Ankara Adliyesi’nde olup, öldürülen bütün kız kardeşimizin hesabını sormakla yükümlüyüz hepimiz.

Şule için ve aslında hepimiz için adalete ihtiyacımız var. “Bir kadını kimse öldüremez, onu öldüreni bulurum ve gereken cezayı asla kadını suçlamadan veririm” diyecek bir adalete ihtiyacımız var. Başımıza bir şey geldiğinde, bizim ya da yakınlarımızın kendini paralamasına gerek duymadan işleyecek bir yargı mekanizmasına ihtiyacımız var.

Korkmadan, çekinmeden yaşamak istediğimiz hayatlarımız var bir de. Bu ülkenin eşit yurttaşları olarak suçlanmadan, yargılanmadan yaşayabilmek için de adalet gerek.

O yüzden Şule ve aslında hepimiz için adalet…

İlgili haberler
Şule Çet davasının avukatı: Ceza almaları için ilk...

Şule Çet’in ölümüne ilişkin hazırlanan iddianameyi değerlendiren Avukat Yıldırım, “Hak ettikleri cez...

Şule Çet cinayetinde iddianame kabul edildi

Üniversite öğrencisi Şule Çet cinayeti davasında hazırlanan iddianame kabul edildi. Sanıkların yargı...

Şule Çet davasında ilk duruşma 6 Şubat’ta

Şule Çet davasında iddianamenin kabul edilmesinin ardından ilk duruşma tarihi de belli oldu. Sanıkla...