Hayallerin ucunda asılı kalan gerçekler
‘En uzun ve zorlu yolculuk insanın kendi dünyasında gerçekleştirdiğidir ve ancak cesareti olanlar başarabilir. Her şey bir adımla başlar. Haydi...’

Hepimiz zaaflarımızla varız aslında. Sonuçta bu toplumun üyesiyiz.

Her ne kadar düşüncelerimizde kapitalizmi reddetsek de yaşamımız ne kadar uyuyor?

Güzellik anlayışımız, korkularımız, isteklerimiz ne kadar uyuşuyor hayal ettiğimiz dünyayla?

Kendi adıma itiraf edeyim ki eksiklerim çok fazla.

Kamusal bir devlet düzeni olmadığı için bir evim olsun, kira ödemekten kurtulayım istiyorum. Oysa hayal ettiğim dünyada kimsenin böyle kaygıları yok.

İnsanca yaşayabilmek için belli bir oranda kazanca ihtiyacımız var ve bazen bunun için angarya sayılacak işlerede evet demek zorunda kalıyoruz. Oysa var etmeyi hedeflediğimiz dünyada böyle sorunlar yok. Herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre!*

Kimsenin aç ve sokakta uyumadığı değil yanlızca, ruhunu da doyurabileceği bir hayat.

İstediği kadar kitap alabileceği, sanatsal aktivitelere katılacağı hatta bunların hayatının değişmez bir parçası olduğu bir dünya. Gelecek kaygısının yaşanmadığı, cennetin ölümden sonrasına kalmadığı yeryüzünde cennetin yaşandığı bir hayat.

Tabii bütün bunlardan dostlukların ve sevdaların da nasibini almaması mümkün değil.

Yeryüzünde istisnasız tüm canlıları sevmek, her canlıyla dost olabilmek...

Sevginin olduğu yerde zulme yer yoktur. Kim sevdiğine zarar verebilir ki?

Yarin yanağından gayri her yerde her şeyde ortak olabilmek. Toprağa atılan her tohumla çoğalabilmek. Sevdiğinin gözünden görebilmek dünyayı, dostluğun kanatlarında dağların zirvelerine ulaşmak ve bütün bunları gözü kapalı yapabilmek. Öyleki uçurum kenarında, gözün bağlı seni asla bırakmayacağını bildiğin bir elin güvencesinde yürüyebilmek.

Böyle bir dünya iken hayalimiz. Biz bu hayale ne kadar yakışıyoruz acaba?

ANCAK CESARETİ OLANLAR DEĞİŞTİREBİLİR

Çevremize baktığımızda sevgilerin bile zaman zaman çıkarlarla bir yürüdüğünü görüyoruz. Ne kadar acıdır dost sandığın insanlarla vedaşlaşmak zorunda kaldığın anlar, neleri kaybedersin bu vedayla... İnançların, güvenin de vedaya eşlik eder. Dostunla birlikte onlarda çıkar zaman zaman hayatından.

Geçmişinize bir bakın ne bitmez denilenlere veda etmek zorunda kaldınız. Ne köprüler yıkıldı arkanızda.

Kaç sevdaya yenildiniz. Siz güvenirken kaç dağa kar yağdı göz göre göre, ya siz kaç güveni yerle bir ettiniz?

Kaç kişinin gerçekten yüreğini gördünüz gözlerinde?

Hiç olmadı belki de...

Erkek dediğin yakışıklı biraz da paralı, kadın dediğin narin ve cilveli olmalı değil mi...

Kapitalizmin bizlere öğrettiği kalıpların dışına çıkmayı kaçımız başardık?

Koca koca laflar etmekden hiç imtina etmiyoruz oysa.

Dünyayı değiştirmeye kendimizden başlamadığımız sürece az gittik dere tepe düz gittik bir de baktık bir arpa boyu ol gitmişiz demeye devam edeceğiz korkarım.

En uzun ve zorlu yolculuk insanın kendi dünyasında gerçekleştirdiğidir ve ancak cesareti olanlar başarabilir.

Her şey bir adımla başlar. Haydi...

* Karl Marx`ın 1875 tarihli Gotha Programı'nın Eleştirisi çalışmasında yer alan dize

İlgili haberler
Simurg, nam-ı diğer Zümrüdü Anka

Bir hikayedir okuyacağınız, yaşamın tam orta yerinden. Mücadele eden, direnen, yaşamı kuran, kendini...

Bu suçun ortakları kim?

İşçilerin hak aramalarının engellenmesi, iş cinayetlerinin ‘fıtrat’mış gibi gösterilmesi, kendileri...

Bir çocuğun sessiz çığlığı

Şu an cezaevinde olan bir genç üç defa uğradığı cinsel istismarı kimseye anlatamayıp mektuba döküyor...