“Ozan ya da yazar, kırık bir diş gibi bütün dış etkilere açıktır. Her şey sızlatır onu, zonklatır. Ama asıl sorun, bunu anlatmaktadır. Okurlarıyla ortak bir dil bulmak zorundadır. Yeni bir söyleyiş... Bu yüzden, duygusal değil akılcı olacaktır. Hem sanatla ilgili çok şey bilmek, hem de bilgiç olmamak gereklidir. Zorluk da buradadır. Yalın olmak, sıradanlıktan kaçınmakta. Türkçe’de çok güzel şiirler yazılmıştır. Büyük ustalar vardır. Onlardan öğrenmek ama onları taklit etmemek, onlarla değil kendiyle yarışmak zorunluluğundadır. "
“Ben Sennur Sezer” başlıklı yazıda ne güzel anlatmış kendini. Hayata bir şairin, bir sanatçının penceresinden nasıl bakıldığını, nasıl bakılması gerektiğini. Onun içindir ki yaşananların hem tanığı, hem takipçisi hem de anlatıcısı ve yol göstericisi olmak gibi güç bir işin üstesinden gelirken dolambaçsız, açık ve dürüst olmuştur.
Hangi ortamda olursa olsun işçilere, kadınlara veya çocuklara her konuda söyleyecek bir sözü mutlaka vardı. O konuşurken bilgisinin derinliği, çeşitliliği hep şaşırttı. Söylenmesi gerekeni bilgiçlik taslamadan fıkralarla, ilginç detaylarla harmanlayıp herkesin anlayacağı bir dille anlatır, hem güldürür hem düşündürürdü. Dili, eylemlerde, mitinglerde, grev ziyaretlerinde ya da en küçük direniş alanlarında bile yumuşak, sevecenken; tembellik ve ihmalkarlıklarda keskin bir eleştiri silahı olurdu.
Günlük hayatta gülümsemesinin ardına sakladığı duygusallığı, topluma ve yaşanmışlıklara olan duyarlılığı şiirlerinde, çocuk kitaplarında, yazılarında anlattığı sıradan kahramanların duygu dünyasında ortaya çıkar. Ancak bakışlarında görebilirsiniz sevecen sıcacık yüreğini.
Kendisi anlatsın:
"Bir de özelden genele ulaşmak zorunluluğu var. Okura göstermek istediğin bir çiçeğin, bir bulutun, yaşamanın öteki zorlukları altında kalması. Kıyımın, kıtlığın ağırlığı altında özgür olmadığını duyumsamak... Özgürlüğün paylaşılmadığı bir dünyada, kendime küçük mutlulukları anlatma özgürlüğünü tanıyamıyorum. Hüner gösterme, söz cambazlığı gereksizleşiyor."
Bir sanatçı için hayatın güzelliklerini emeğin özgürlük mücadelesinde bulmak bu mücadeleyi bir adım ileri taşıyabilmek için kalemini, dilini kullanmak, gün be gün üstüne koyarak ilerlemek, baskının,yokluğun, zorlukların ağırlığı altında ezilmeden başı dik çıkabilmek..
Yaşadığımız dünyanın tüm acımasızlıklarına, zorbalıklarına, ezilen, haksızlığa uğrayan, sömürülen bir sınıfın gönül gözüyle bakmak, daha güzel günler, daha güzel bir gelecek için her yeni güne yeni bir tuğla ekleyerek devam etmek...
Bir yazın emekçisi, çalışan bir kadın olarak, kadın olmanın sorumluluğuyla yazmak, kadın olarak özgürleşmek...
Son zamanlarında zorlukla kaldırdığı vücuduna inat, başkalarının hayatını yüreğinde, bilincinde yaşayarak taşımak...
Sennur Sezer'i anlatırken ortak yaşanmışlıklardan bahsetmeden olmaz. Tanışıklığımız oldukça eskiye dayanır. Emek Partisi’nin kuruluş zamanına... Daha sonraki yıllarda ise direnişlerde, mitinglerde, çeşitli etkinliklerde karşılaştığımızda sohbetlerle devam ettik. Çağrıldığı her etkinliğe aydın sorumluluğunun ötesinde bir vazife, bir olmazsa olmaz anlayışıyla koşa koşa gelirdi. Halkın diliyle anlatıp söyleyen, ağız dolusu gülen, güldüren ...
Önceleri şaşırırdım. Aydın olup, hem de entelektüel bir insan olarak bu kadar sade bir dille kendini ifade etmesine. İşçilerle, emekçilerle veya ev kadınlarıyla konuşurken mutlaka onların ilgisini konuşmanın içeriğine çekecek, belleklerinde yer edinmesini sağlayacak küçük açıklamalar, bazen fıkralar, bazen ilginç ayrıntılar bulurdu. Onu dinlemeyi severdim. Her konuda söyleyecek sözü olan insanlardandı. Asla boş konuşmazdı, söylediği her sözün arkasında gerçeklerin emek düşüncesiyle harmanlandığını bilirdim.
Hatice Görgü ve Cibali işçisi kadınlar
Kadınların ilgisini çekmek için bitkisel ilaçlardan, ucuz yollu yemek tariflerine kadar her alanda konuşurdu. Bu kadar bilgiyi unutmamasına hayret ederdim. Bazen sohbetlerimizde kızardı, “Daha çok çalışmalısın” derdi. Daha çok çalışmak, daha çok üretmek demekti. Bir işçinin, bir emekçinin bir kadının bilincinde olmak demekti.
Sendikada veya partide yaptığımız veya yapacağımız şeylerden bahsettiğimde gözleri parlardı. Cibali’yi benden güzel anlatırdı. İşçi sınıfının davasına işçi kökenli bir kültür insanı olarak adadığı yaşamı, yokluğunda da, şiirleri, derlemeleri, söyleşileri, gazete ve dergi yazılarıyla, tüm çalışmalarıyla katlanarak çoğalacak.
Mutluluğu da üzüntüyü de toplumsal değerlerle harmanlayıp gelecek kuşaklara aktarabilmek için yol gösterici olmak için bütün ömrü boyunca karınca kararınca çabalamış bir yazın emekçisi, bir dost, bir yoldaş... Yolun, yolumuz olsun.
İlgili haberler
Sennur Sezer şiirinde kadınlar
Toplumsal bir sorun olarak kadın meselesi Sennur Sezer’in ideolojik görüşüyle iç içe genişler şiirle...
GÜNÜN KADINI: Şiiri ilmek ilmek işleyen şair Sennu...
Sennur Sezer’in doğum günü bugün. Ölümüne kadar şiire, edebiyata ve hayata soluk katmış kadın şairle...
GÜNÜN BİLGİSİ: Cibali tütün fabrikası ve kadın işç...
Cibali Fabrikası kadınların tütün kokan elleri üzerinde yükselir. Ancak aynı şartlar ve zorluklarda...
‘Cibali dendi mi aklıma siz gelirsiniz, kadınlar’
Artık Cibali Sigara Fabrikası olmayan bu yabancı binadan kulaklarımda makinaların seslerine karışmış...
GÜNÜN BELLEĞİ: Sennur sezer yaşıyor; Dirençle...
Sonra bir işçi evinin duvarındaki takvim sayfasından gülümseyen yüzünü ve dizelerini görüyorum; ezil...
Emeğin ve direncin şairi Sennur Sezer anılıyor
2 yıl önce yitirdiğimiz Şair Sennur Sezer yarın ölüm yıl dönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.