Reklamlarda şehir hastanelerini hep ışıl ışıl koridorlar, otel konforunda odalar, güler yüzlü çalışanlarıyla görüyoruz. Dolayısıyla sağlık hizmetinin de temiz, güler yüzlü, kolay ulaşılabilir, konforlu olması beklentisi var. Peki, gerçekte böyle olacak mı?
Ne yazık ki gerçek böyle değil. Öncelikle hastanelerin ‘çok büyük’ olması övünülecek bir durum değil. Çünkü 200-600’ün üzerindeki yatak kapasiteli hastanelerin dünyada sağlık hizmeti açısından verimli olmadığı gerekçesiyle terk edildiği biliniyor. Ayrıca sağlık hizmetinin niteliği değerlendirilirken odalardaki televizyonun büyüklüğüne, avizenin şıklığına bakılmaz; enfeksiyon oranına, hastanın sağlığa ulaşılabilirliği ve sağlık çalışanlarının nasıl bir ortamda çalışacağı dikkate alınır. Ama şehir hastanelerinde bunlar sağlanmıyor.
Kamu özel ortaklığıyla yaşama geçirilen şehir hastaneleri için şirketlere doluluk ve kira garantisi verilerek kar şirketlere zarar devlete yani vatandaşa çıkarlılacak. Şehir hastanelerinin yapılacağı şehirlerde birçok kamu hastanesi kapatılacak. Şehir dışında inşa edilen bu hastanelere ulaşım da ayrı bir sıkıntı olarak gündemde. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Ankara Şube Yöneticisi Eylem Kaya Eroğlu ile şehir hastanelerini ve kadın sağlık emekçilerine etkisini konuştuk
‘Sağlıkta devrim’ propagandası yapılan şehir hastaneleri nedir, bu projeyle nasıl bir sistem hayata geçirilmek isteniyor?
Şehir hastaneleri gerçekten bir devrim; ama sağlık hizmeti sunanlar ve hizmet alanlar açısından tam bir karşı devrim. Sonuçları çok yıkıcı olacak. Sağlıkta dönüşümün üçüncü fazı olarak lanse edilen bu uygulama, Türkiye’nin sağlık sistemi yapısını tamamen değiştirecek. Bu yapısal değişim, hem sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını hem de kamusal sağlık hizmetlerinin niteliğiyle ilgili ciddi değişimler getirecek. Lanse edildiği gibi sağlık hizmetinin niteliğini artıracak bir uygulama değil. Adı şehir hastaneleri ama şehirlerin dışına inşa edilen mekanlarda hizmet verecek bu sağlık kurumlarına hastaların ulaşımı bile oldukça zor olacak.
KADIN SAĞLIK EMEKÇİLERİ KAYGILI
Şu an Ankara’daki şehir hastaneleri için çalışmalar sürüyor. Bu çalışmalar ne aşamada ve nasıl sorunlar yaşanıyor?
Ankara’da iki şehir hastanesi olacak; biri Bilkent’te, biri Etlik’te. Bu hastanelerden birinin yatak kapasitesi 3 bin 500, diğerinin 3 bin 600 civarında. Yakın zamanda taşınacağı söyleniyor ama plan sağlık çalışanları ve sendikalarla da paylaşılmadığı için kulaktan dolma bilgiler edinebiliyoruz sadece. Taşınan hastanelerin kapatılması durumu gündemde aynı zamanda. Bu süreç tüm sağlık emekçileri için endişe verici, ama kadın sağlık emekçileri olarak daha fazla etkileneceğiz. Sonuçta yaşamımızı, çalışma koşullarımızı tamamen değiştirecek bir durum söz konusu ve bizimle hiçbir bilgi paylaşılmıyor. Çocukların sorumluluğu da çoğu zaman biz kadınların üzerine bırakıldığı için evin, çocukların organize edilmesi tamamen kadınların derdi oluyor. Evimizi taşıyacak mıyız, kreş imkanları ve buna benzer sosyal imkanlar olacak mı, servis olanağı olacak mı? Bunların yanıtını bilmiyoruz ve bu belirsizlik yaşamı planlamamıza engel.
ULAŞIM VE BÜYÜKLÜK SORUN
Çalışma koşullarımızla ilgili de kaygılarımız var. Çalışacağımız hastanelerin kapasitesi artacak. Örneğin bizim şu an çalıştığımız hastanelerde yatak başına ortalama 100-150 metrekare büyüklük düşüyor. Ama şehir hastanelerinde bunun 312-380 metrekare olacağı söyleniyor. Biz şu an bile iş yükünü kaldıramazken daha büyük mekanlarda sürekli koşturarak yetişmeye çalışacağız. Üç katı büyüklükteki mekanlarda nasıl hizmet vereceğimizi, bu yüke fiziksel ve ruhsal olarak nasıl dayanacağımızı düşünüyoruz.
Diğer bir endişemiz; güvenlik. Nöbet usulü ve vardiyalı çalışıyoruz, şehrin dışındaki hastanelere ulaşımımız nasıl sağlanacak? Sabah erken, gece geç saatlerde evimize, işyerimize nasıl gidip geleceğiz? Diyelim ki kendi arabamızla gidiyoruz işe, ama mekansal olarak çok büyük olan şehir hastanelerinde -1 milyon metrekarelik alana kurulacak- çok fazla tenha alan olacak, otoparkta, hastanenin çeşitli bölümlerinde tacize, saldırıya uğrama kaygımız var.
Şu an bir çok sağlık emekçisi arkadaşımız taşınmayacak olan devlet hastanelerine tayin istiyor. Son zamanlarda sadece Ankara İl Sağlık Müdürlüğünün tayin listesine bakıldığında yaklaşık 700-800 kişinin taşınacak hastanelerde çalışan sağlıkçılar olduğunu görürsünüz.
AVM VAR, KUAFÖR VAR; KREŞ YOK
Şu anda faaliyette olan şehir hastanelerinde çalışan sağlık emekçileri daha çok ne tür sorunlar yaşıyor?
Şu an şehir hastanelerinden sendikamıza ulaşan en temel sorunlardan biri servislerde soyunma odalarının ve kişisel dolapların olmaması. Ortak bir alanda bu ihtiyaçlar gideriliyor. AVM, sosyal alanlar hatta kuaföre varana kadar her ayrıntının düşünüldüğü şehir hastanelerinin hiçbirinde kreş yok. Biz nöbetli çalışıyoruz, dolayısıyla 7/24 açık kreşler olması gerekiyor. Yine mekansal büyüklük nedeniyle işyerine ulaşımda yaşanan sorunlar ve hastaya ulaşma süresi uzuyor. Sağlık emekçilerinin formalarına çip takılıyor ve direkt olarak izleniyorlar. Bu, mahremiyet ve kişilik hakkına müdahaledir. Taşeron firma çalışanları da önemli sorunlarla, artan iş yüküyle karşı karşıya. Bu kadar büyük mekanlarda temizlik yapmak, ihtiyaçları gidermek çok zor.
KADINLARA BİR DE ULAŞIM YÜKÜ
Bir de sağlık hizmeti alanlar boyutu var. Onlar nasıl etkileniyor bu süreçten?
Hastalar şimdi de çeşitli açılardan sağlık hizmetine ulaşma konusunda sıkıntılı ama bu sorunlar daha da artacak. Sağlık hizmetinin en temel prensiplerinden biri hastaların ulaşımının kolay olmasıdır. Acil bir problem yaşadığınızda, maddi durumuna bakmadan en yakın hastaneye gitmek için çaba harcarsınız. Ama şehir hastanelerinde öncelikle bu temel ilke, ulaşılabilirlik ilkesi göz ardı ediliyor. Bu durum da aslında en fazla kadınları etkiliyor. Çocukları, yaşlıları, hastaları genelde kadınlar getiriyor hastaneye. Örneğin, benim çalıştığım hastane Altındağ’da. Orada Ziraat Mahallesinde oturan, engelli bir çocuğun annesinin acil bir problemde Bilkent’teki hastaneye erişim mücadelesini gözünüzün önüne getirin. Bu hasta için engelli olmasından dolayı herhangi bir ambulans hizmeti sağlanacak mı, bilmiyoruz. Düzenli takip gerektiren bir hastalığı var ve ambulans olmazsa hastaneye nasıl ulaşacaklar, bu tam bir muamma. Hasta yakınları da bize soruyor bunları, ama yanıtlayamıyoruz. Hakkaniyet, eşitlik, sağlık hizmetine erişim konusunda hasta yakınlarının ciddi problemler yaşayacağını düşünüyoruz.
Sorun yalnızca ulaşım boyutu değil tabii, ilerleyen süreçte sağlık hizmetinin finansmanı ve katkı, katılım paylarıyla ilgili sorunlar da ortaya çıkacak. Özet olarak şehir hastaneleri sadece mekansal bir farklılık yaratmıyor, sistemsel bir farklılık planlanıyor. Kamu özel ortaklığıyla hizmetin de şekli değiştiriliyor. Bizim için güvencesizlik anlamına gelirken hastalar için de sağlık hizmetinin niteliğinin düşmesi anlamına gelir.
ÖRGÜTLÜLÜK VE DAYANIŞMA YOK EDİLECEK
Çalışma alanının büyüklüğü örgütlülük ve çalışanlar arasındaki dayanışma açısından da bir tehdit. İş yükünü de düşünürsek sendika üyelerinin sendikacılara ya da sendikal faaliyetlere ulaşması çok zorlaşacak. Bir üye, işyeri temsilcisi ile görüşüp derdini anlatmak için kilometrelerce yol gitmek zorunda kalacak. Aynı durum çalışma arkadaşları için de geçerli, özellikle biz kadın çalışanlar olarak gün içinde yaşadığımız sorunlar karşısında dayanışmaya çok ihtiyaç duyuyoruz. Ama bir arkadaşından yardım istemek, bir sorunu çözmeye çalışmak hiç de kolay olmayacak, sağlık emekçileri yalnızlaştırılacak.
Bu noktada da sağlık emekçilerinin ve sağlık meslek örgütlerine önemli görevler düşüyor. Sağlık Bakanlığı çalışanlarının sendikal örgütlülüğü yüzde 80. Ama özellikle yetkili sendikanın bu konuyla ilgili söylemi ya da sorunları gidermek üzere bir çalışması yok. Bütün sağlık örgütlerinin “Bu konuyla ilgili tarafız ve muhatabız” demesi, sesini çıkarması gerekiyor. Şehir hastanelerinde yaşanacak problemler sadece bizim değil, tüm vatandaşların problemi olacak.
İlgili haberler
Sahi kadınlar sağlık hizmeti alabiliyor mu?
Sağlığa zam geldi! Sağlık hizmetlerinden yararlanmak için ödemek zorunda olduğumuz katkı payları art...
GÜNÜN RAKAMI: 400 milyon insan sağlık hizmetlerind...
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 400 milyon insan bir ya da daha fazla sayıda temel sağlı...
Hemşireler/Ebeler Haftası’nda sağlık çalışanları h...
Tükenmişlik sendromu, güvencesizlik, baskı ile boğuşan hemşireler şiddet, OHAL, savaş, işsizlik, ağı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.