Her kadına yönelik şiddet haberinden sonra sokakların, okulların, iş yerlerinin ve evlerin birer suç mahalli olabileceğiniz görüyoruz. Kadına yönelik şiddette resmi kayıtlara göre mağdur değiliz henüz. Fakat bu bahsi geçen alanlar hayatlarımızın bir parçası ve biz neler yaşıyoruz? Bu soruyla; Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’ ndan kadınlarla 25 Kasım öncesi bir araya geldik.
VELİLER MÜŞTERİ ÖĞRETMENLER HİZMETÇİ
Bu kadar öğretmen bir araya gelince şiddet biçimleri tartışması elbette okullarda yaşanan akran zorbalığıyla başladı. Eğitim sisteminde denetleme mekanizmaları sadece velilerle sınırlı hale getirildi. Özel okullarda ise patronların velileri birer müşteri olarak görmesi, durumu başka bir boyuta taşıyor. Özel okullarda öğrenci ve velilere müşteri, öğretmene ise müşteri memnuniyetini esas alması beklenen kurum personeli muamelesi yapılıyor. Bir öğretmen yaşadığı durumu şu şekilde ifade ediyor:
"Özel sektörde öğretmenler bu baskıyla beraber hayatı ve geleceği 4-5 şıkka indirgenen çocukları ve gençleri de yarınlara hazırlamak yetiştirmek istiyorlar. Tabi bu kıskaç, özlük haklarının patronlar tarafından yok sayılması ve maaşların çok düşük olmasıyla birleştiğinde özel sektörde çalışan öğretmenler artık yarından değil, bugünden umutsuz hale geliyor ve hâliyle çalışmanın verimi de düşüyor. Öğretmenler bu yoğun programla çoğu zaman eğitimi bir kenara bırakıp sadece öğretim yapmaya odaklanıyor. Bunların ağırlığıyla ertesi gün işe gidecek motivasyonu bulamıyorum kendimde."
Bir öğretmen, aile hayatında gözlemlediği değişikliklere dikkat çekiyor. "Eskiden tek ebeveyn çalıştığında geçim sağlanabiliyordu. Baba dışarıda çalışacak, anne ise 'ev işlerini' yapacaktı. Şimdi tüm ebeveynler çalışıyor ve buna rağmen geçinemiyorlar. Hem de çok yoğun ve esnek çalışıyorlar." dedikten sonra bu durumun ev içindeki işlerin kadının üzerine yıkılmasını engellemediğini belirtiyor. Başka bir öğretmen öğrencilerinden birinin annesiyle iyi bir iletişimi olduğunu, çocuğun durumuna dair konuştuklarında anlaşabildiklerini söyledikten sonra, "Sonra bir anda ‘Babasını da arar mısınız? Ona da anlattın, ben anlatamam böyle’ dedi. Çocuğun babasını aradığımda ise baba beni dinledi. Dediklerimi onayladı ve söylediğim şeylerle ilgilenmediğini, bununla çocuğun annesinin ilgileneceğini söyledi. İnanamadım. Bu çalışma hayatı erkekler kadar kadınları da etkiliyor. Ev içinde her sorumluluk nasıl tek başına kadınların derdi olabilir?" diye soruyor. Diğer öğretmenler buna benzer örnekleri aktarıyorlar.
İŞ YAŞANTISI ANGARYADAN KURTARMIYOR
Öğretmenlerden biri, çalıştığı bir okuldaki öğretmen arkadaşından bahsediyor. "Her gün gündemi ne pişireceğiydi. 'Kocan yok mu, o yapsın' dediğimde şaşırdı. Nasıl yapsın o bilmez dedi. Öğretmenlik mesleği kadın için uygun, kadınların evde çalışması için zaman da kalıyor diye düşünülüyor ama artık özel sektörde bu da geçerli değil. Dersler bitse kurslar, veli görüşmeleri, program toplantıları, evrak işlerini bitirip eve gidiyoruz’’ diyor. Başka bir kadın, erkek arkadaşıyla yaşadığı süreçte, erkek arkadaşının ev işlerinde ona destek olduğunu ama aslında ev işlerinin planını tamamen kendisinin yaptığını söylüyor, "Sürekli söylediğim şeyleri yapardı evet ama kendi kendine kalkıp bir şey yaptığını hiç görmedim. Ev işleri onun için bir fiziksel aktivite ya da hobi olabilirdi. Asla sorumluluk aldığı bir alan değildi". Konu erkeklerin ev işlerindeki rolüne gelince bir öğretmen dayanamayıp, "Ben zaten anlamıyorum erkekler iki yumurta kıramam diye neden övünüyorlar. 30 yaşında olup yemek yapacağım diye eve çağırıp domatesli makarna yapan erkekler var." diyor.
PATRONLARDAN EVLİLİK BASKISI
Konu evin "yöneticisi" erkeklerden kurum yöneticisi erkeklere geliyor. Çoğu eğitim kurumunda kadın sayısı daha fazla , öğretmenlik "kadın mesleği" olarak görülüyor. Ama yönetici kadın sayısı daha az ve genel olarak her işte olduğu gibi iş bölümü de eşit düşünülmüyor. Çalıştığı kurumda, hafta sonlarının çeşitli sınavlar sebebiyle yönetim tarafından doldurulduğunu söyledi bir öğretmen. Üç hafta boyunca hafta sonları ek ders ücreti almadan çalıştırılacaklarını söyleyen öğretmen, ‘’Bir de bana üç hafta boyunca hep pazar yazılmış. Erkek öğretmenlere de cumartesi yazılmış. Nedenini idare ile görüştüğümde 'Onlar evli bir pazarları var aileleriyle geçirsinler, siz bekarsınız anlayış gösterin' dediler. Tabi ki olay çıkardım. Bekar kadın öğretmen olduğum için sürekli benden evli öğretmenlere göre daha çok çalışmam ya da daha kötü koşullara, plansızlığa ve esnekliğe alışmam beklenmemeli." diyor. Bir diğer öğretmen ise iş görüşmelerinde kadın öğretmenlere sıkça evlenmeyi düşünüp düşünmediklerinin sorulduğunu söylüyor. Halbuki erkek öğretmenlere bu sorunun sorulduğunu hiç görmemiş. Eskiden çalıştığı kurumda çalışan evli bir çiftten bahsediyor, kurumda erkek öğretmene zam yapıldıktan sonra kadın öğretmene "Eşinize zam yaptık zaten hocam." gibi komik ve absürt bir cevap vermişler.
Bir öğretmen ise, iş görüşmesinde kendisine neden ailesiyle yaşamadığının sorulduğunu ve eğer ailesiyle yaşarsa daha rahat geçinebileceğinin söylendiğini ifade ediyor. Bir diğer öğretmen ise "Bir de 30 yaşını geçtikten sonra hâlâ evli olmayan bir kadın öğretmensen kurumlarda durumlar ilginçleşiyor." diyor. Evli olmayan kadın öğretmenlerin "idealist, özgür" gibi söylemlerle karikatürize edildiğini, sürekli evli olmama durumuna dikkat çekildiğini ve bu durumun oldukça rahatsız edici olduğunu belirtiyor.
Bu sırada bir kadın öğretmen ''Kendini geliştirme imkanı bulamayan bu sebeple ekonomik olarak kocasına bağımlı; onun sözünü dinlemek zorunda kalan ya da hayır diyemeyen kadınlar var. Fiziksel şiddet yoksa bu ilişkide ‘Eşim iyidir, bana bir şey demiyor, karışmıyor’ diyen ev kadınları aslında ona lütfedildiğini düşündüğü bir şeyi yaşıyor gibiler. Kadınlara kendilerini var etme olanağı tanınmamış." diyor. Bu noktada eşinin maaşı evin geçimine yetmediği için ‘’eve katkı’’ olsun diye çalışan öğretmenler geliyor akla. Bu öğretmenlerin sayısı da azımsanacak gibi değil. Bu öğretmenler sendikanın çevresinde dolaşsalar da içine girmeye çekiniyorlar.
Bu kadınlar sendikal örgütlülüğe, "Ben karışmayım ya çocuğun okulu için çalışıyorum ben nasılsa" düşüncesiyle uzak kalabiliyor. Ya da maaş kartını bile eşine verip bütün harcamalarının hesabını ailesine veren kadınlar, sendikalı olmakta çok zorlanıyorlar. Öğretmenler zam istediğinde patronlar, geçinememeyi öğretmenlerin bekar olmasına ya da aileleriyle yaşamamalarına bağlıyor. ‘’Çok basit bir durum aslında emeğimizin karşılığını vermelerini ve iş dışındaki durumumuz, konumumuzla ilgili konuşmamalarını istiyoruz. Kadınlar okullarda da anne değil, bakıcı değil. Erkeklerle aynı işi yapan öğretmen.’’ diyor bir öğretmen.
SENDİKALI KADINLARIN UMUDU
Sendika avukatı, ilk olarak sendikayla nasıl tanıştığını anlatıyor. Daha önce de sendika avukatlığı yaptığını, bu sebeple ilk başta bu duruma çok sıcak bakmadığını söylüyor. “Ama sonradan fark ettim ki sendikada iş bölümü var. Her üye örgütlülüğünün farkında ve sürekli ne yapabilirim, nasıl haklarıma mesleğime sahip çıkarım diye yaklaşıyor." diyor.
Sendikadaki öğretmenler ise “Örgütlüyüz ve iş kolunda çalışan çok fazla genç kadın var. Bu bizi umutlandırıyor. Aslında tatil zamanı okul denetimlerine giden temsilci kadınlar olduğunu görmek de bizi umutlandırılıyor.” diyor.
Herkes okulları denetleyen, basın açıklamalarına, örgütlenmelere katılan genç kadın öğretmenlerin varlığının aslında bize yapabileceğimizi hatırlattığından bahsediyor. Bir öğretmen hislerini şu şekilde açıklıyor:
"Bazen üye öğretmenlerde sendikal faaliyette erkek yöneticilerin daha haklı olacağı, faaliyeti daha iyi yapacağına dair bir eğilim oluyor. Bu duygu kırıcı olsa da alışıyoruz. Yönetici arkadaşlarımızın tavrı bu olmasa da bu eğilim, kadın yöneticiler için aşılması gereken bir duvar neticede. Bu duvarı aşan sendikalı öğretmenlerin çokluğunun hepimiz farkındayız. Bu da bize güç veriyor. Yeni bir sendikayız, iş yükümüz çok. Alanımız çok geniş, ulaşamadığımız çok öğretmen var. Bununla beraber örgütlülüğümüz her gün artıyor. İş yerlerinde sendikalı öğretmenler sorunları için mücadele örgütlüyorlar. Bunun bir çok yerinde kadınlar var. Bahsettiğimiz gibi iş yerinde kadın öğretmen olmanın eksilerini de gün be gün yaşıyoruz. Bu deneyimlerle ve mücadele ile öğrendik ki aslında biz patronlar için de vazgeçilebilir değiliz. Birleşirsek, sendikamızı güçlendirirsek bir çok şeyi de başarabiliriz. Bu yüzden umutluyuz.".
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Özel sektörde çalışan öğretmen: Biz olmazsak o kur...
Özel okullarda çalışan öğretmenler ağır çalışma koşullarına, düşük ücretlere, mobbinge karşı 30 Ağus...
Kadın özel sektör öğretmenleri: Cinsiyet ayrımcılı...
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası çağrısıyla özel sektörde çalışan öğretmenler Ankara'da buluştu. B...
Özel sektör öğretmeni İrem: Sendikamızla güçlüyüz
Özel bir eğitim kurumunda öğretmen olan İrem sendikalı oldu, hakkını aradı, “ahlak ve iyi niyete ayk...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.