
İktidara geldiği ilk günden bu yana, kendisine karşı çıkan her sesi bastırmaya çalışan tek adam rejimi, son bir yılda saldırılarını daha da yoğunlaştırdı. Yılın başında muhalefet hedef alınarak yapılan operasyonlar, kayyım atamaları, gözaltılar ve tutuklamalar, 19 Mart sonrası sokaklara taşan öfkeyle birlikte halkın geniş kesimlerine yöneldi. Sokaklara çıkan öğrenciler polis ablukasıyla, copla, gazla sindirilmeye çalışıldı. Hukuku kendi arka bahçesine çeviren, yargıyı oyuncak gibi kullanan tek adam rejimi, gençlerin sesini bastırmak için gözaltı ve tutuklamayı bir silah gibi kullandı.
Özellikle genç kadınlar, baskı politikalarından en ağır biçimde etkilenen kesimlerin başında geliyor. Yıllardır baskının, sömürünün ve cezasızlık politikalarının hedefinde olan kadınlar; bir araya geldikleri her alanda devletin güç aygıtlarıyla karşı karşıya kalıyor. Ancak baskı bununla da sınırlı kalmıyor.
8 Mart’a katılan, greve çıkan, eylemlerde yer alan kadınlar doğrudan ailelerine, babalarına, eşlerine şikayet ediliyor. Üniversitelerde aile yılına karşı ses çıkaran kadın öğrencilere disiplin soruşturmaları açılıyor, kadın toplulukları kapatılma tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Kadınlar üzerindeki aile baskısı ve şiddet bizzat devlet eliyle örgütleniyor ve kadın mücadelesini bastırmanın bir aracı olarak kullanılıyor.
'Korktukları için baskı uyguluyorlar'
ODTÜ’lü kadınlara bu baskı sürecine dair ne düşündüklerini sorduğumuzda aldığımız yanıtlar çarpıcıydı. İngilizce Öğretmenliği Bölümü öğrencisi Eline şöyle dedi: “Baskı politikaları uyguluyorlar çünkü korkuyorlar. Yarattıkları bu yapay ortama başkaldıranları yok etmeye çalışıyorlar. Özellikle kadınlar için durum daha farklı. İktidar, kadınlar başkaldırdıkça fikirlerini istedikleri gibi empoze edemiyor. Bu başkaldırı ve bilinçlenme hali, iktidarın tahtını salladığı için daha da baskıcı hale geliyorlar.”
Eline, yalnızca iktidarı değil, onun temsil ettiği bütün bir sistemi hedef alarak şu ifadeleri kullandı: “Sorun sadece iktidar değil; bu iktidar, mevcut baskıcı ve ataerkil sistemin temsilcisi.” Ancak tüm bu karanlık tabloya rağmen sözlerinde bir umut da vardı: “Birlikten kuvvet doğar. Bu tür olumsuzluklarla başa çıkabilmenin tek çözümü birlik olmaktan geçiyor.” Sözlerini, baskı politikaları karşısında yılmayacağını vurgulayarak tamamladı.
Kadınların mücadelesinin hem ideolojik hem de ekonomik politikalara yöneldiğini vurgulayan Moleküler Biyoloji 2. sınıf öğrencisi bir kadın ise bu nedenle iktidarın kadınlardan korktuğunu dile getirdi: "Hem iktidar, hem de kadınlar mücadelenin mevcut 'düzeni' ne kadar değiştirebileceğinin farkında. İktidarın korkusunun kaynağı bence bu." Kadınlara yönelik baskıların sadece politik değil, ekonomik bir amacı da olduğunu şu şekilde ifade etti: " Kadınların baskılanması, ataerkil sermaye düzeninin işine gelmektedir. Çünkü böylelikle ev içi angaryayı kadın sırtlanmaya devam eder. Bu amacın temelinde kadınların üstünde baskı oluşturup onları sindirme çabalarıdır bunlar." Çözümü nerede gördüğünü sorduğumuzda ise yanıtı diğerleriyle benzerdi: "Burada da çözüm olarak örgütlü mücadele devreye giriyor bence. Kadınlar yalnız olmadıklarını ve asla yalnız yürümeyeceklerini bilmeli."
Günümüzde artan baskı politikalarını tarihteki örneklerle birlikte değerlendiren Kimya Mühendisliği öğrencisi bir kadın da yaşananların tarihsel sürekliliğine dikkat çekti: “Saltanatı sallanan her iktidar, tarihte baskı politikalarını daha da sertleştirdi. Ama hiçbiri o hazin sondan kurtulamadı; sonunda devrildiler. Bu yüzden korkmuyoruz. Baskıların, gözaltı ve tutuklanmaların bizleri yıldırmayacağını söylüyoruz.” Bu politikaların özellikle kadınlar üzerindeki yakıcı etkilerini kendi çevresinden gözlemlediğini belirten öğrenci, gördüklerini şöyle paylaştı: “Okulda herhangi bir eyleme katıldığımızda, kadın arkadaşlarımın aileleri hemen arıyor. Nerede olduklarını ısrarla soruyorlar. Bazen yalan söylüyorlar, bazen de kavga çıkacağını bile bile doğruyu söylemek zorunda kalıyorlar. Soruşturma, gözaltı, ifade gibi durumlarda erkek arkadaşlarım genelde daha rahatlarken, kadın arkadaşlarım adliyede başlarına ne geleceğini değil, önce ailelerinin ne yapacağını düşünüyorlar. Aile desteğinin çekilmesi, yurttan atılma gibi risklerle en çok kadınlar yüzleşiyor.” Tüm bu baskıya rağmen kadınların mücadelesinden vazgeçmediğini söyleyerek sözlerini umutla bitirdi: “Ama elbette kadınlar yılmıyor. Çünkü bence daha cesurlar ve iktidar da bunun farkında. Bu yüzden kadın hareketinden korkuyor. Bir araya geldiğimiz her alan kısıtlanmaya çalışılıyor. Bu yüzden kadın topluluklarının, derneklerinin önemi günümüzde daha çok ortaya çıkıyor. Biz kadınlar eğitimden oy kullanma hakkına birçok şeyi erkeklere oranla daha zor kazandık. Ben kadının kadının yurdu olduğunu düşünüyorum”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Türkiye’nin dört bir yerinden üniversiteliler tart...
Öğrenciler bugünlerinden ve yarınlarından dolayı oldukça stresli, gelecekten bir beklentileri olmadı...
ODTÜ'lü kadınlar: Baskı politikalarına karşı mücad...
Polis şiddeti, disiplin soruşturmaları, aile baskısı… Tüm bunlara rağmen ODTÜ'deki kadınlar, genç ka...
ODTÜ mezuniyetinde kadınlara mikrofon uzattık: 'Ge...
ODTÜ mezuniyetine katılan yeni mezun kadınlarla, gelecekte karşılaşmayı bekledikleri zorlukları, ist...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.