Meslektaşlarıyla dayanışmak isteyen 6 kadın gazeteci hakim karşısına çıktı
Meslektaşlarına destek eylemi gerekçesiyle yargılanan gazeteciler duruşmada 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde yargılanıyor olmalarına dikkat çekti, gözaltında maruz kaldıkları şiddeti anlattı.

Diyarbakır ve Ankara'da gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki göstermek için İstanbul Kadıköy'de basın açıklaması yapmak isterken darbedilerek gözaltına alınan 6 kadın gazeteci hakkında açılan davanın ilk duruşması bugün, 10 Ocak Gazeteciler Gününde görüldü. Eylem Nazlıer, Pınar Gayıp, Zeynep Kuray, Yadigar Aygün, Serpil Ünal ve Esra Soybir İstanbul Anadolu 22'nci Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasında savunmalarını yaptılar. Gazeteciler hakkında suç duyurusunda bulunulan yasak kararının, gazetecilerin elindeki görüntülerin sunulmasının, gözaltı sırasındaki polis görüntülerini İkinci duruşma 16 Nisan saat 10.30’a ertelendi.

"Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmamak" suçlamasıyla hakim karşısına çıkan gazeteciler, savunmalarında 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nde yargılanıyor olmalarına dikkat çekip gözaltında maruz kaldıkları şiddeti anlattılar.

'BUGÜN ÇALIŞMAK YERİNE HAKİM KARŞISINA ÇIKIYORUZ'

Diyarbakır ve Ankara merkezli operasyonlarda Kürt gazetecilerin gözaltına alınmasına karşı basın açıklaması düzenlemek istediklerini söyleyen Pınar Gayıp, duyurulan eylem saatinden bir saat önce Süreyya Operası önündeki polis amiri ile görüştüğünü, bir yasak kararı olmadığının kendisine söylendiğini ifade etti. Duyuru yapılan eylem saatinde kendisine yasak kararının söylendiğini, bunu eyleme gelen gazetecilerle konuşmak için süre istediğini belirten Gayıp, "Ben bu kararı iletirken bize müdahale edildi. Yolu kestiğimiz iddia ediliyor iddianamede. Opera önündeki geniş kaldırımdaydık. Her ne kadar yolu kapattığımız söylense de yolu kapatan polisin kendisiydi. Bir anda ablukaya alındık. Haber takibi için gelen gazeteci arkadaşlarımız darbedilerek çember dışına alındı, caddenin ortasına atıldı. Ablukaya alınanlar olarak işkenceye maruz kaldık. Ters kelepçe yapıldı, yere yatırışdık, cinsiyetçi küfürlere maruz kaldık. İhtara rağmen alandan ayrılmadığımız söyleniyor ama alandan ayrılmamıza izin vermeyen polislerdi" diye konuştu.

Bugünün 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu ifade eden gazeteci Zeynep Kuray, “Biz çalışmak yerine hakim karşısında bulunuyoruz” dedi. Kürt basın çalışanı meslektaşlarına gözaltıları protesto etmek için Kadıköy’de toplandıklarını anlatan Kuray, "Bir saat öncesine kadar yasak olduğunu söylemediler. Zaten yasaklama hakları da yok. Toplanma ve eylem yapmak anayasal bir haktır. Biz her gün eylem takip eden insanlarız. Biliyoruz yasaklandığında nasıl olduğunu, burada öyle olmadı. Nasıl jet hızıyla kaymakam kararı geldi onu da bilmiyorum” dedi. Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer’e sivil polis tarafından tokat atıldığını, Serpil Ünal’ın ve Yadigar Aygün’ün de şiddete maruz kaldığını ifade eden Kuray, "Bize ‘Siz burada bu dayanışmayı yapamazsınız’ diyorlar. Biz bu işin unsuruyuz, biz de bu hukuksuzluğun mağduruyuz” dedi. Meslektaşlarıyla dayanışmaktan gurur duyduğunu ifade eden Kuray, "Bundan vazgeçmeyeceğim. Hele keyfi yasaklardan dolayı hiç vazgeçmeyeceğim" diye ekledi.

'İŞKENCE YAPANLAR DEĞİL BİZ YARGILANIYORUZ'

İşkence ve darpla gözaltına alındıklarını, tacize maruz kaldığını anlatan Yadigar Aygün, “Kalp hastası olduğumu belirtmeme rağmen ters kelepçelerim açılmadı” dedi. Yasaklama kararının keyfi olduğunu ifade eden Aygün, AKP’nin seçim öncesinde Kürt basınını hedefe koyduğunu düşündüğünü söyleyerek "Bize keyfi şekilde konulan yasak kararını valilik niye verdi? Biz daha uyarı gelmeden kendimizi bir anda abluka içinde buluyoruz. Ben kendim döviz dağıttım gelenlere, kimse bana yasak demedi, bir dakika önce yasak dediler" dedi.

Gözaltında maruz kaldığı muameleyi anlatan Aygün, "Neden bunu yapanlar yargılanmıyor da biz yargılanıyoruz?” diye sordu. Aygün savunmasına şöyle devam etti: "Ben suç işlemedim, suç işleyenler bize o muameleyi uygulayanlardır. Daha biz gazeteciler eylem yapamıyoruz, pek çok eylem keyfi şekilde yasaklanıyor. Ben kendim de bunun haberini yaptım. Sokaklar abluka altında diyebiliriz" diye konuştu.

'HUKUKSUZLUĞU TEŞHİR EDERKEN HUKUKSUZLUĞA MARUZ KALDIK'

Gazeteci Serpil Ünal da yasak kararının açıklama anında tebliğ edildiğini ifade ederek gözaltı anını "Eylemi izlemek için gelen iki gazeteci arkadaşın savrulduğunu gördüm, bir anda ters kelepçe yapılırken bulduk kendimizi. Otobüsün içinde işkence devam etti. Otobüse çıkartılırken yüz üstü yere kapaklandım. Ben düştüğümde Eylem müdahale etti, ondan sonra Eylem’e saldırdılar. İki gün sonra vücudumuzda hâlâ morluklar vardı” diye anlattı.

O gün düzenlenmek istenen basın açıklamasının gerekçesinin önemli olduğunu ifade eden Ünal, "Biz Kürt gazeteci arkadaşlarımız için eylemdeydik. O arkadaşlarımız var olan durumu bizlere ulaştırdıkları için baskılara maruz kalıyor. Biz de benzer durumlar yaşıyoruz. Biz suç işlemedik, suç işleyen anayasal hakkımız olan basın açıklamasını engelleyenlerdir. Biz hukuksuzluğu teşhir etmemiz engellendiği için bu hukuksuzluklara maruz kaldık, beraatimi istiyorum" dedi.

'MESLEĞİMİ, MESLEKTAŞLARIMI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİM'

Eylem günü ablukayı görünce polisle müzakere etmeye gidildiğinde yasak kararı olmadığını öğrendiklerini anlatan Eylem Nazlıer, "Karanlık çökmemişti, yaya trafiğini kapatmıyorduk. Eylem başladığı anda yasak olduğunu söylediler. Kendi aramızda konuşacağımızı söyledik ama abluka altına alındık. ‘Yaptığınız eylem hukuksuzdur’ anonsu çekildiğinde biz çoktan abluka altındaydık” dedi. Meslektaşları darbedilirken müdahale ettiğinde kendisine “Karışamazsın, kes sesini” denildiğini, yüzüne tokat ve kulağına yumruk atıldığını anlatan Nazlıer, "Beş dakika sürecek bir basın açıklamasını savaş alanına çevirdiler. Biz gazeteciyiz, elimizde olsa olsa kamera, kalem olur” dedi.

Suç olanın işkence olduğunu ifade eden Nazlıer, "8 yıldır gazetecilik yapıyorum, oradaki tüm polisler bizi tanıyor, bu yüzden bize karşı bir hınç vardı. Biz eylemlerde onların tüm hak ihlallerinin gösterdiğimiz için" dedi. Gözaltı aracında da kapı kapatılarak darbedildiklerini anlatan Nazler, "Metin Göktepe’yi duymuşsunuzdur, işkenceyle katledildi. Ben onun gazetesinde çalışıyorum. Bunun ağırlığını bildiğim için eyleme katıldım. 90’ların karanlığında gazeteciler katlediliyordu, şimdi gözaltı ve tutuklamalarla susturulmaya çalışılıyor. Polisin bana ‘susmayı öğreneceksin’ demesi her şeyi özetliyor. Mesleğimi, meslektaşlarımı savunmaya devam edeceğim. İddiaları da kabul etmiyorum” dedi.

Nazlıer, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olduğunu hatırlatarak duruşmaya gelen meslektaşlarına teşekkür etti.

'SUÇ İŞLEYEN MÜVEKİLLERİMİZ DEĞİL KOLLUK KUVVETLERİDİR'

Suçu işleyenin müvekkilleri değil, kolluk kuvveti olduğunu söyleyen Avukat Ümmühan Kaya da, Süreyya Operası’nın neredeyse her gün önünde eylem yapılan bir yer olduğuna dikkat çekti. Gazetecilerin kendi meslektaşlarına sahip çıkmak için toplandığını ifade eden Kaya, "Olası bir gözaltı durumuna karşı polisle de görüşmüşlerdir” dedi. Bir yurttaş olarak bu hukuksuzluğun kendisini kaygılandırdığının altını çizen Kaya beraat kararı verilmesini istedi.

Avukat Özge Büşra Boyoğlu da gözaltı işleminin hukuksuz olduğunu ifade ederek sanıkların gözaltına alındığına dair görüntülerin ve eylem yasağına dair belgenin dosyaya eklenmesini talep etti.

Toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını hatırlatarak savunmasına başlayan Avukat Devrim Avcı da Süreyya Operası’nın önünde sık sık çeşitli kurumların eylem yaptığını bu eylemlerin ise muhalif olduğu durumda baskılar ve gözaltılarla geçtiğini söyledi. Anayasaya aykırı olanın emniyet kuvvetlerinin uygulaması olduğunu ifade eden Avcı, AYM’nin bir protesto hakkında daha sonra dava açılmasının dahi bu hakkın kullanılmasını engelleyici olarak gördüğünü hatırlattı. İddiaların aksine 6 gazetecinin Süreyya Operası önünde yaya yolu trafiğini kapatmasının da o kargaşa içinde polisin ihtarının duymasının da mümkün olmadığını ifade etti.

Avukat Fatih Aydın da konuşmasına 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü'nü kutlayarak başladı. Basın açıklamasının da konusu olan Diyarbakır’da gözaltına alınan gazetecilerin de 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü'nde tutuklandığını hatırlatan Aydın, gazetecilerin kafa travması yaşatacak kadar darbedildiğini ifade etti. Aydın, asıl yolu kapatanın ise polis gözaltı araçları olduğunu vurguladı. Aydın sanıklar için beraat talep ederek yasaklama kararının dosyaya eklenmesi talebini de tekrarladı.

Savunmaların ardından duruşma 16 Nisan günü saat 10.30’a ertelendi.

Fotoğraf: Ezgi Yıldız

İlgili haberler
GÜNÜN BELGESELİ: Beş Kadın Beş Gazeteci

Gazeteci Seher Akgün’ün ‘Beş Kadın Beş Gazeteci’ adlı belgesel ve kitap rapor çalışması bölgedeki ka...

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu: 'Kadınsız bayramı d...

TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için açıklama yaptı. Açıklamada kadı...

Kadın, çocuk, LGBTİ haberciliği açısından 217/A: M...

TCK M. 217/A yasa maddesini; kadın, çocuk ve LGBTİ haberciliği açısından yansımasını Türkiye Gazetec...