Maden şirketi yaylalara göz dikti | Köylüler: Bu yaylaların sahibi biziz
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde bulunan Hasandin Yaylası’nda hayata geçirilmek istenen maden projesine karşı yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını savunan köylülere mikrofon uzattık.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde bulunan ve etrafındaki köyler, köylüler ve mezralar için önemli bir yer olan Hasandin Yaylası’nda hayata geçirilmek istenen maden projesine karşı tepkiler devam ediyor. Köylüler önceki gün yaylada gerçekleştirdikleri eylemle madeni istemediklerini vurgularken yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını kaybetmemek için mücadele edeceklerini söylüyorlar. Mikrofonumuzu köylü kadınlara uzattık.


Nimet bölgede 20 yıl çobanlık yapıyor: “Burası atalarımızın meskenidir, yurdudur. Binlerce baş hayvanımız vardı bu yaylalarda. Bütün atalarımız bu yaylalarda yaşamış. Kaynağımız bu yaylalardı. Küçük baş, büyük baş tüm hayvanlarımızı burada yetiştiriyorduk. Kaç köyün suyu bu yayladan gidiyor. Eğer bu yayla bozulursa, zehirlenirse bütün köylerin suyu zehirlenecek. Yaylalarımız için geldik buraya. Hasandin halkı direnişe geçmiştir, bu halk direngendir. Biz tekrar direneceğiz ve kazanacağımıza inanıyorum. Yaylalarımızı hiç kimseye peşkeş çekmek istemiyoruz. Ve umuyorum ki bu yanlış adımı atanlar en kısa zamanda yanlışlarından geri dönerler. Direnişin zaferle sonuçlarına inanıyorum.”

“Burada bir orman da yok. İnsanlar burada yaylada geçimlerini sağlıyorlar” diyen ve Antalya'dan geldiklerini belirten yurttaş ise “Geçim kaynağının dışında mezarlarımız burada. Burada kimi hayvancılık yapıyor, kimi arıcılık yapıyor. Buradaki insanların geçim kaynağı bu yayladır. Bu yaylaya onlarca çadır kurulurdu, binlerce insan gelirdi bu yaylaya. Değerli bir yerdir. Hasandin Yaylası bizimdir. Buraya kimsenin karışmaması gerekir. Gerekirse bizi öldürsünler ama yaylalarımıza karışmasınlar. Yayla giderse Kulp ilçesi tamamen gidecektir. Çünkü Kulp'un suyu buradan gidiyor. Bütün Kulp'un geçimi bu yayladadır. 20 tane köyün geçimi bu yaylanın üzerindedir. Gerekirse canımızı vereceğiz burada. Yaylarımızı savunacağız. Yaylarımızın bozulmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

‘HAYVANCILIK, ARICILIK BİTECEK, GÖÇ BAŞLAYACAK’

İstanbul’dan yaylalarını korumak için geldikleri dile getiren Mevhide Güneş Acar ise su kaynaklarının tükendiğini dile getirdi. “Eğer ki buraya madencilik için girerlerse su kaynaklarımız bitecek” diyen Acar, “Bizim yaylacığımız bitecek. Arkadaşlarımız arı kovalarını kurmuşlar buraya. İlkbaharda bizim petek ballarımız buradan geliyor, tereyağımız, her şeyimiz buradan geliyor. O yüzden kesinlikle burada maden aramasını istemiyoruz. O yüzden ailece geldik. Su, tarla, bağ, bahçe, sulaması bitecek. İçme sularımız bitecek. Ondan sonra sularımız, kaynak sularımız bulanık olacak, zehirli olacak. Yaşam alanımız savunmak için geldik. Kesinlikle izin vermeyeceğiz. Buraya hiç kimse dokunmayacak” diye konuştu.


İstanbul’da yaşayan ancak yaz aylarında Kulp’taki köyüne gelen Semra Yıldırım ailesinin köyde yaşadığını ifade etti. “Yazın buraya pikniğe geliyoruz, temiz hava almaya geliyoruz. Bizimkiler de buraya hayvancılık yapmak için geliyor, aracılık yapıyorlar. İnsanların geçim kaynağı” diyen Yıldırım, yaylanın ranta açılmasını kabul etmedikleri söyledi. Yıldırım, “Kesinlikle doğamıza karışmalarını istemiyoruz. Doğamızı kirletmelerini istemiyoruz. Burada öyle bir çalışma olduğu zaman muhtemelen her şey bitecek. Aracılık bitecek, hayvancılık bitecek. Sularımız kesilecek. Ve köylüler köylerden göç etmek zorunda kalacak. Doğamızı dokunmasınlar, kirletmesinler” dedi. Yaylada binbir çeşit bitki olduğunu ve arıların bu bitkilerden bal yaptığını ifade eden Yıldırım şöyle devam etti: “Kulplular olarak İstanbul’dan, Antalya’dan bir sürü ilden, ilçeden gelen insanlarımız var. Hepimiz madeni istemiyoruz. Burada yaşamın bitmesine kesinlikle karşıyız.”

YAYLA 2008’DEN BU YANA ŞİRKETLERİN HEDEFİNDE

Diyarbakır Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Genel Sekreteri Avukat Ahmet İnan’dan sürece ilişkin bilgi alıyoruz. Bölge halkının baroya başvuru yaptığını söyleyen İnan, “2008'den beri burada farklı şirketler maden ruhsatı alıp çevresel etki değerlendirme (ÇED) dosyası düzenlemişler. Fakat bölge halkının tepkisi üzerine hiçbiri faaliyete başlayamamış. En son 2023 yılının 8. ayında alınan bir dördüncü grup maden ruhsatıyla beraber buraya şirket yetkilileri jandarma eşliğinde geliyor. Halkla bir gerilim yaşanıyor ve tekrar bir maden süreci başlıyor. Burada henüz sadece bir işletme ruhsatı var, ÇED dosyası düzenlenmemiş. Fakat biz işletme ruhsatı dahil ÇED dosyasına halkın talebi doğrultusunda iptal dava sürecini başlatacağız” dedi.


‘EN SON ALINAN İŞLETME RUHSATINDA DEĞERLİ MADENLER VAR’

Bölgede ne tür bir madenin aranacağını sorduğumuz İnan buna dair şu bilgiyi verdi: “En son alınan işletme ruhsatında dördüncü grup maden var. Dördüncü grup maden altın, bakır, gümüş gibi değerli madenlerdir. Ama çevresel etki değerlendirme dosyası düzenlenmeden şirketin hangisini seçeceği, ya da birkaçını da birlikte de seçebilir, tam anlamıyla belli değil. Yalnız burada sıkıntı olan şu, belirsizliğin aslında hukuksuzluktan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bu süreçler şeffaf yürütülmeli. Zaten kanun da bunu söylüyor. Halka ilan yapılır, katılım toplantısı yapılır bölge halkının haberdar olmaması için. Biz hak savunucusu kurumların bile bu bilgilere erişimde birçok zorluk yaşaması son derece sıkıntılıdır. Şeffaf yürütülmesi gereken bu süreçler maalesef saklanarak, hukukun arkasından dolanarak yürütülüyor. Ama bize engel değil bu durum.”

HASANDİN YAYLASI’NA GÖZ DİKEN ŞİRKET: KULP MADENCİLİK

Hasandin Yaylası’nda maden rezervi arayacak olan şirket Kulp Madencilik ve Dış Ticaret Anonim Şirketi. Ticaret Sicili Gazetesi’nde Eren soyadındaki kişilere ait olduğu görülen şirket, bin 970 metrekarelik alanda yapacağı maden arama çalışmalarının ruhsatını 2 Temmuz 2023 tarihinde aldı. Ruhsatın süresi 2 Temmuz 2028’e kadar geçerli. Şirket, sodyum, potasyum, lityum, iyot ve bor tuzları gibi endüstriyel hammaddelerinin yanı sıra enerji ve metalik maden faaliyetleri yürütecek.

Fotoğraflar: Elif Ekin SALTIK/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
İkizköy Akbelen'deki kadınların çevre mücadelesi

Evrensel ve Ekmek ve Gül ortak yayınında bu hafta İkizköy Akbelen'deki kadınların mücadelesini İkizk...

Çevre mücadelesinde bir kadın: Solange Fernex

Fransız politikacı ve çevreci Solange Fernex, 15 Nisan 1934’te Strasburg’da doğdu.

Madenin talan ettiği doğa, emek ve kadınların haya...

İliç faciası ardından köylü kadınların endişesini Erzincan Belediye Başkan Adayı Meral Gülşen ve Did...