İmam hatip liselerinde okutulan Fıkıh Okumaları dersinin, Teknoloji ve Tıp başlıklı 6’ıncı ünitesinde yer alan kürtaj bölümünde “Kürtaj annenin veya bir başkasının maddi veya manevi müdahalesi ile ceninin henüz rahimdeyken veya rahimden dışarı çıkarılarak öldürülmesidir” sözleri yer aldı. Ders kitabında yer alan bu ifadeleri değerlendiren Hazal Atay, “Bugün, her kesimden ve her inançtan kadın istenmeyen gebelik deneyimleyebilir ve bunun sonucunda gebeliğini sonlandırmayı seçebilir. Bu müfredatın yaptığıysa, kadınları bu deneyimlerinde yalnızlaştırmak ve kürtajı tabu haline getirmek” dedi.

Birgün gazetesinden Mustafa Kömüş’ün haberinde ünitede kürtajın yasak ve günah olduğuna dair şu ifadeler yer aldı: “İnsanın yaşama hakkı Allah tarafından verilmiş temel bir haktır. Kürtaj, bazı insanlar tarafından tıbbi müdahale yoluyla yapılan bir doğum kontrol yöntemi olarak kabul edilmektedir. Gayrimeşru ilişki sonucu hamile kalan, hayat standardını düşürmemek için ikinci ya da üçüncü bebeği istemeyen, anomali (engelli-beyin özürlü) bir çocuğa hamile olduğu söylenen kadınlar için de bir kurtuluş yolu olarak gösterilmektedir. Bu yola başvuran pek çok kişi için yıllar geçse de dinmeyen bir sızı, bir travma sebebi olmaktadır. Çünkü vücut hamile kaldığı andan itibaren annelik hormonu salgılar ve döllenmeden itibaren bebekle anne arasında bir bağ kurulur. İşte kürtaj bu sevgi bağını yok etmekle kalmaz hormonal dengeleri altüst ederek kadının ruh sağlığını da bozar. Kürtaj sonrası pek çok kadın depresyona girmektedir.”

KÜRTAJ YASAKLARI DÜNYANIN HİÇBİR YERİNDE ETKİLİ OLMADI

Ders kitabında yer alan bölüme dair Ekmek ve Gül’e konuşan WOMEN On Waves’ten Hazal Atay, eğitim müfredatının dini ve bilim dışı öğelerle şekillendirilmesini oldukça kaygı verici buluyor. “Bu toplum mühendisliğinin öncelikli olarak kadınları etkilemesi ise mevcut iktidarla birlikte alışmış olduğumuz bir durum” diyen Atay, müfredat kapsamında kürtaj hakkının yok sayılmasının, yalnızca kürtaj hakkına yapılan bir saldırı olmaktan öteye geçtiğini ve daha geniş kapsamlı olarak kürtajın meşruiyetini sorgulamayı hedeflediğini söylüyor. “Oysa, bilim ve kadınların gerçekliği bu konuda başka bir şey söylüyor.
Kürtaj tarihi, en az doğum tarihi kadar eski. Bugün, kürtaj en çok uygulanan tıbbi müdahalelerden biri olup, çoğu durumda doğumdan daha az risklidir. Kürtaj yasakları dünyanın hiçbir yerinde etkili olmadılar ve aksine merdivenaltı kürtajlara ve gebe ölümlerine sebebiyet verdiler. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre her yıl 47 bin kadın güvensiz kürtaj koşullarına bağlı sebeplerle hayatını kaybediyor. Yine, Dünya Sağlık Örgütü bu ölümlerin önlenebilir ölümler olduğunun altını çizmekte.”
Kürtajın, Türkiye’de 1983’ten beri yasal olduğunu hatırlatan Atay, “2012’deki ‘Kürtaj haktır’ protestoları da kadınların bu haklarından kolay kolay vazgeçmeyeğini gösteriyor. Kürtajın yasallaşma sürecinin en önemli argümanı ise kürtaj yasağının önleyici etkisinin olmadığı ve toplumda kürtaj pratiğinin zaten yaygın olmasıydı. Bununla birlikte, dönemin kürtaj tartışmalarının başlıca sebebi güvensiz kürtaj koşulları olan ve sık rastlanan gebe ölümlerini konu almıştı ve bu kadın katliamına bir dur demeyi amaçlamıştı. Bu minvalde, kürtajın yasallaşması gerektiği öngörülmüştü” diye konuştu.

KÜRTAJ TARİHİ DEVLETLERE KARŞI BİR KADIN MÜCADELESİDİR

Atay sözlerine şöyle devam etti: “Kürtaj yasaklarına rağmen kürtaj pratiğinin devam etmesi, kadınların bedenleriyle kurduğu özgül ilişkinin bir ifadesidir. Kadınlar, doğurganlıklarını denetlemek istiyorlar. Üstelik bu “kadınlar” onların düşündüğü gibi tek tip bir kategoriye sığmıyor. Bugün, her kesimden ve her inançtan kadın istenmeyen gebelik deneyimleyebilir ve bunun sonucunda gebeliğini sonlandırmayı seçebilir. Bu müfredatın yaptığıysa, kadınları bu deneyimlerinde yalnızlaştırmak ve kürtajı tabu haline getirmek. Bu atılımlara karşı, kürtaj hakkını sahiplenmek ve kürtaja ilişkin kadın anlatılarını çoğaltmak oldukça önemli. Kürtaj tarihi, çoğu zaman devletlere karşı, bir kadın mücadelesidir. Bu yüzden, biz onlardan daha çok konuşmalıyız ve sesimiz daha yüksek çıkmalı.”

TÜRKİYE’DE KÜRTAJ FİİLEN YASAK
Türkiye’de yasada açıkça belirtilmesine rağmen kürtaj yaptırabilmek kadınlar için hiç kolay değil. Özellikle devlet hastanelerinde pek çok engelle karşı karşıya kalan kadınlar ya yüksek ücretler karşılığında özel sağlık kuruluşlarında ya da sağlıksız koşullara uzman olmayan kişilere mecbur kalıyor.
Özellikle 2012 yılında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “Her kürtaj bir Uludere’dir” sözleri üzerine başlayan tartışmadan bu yana, 1983’te kabul edilen ve hâlâ geçerli olan yasada hiçbir değişiklik olmamasına rağmen kürtaj fiilen yasaklanmış durumda.

Peki kadınlar kürtaj’ı yasal mı yasak mı olarak biliyor? Kadınlar cevaplıyor...