Koruma mekanizmaları yok, kadınlar ölüme mahkum edildi
Artan kadın cinayetleri ve 2 kadının vahşice katledilmesine kadın örgütleri tepkili; "İktidar kadınları koruyan mekanizmaları yok etti. Kadın cinayetleri de işlenme biçimleri de politiktir"

Cezasızlık politikası, ‘iyi hal’ indirimleri kadın katillerini cesaretlendirirken İstanbul Edirnekapı’da Semih Çelik adlı saldırgan yarım saat arayla iki genç kadını katletti. Katil Semih Çelik, Ayşenur Halil’i evinde, İkbal Uzuner’i ise Edirnekapı surlarında katlettikten sonra intihar etmişti. Bu vahşi cinayetlere tepkiler sürerken yine İstanbul’da bir kadını taciz eden 2 kişinin serbest bırakılması öfkeyi büyüttü. Yaşananlara tepki gösteren kadın örgütleri, devletin kadınları koruma yükümlülüğünü yerine getirmediğine dikkat çekiyor. Gazetemize konuşan Eşitlik İçin Kadın Platformundan (EŞİK) Avukat Tuba Torun, devletin kadınların erkek şiddetine karşı koruyan mekanizmaları ortadan kaldırdığına dikkati çekti.

'SUÇLULAR KORUNUYOR'

Son yıllarda kadın cinayetlerinin işlenme biçimlerinin vahşileştiğine işaret eden Av. Tuba Torun, “Her zaman söylediğimiz gibi, kadın cinayetleri politik ama cinayetleri işleme biçimi de politik” dedi. Türkiye’de kadın cinayetlerinin arttığını ama toplum içindeki şiddetin aşırı tırmandığına vurgu yapan Torun “Kayıp kadınların ve şüpheli ölümlerin artması, bu tür vahşetlerin yaşanması, uygulanan politikalar ve siyasetten bağımsız düşünülmez” diye konuştu. Şiddet faillerinin ‘Psikolojik sorunları olduğu’ ya da ‘Uyuşturucu madde kullanıyordu’ savunmalarının artmasının faillere koruma hissi verdiğini ve cezaların çoğunlukla affedildiğini dile getiren Torun, “Suçtan kurtulma savunmaları, aslında suçluların nasıl korunduğunu ve bu manada cesaretlendiğini de gösteriyor bize. Savunma etiğine aykırı hukuki savunmalar da artık gündeme geliyor, Ceren Damar vakasında olduğu gibi” dedi.

'KADIN HAKLARINA SALDIRI VAR'

Devletin, kadınları erkek şiddetine karşı koruyan mekanizmaları ortadan kaldırdığını dile getiren Torun “İktidar kadın haklarına yönelik saldırı teşkil eden uygulamaları yürütüyor. Örneğin, dava açıldıktan sonra sadakat hükmü sona ererdi, ama bu uygulama kaldırıldı. Aile kavramını yüceltirken kadın kelimesini yok sayma eğilimi var. Kadın ve eşitlik kelimeleri bir arada kullanılmıyor” dedi.Kadınların eşitlik mücadelesi de baltalanıyor. Kadınlar her türlü aracı kullanarak bu engelleri aşmaya çalışıyorlar” diye konuştu. Her ne kadar mevcut durum karanlık görünse de kadınların bilinçlenmesi ve örgütlenmesiyle umudun hâlâ var olduğuna vurgu yapan Torun, mücadelenin devam etmesi gerektiğini söyledi. İktidarın toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını terk ettiğini hatırlatan Torun “Adalet, hak edenin hak ettiğini almasıdır. Ancak bu bağlamda kimin adaletinin söz konusu olduğu belirsizdir” dedi. Kadınların güvenli bir hayat talebinin kadınların birlikte ses çıkartmasıyla örgütlenebileceğini söyleyen Torun “Toplumsal mücadeleye katılarak sokakta sesimizi yükseltmek ve haklarımızı savunmak, toplumsal değişim için elzemdir” dedi.

'CEZASIZLIK VAHŞİ CİNAYETLERE YOL AÇIYOR'

İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi Sözcüsü Av. Birsen Baş Topaloğlu, kadın cinayetlerinin akıl hastalığı ya da uyuşturucu kullanımı gibi nedenlerle açıklayarak normalleştirilemeyeceğine vurgu yaptı. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması, af niteliğindeki infaz indirimleri ve kadınların medeni haklarının sürekli tartışma konusu yapılmasının faillere cesaret verdiğine dikkati çeken Topaloğlu “Siyasal iktidarın şiddeti önleyemiyor hatta toplumsal cinsiyet ayrımcılığını körükleyen bir zemin oluşturuyor. Suç işlendiğinde tutuklama yapılmaması, yargı süreçlerinin uzun sürmesi ve cezaların infaz edilmemesi faillerde cezasızlık algısı oluşturuyor” dedi. Kadın cinayetlerinin önlenememesinin en önemli nedenlerinden birinin 6284 sayılı yasanın etkin uygulanmaması ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması olduğuna dikkati çeken Topaloğlu “Bu cinayetlerin çoğunda öncesinde şiddet vakaları mevcut. Eğer suçlar gecikmeksizin cezalandırılsa ve tedbirler zamanında alınsa bu cinayetlerin önüne geçilebilirdi” dedi.

BAKANA 'CİĞERİ YANAN BİZİZ' TEPKİSİ

Vahşi katliamın ardından Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Mahinur Özdemir Göktaş, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı: “İstanbul’da iki genç kızımızın katledilmesi ciğerimizi yaktı.” Bakanın açıklamasına ‘Hamaset yapmayın’ sözleriyle tepki gösteren Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca “Bu vahşi katliamın hemen öncesinde bir kadını sokak ortasında taciz eden ve hemen serbest bırakılan iki kişi sosyal medyadaki tepkiler nedeniyle yeniden gözaltına alındı” dedi. Bakan Göktaş’a seslenen Karaca şunları söyledi: “Kadınların canını değersizleştiren, haklarını tırpanlayan en gerici güçlerle suç ortaklığınıza ‘kurumsal iş birliği’ dediniz. Ciğeri yanan biziz, yakan düzeni eşitsizliği derinleştirerek devam ettiren, vahşileştiren sizsiniz. Bakanı olduğunuz iktidarın her dönemi, kadına yönelik şiddetin her düzeyde her açıdan vahşileştigi bir barbarlık dönemi olarak hatırlanacak. Hamasete, boş söze gerek yok. Vahşetin hedefi olmadığımız bir yarın için bu iktidarı defedeceğiz.” 

Fotoğraf: Katledilen Ayşenur Halil (Solda) İkbal Uzuner (Sağda)/DHA

İlgili haberler
Kadınlar İstanbul'da katledilen İlknur Uzunel ve A...

Türkiye'nin dört bir yanında kadın platformuları İstanbul'da katledilen İlknur Uzunel ve Ayşenur Hal...

Yarım saat arayla iki kadın cinayeti | Kadınlar te...

İstanbul Fatih'te, Semih Çelik adlı erkek Ayşenur Halil'i ve İkbal Uzuner'i yarım saat arayla katled...

Bir kadına cinsel saldırıda bulunan iki erkek tepk...

Beyoğlu'nda yolda yürüyen bir kadına cinsel saldırıda bulunan Semir T. ve Ömer K. önce serbest bırak...