Konforlu plazaların ardındaki cehennem!
Işıl ışıl plazaların, şirketlerin, bankaların parlak camlarının ardındaki cehennem: Ayrımcılık, mobbing, ücret eşitsizliği, aşırı çalışma, tükenmişlik...

Jilet gibi takımlar, şık ve kaliteli elbiseler, topuklu ayakkabılar, tüm dertlerden arınmışçasına gülümseyen vakur yüzler, koca camlı, bol ışıklı, lüks ve konforlu görüntüsüyle plazalar...

İşin aslı böyle mi peki? Yani göründüğü gibi mi her şey?

O plazaların, şirketlerin, bankaların parlak camlarının ardındaki cehennemde bizzat çalışanların bu sorulara yanıtı “Hayır!”

Beyaz yakalıların yaşadığı sorunlara dikkat çeken Plaza Eylem Platformu üyesi bir kadın çalışanla görüştük. İşinde sıkıntı yaşamaması için adını paylaşamıyoruz. Anlattıklarıyla uzun saatler süren sömürüden ücret eşitsizliğine, mobbingten ayrımcılığa plaza gerçeğini ortaya koyuyor.


Plazalar dışarıdan bakıldığında lüks, hatta çalışanların yaşam koşulları bile konforlu görünüyor. Gerçekte de böyle mi?
Firmalar, müşterilerine bir imaj sunmalarının yanında çalışanlarına da bir standart sunmuş oluyor plaza yaşamı ile. Kışın kazakla, botla işe gelemezsiniz mesela. İnsan Kaynakları (İK), her mevsim kıyafet kodları açıklıyor. Takım elbiseleriniz, topuklu ayakkabılarınız olmak zorunda. Bu da yeterli kazancınız yoksa yüksek bir kredi kartı borcu demek.

Plaza alanlarının içinde lüks restoranlar var. Örneğin Maslak ve çevresinde çalışanların bütçesine uygun bir yerde yemek yemesi giderek zorlaşıyor. Çoğu zaman yemek masrafı için maaşınızdan ekstra harcamanız gerekli. Plazanın müşterisisiniz aynı zamanda. Restoran ciroları üzerinden yapılan kâr-kira anlaşmalarını kimse etkilemek istemez sonuçta!

Kiraların karşılanabileceği semtlerden işe gelmeniz yorucu. Benim şirketimde servis yok, ulaşım masraflarını da karşılamıyor. İşe gelirken nevrimin döndüğü 4-5 vesait, sıkışık metrobüs, metro ve ara bağlantıları güvensiz minibüsler ile yolculuk yapmak zorundayım. Bu, günde 3 saatimi alıyor ve çalışma saatlerine ulaşım dahil değil. Tüm motivasyonum sabah işe gelirken zaten bitmiş oluyor.

Yasal fazla mesai sınırının üstünde çalışma çok fazla. 30 saat kesintisiz çalıştım diyen arkadaşlarımız var ve bu mesailer ödenmiyor. Performans baskısı ve rekabet ortamıyla dayatılan fazla çalışma, çalışanların sağlığını ciddi anlamda bozuyor. Mobbing çok sıkça karşılaşılan bir problem, huzurlu bir işyerini cehenneme döndüren ve ağır ruhsal sorunlar yaşamanıza neden olan bir baskı ile çalıştırma yöntemi.

Maaş artışlarının enflasyon ile uyumlu olmaması, hak ettiğiniz kazancı elde edememeniz, geçim zorluğu yaratıyor. Ayrıca, maaşlar üzerinde ağır vergi yükleri ve BES ödeme zorunluluğu da geçim zorluğu nedeni. En ufak hak arayışınızda ise kendinizi kapı önünde bulabilirsiniz.

Mutlaka çok kazanan bir kesim var. Primleri, maaş anlaşmaları hatta işten ayrıldıklarında aldıkları tazminatlar bile sözleşmeler, pazarlıklar ile belirleniyor. Bunlar, beyaz yakalı çalışanların çoğunu yöneten kesim. Beyaz yakalıların büyük kısmı bu zenginlikten payını almıyor. O yüzden lüks plazalarda, rahat ortamlarda çalışan beyaz yakalı kaymak-rahat kesim imgesi yanlış.


EVLENECEĞİMİ AÇIKLADIKTAN SONRA BANA DÜNYAYI DAR ETTİLER
Peki, kadınların bu ‘konfor’dan aldığı pay ne? Yani plaza çalışanı kadınların öncelikli sorunları neler?
Ben de birçok kadın gibi, yöneticiler tarafından sürekli müşterilerle iyi ilişkiler geliştiremediğim yönünde baskı gördüm. Bu konu hakkında uzun uzun düşünme ve gözlemleme fırsatım oldu. Erkek iş arkadaşlarımın müşterilerle futbol maçları organize ettiklerini, birbirleri ile sürekli iş ortamında erkek muhabbetleri yapıp sosyalleştiklerini, dışarıya çıkıp içki içtiklerini gözlemledim. Benim “bro dayanışması” dediğim erkeklik dayanışması bu tam olarak. Sokaklar erkeklere ait olduğu gibi, işyerleri de, çalışma alanları da, meslekler de erkeklerin doğal ortamı. Kadınlara o alan bahşedilmiş gibi davranılıyor. Kadının yeri ev, görevi çocuk bakımı gibi görülüyor. İş ortamlarında bunun açık ifade edildiğine çokça şahit oldum; “Ben kadın yöneticiden emir almam” diyen erkekler var.

İşyerinde aynı dönemde işe girdiğimiz kadın arkadaşlarım ile beş yılımızı bitirdikten sonra yöneticilik görüşmesine girdik. Yöneticilik vasfımızın olmadığı gerekçesi ile hiçbirimize yöneticilik verilmedi. Erkek iş arkadaşlarımızın ise kademeleri ve maaşlarının kolayca arttığını gördük. Sorun, yönetici vasıflarımız değildi, ayrımcılık yapılıyordu.

Kadınların duygusal oldukları fantezisi nedeniyle yönetici ve iyi pozisyonları zor kazandığını görüyoruz. Örneğin duygusal emeğin daha yoğun kullanıldığı İK departmanları, hemşirelik gibi bölümler kadınların daha fazla işe alındığı bölümler olurken; daha fazla para kazanılan satın alma, pazarlama gibi bölümlerde daha az iş bulabiliyorlar. Yazılım alanının ise çok cinsiyetçi bir dünya olduğu dışarıdan bile görülüyor. Bu işyerlerinde kadınların daha düşük nitelikli olduğu düşünülen bölümlere kaydırılmaya çalışıldığına rastladım. Patron kod yazmak isteyen bir kadın çalışanı “Yapamazsın sen” diyerek analist yapmaya çalışmıştı.

Bunun yanında kadın erkek arasında büyük maaş eşitsizlikleri yaşanıyor. Doğumdan sonra kadınların maaşlarının ve iş bulma oranlarının düşmesi söz konusu. Hamilelik, doğum yapma, infertilite tedavisi ve süt izni gibi özel dönemleri olan kadın iş arkadaşlarımın hep başına bir şeyler geldiğine şahidim. Hamilelik dönemlerinde işleri kaldıramayacakları kadar zorlaştırıldı. Doğum sonrası, gidemeyecekleri iş yerlerine sürüldüler. Kimisi performans nedeniyle işten atıldı. Süt iznine çıkarılmadılar...

Ben de evleneceğimi işverenime açıkladıktan sonra bana dünyayı dar ettiler diyebilirim. Her gün iş arayıp aramadığım, evlenince işten ayrılıp ayrılmayacağım soruldu. O kadar çok baskı hissettim ki sonunda işten ayrıldım. Bir de gitmem garanti olsun diye maaşıma zam yapılmadı tabii.

Kadınlar hem evde hem işte çalışıyor, bir de çocuk bakımı işin içine girince üçlü bir mesai söz konusu. Bu tempo kadınların üç bir yerden çekiştirilmesi demek. Uzun mesailer nedeniyle rahatsızlığınızda bile işten izin alamadığınız, rapor aldığınızda üzerinizde baskı kurulan bir ortamda tükenmişlik yaşamamanız çok zor.


BEYAZ YAKALI KADINLARIN TALEPLERİ VAR 
Plaza çalışanı kadınların talepleri neler? Sorunların çözümü için neler yapıyorsunuz?
Kadın ve erkek çalışanlara ayrımcılık yapılmasının önlenmesi, sayısal ve niteliksel eşitlik sağlanması, ayrımcılıkla ilgili şikâyetlerin dinlenip karara bağlanacağı kurullar olması ve bunun kadın çalışanlardan oluşması, bakım yükümlülüğünün kadın erkek birlikte paylaşılması, işyeri kreşlerinin olması, hamilelik ve diğer kadınsal durumlarda yapılan ayrımcılığa daha büyük cezalar olması gerektiğini düşünüyoruz.
PEP bünyesinde bir kadın kolektifimiz var. Kadın emeğinin sömürülmesi ile ilgili çalışmalarımız, deneyim paylaşımlarımız var. Ancak yaptığımız mücadelelerin iş yerlerine etkisi kısıtlı. Şu an daha çok ayrımcılık yapılan arkadaşlarımıza platform olarak destek verebiliyoruz.

BANKA ÇALIŞANLARI İÇİN ‘ÇALIŞMAK’ KABUS!
Banka çalışanı üyeleriniz de var? Bankalardaki çalışma şartlarına da dikkat çekiyorsunuz... Oralarda neler yaşanıyor?
Bize ve basına yansıyan olaylardan bankalarda hastalıklı bir çalışma temposu olduğunu görüyoruz. Mobbingin bankalarda kurumsal bir yönetim stratejisi olarak kullanıldığını biliyoruz. Rekabetçi ve baskıcı ortamın, çalışanlarda ciddi sağlık sorunları yarattığını görüyoruz. Bir de krizle birlikte artan işten atılma stresi de çalışanlar açısından tehdit haline geliyor.

Bankalarda personel üzerinde ağır bir performans ve satış baskısı var. Eğer çalışan kendilerine verilen günlük hedefi yerine getiremezse mesai sonrası genel müdürlüğe gidip bunu açıklamak zorunda.

40 yaş üzeri banka çalışanlarının emekli edilip yeni mezun emeğinin kullanılmasının strateji olarak benimsendiğini görüyoruz. 40 yaş üzeri personelin iş bulması giderek zorlaşıyor ve o yaşta emekliliğe de hak kazanamadığı için mağduriyet söz konusu.

Bir de kara liste uygulaması var. Banka içerisinde herhangi bir şekilde işten atılma, hak arama sonucunda işten ayrılma vb. durumlarda sicilinize işleniyor. Başka yerde iş bulmanızı önleyerek sizi tekrar cezalandırıyor. Başka bir işyerinde çalışmanız durumunda da banka İK’sı bu kara listeye bakıp size kötü referans vererek yakanızı bırakmıyor. Bu, o kadar mağdur edici bir durum ki bir çalışanın annesi banka önünde eylem yapmıştı bunun için.

PEP’in duyurduğu ve takip ettiği banka çalışanlarının maruz kaldığı çok sayıda hak ihlali var. Örneğin; bir kadın çalışan süt iznini kullanmak için saat 16.00’da servise binmek üzere işten çıkıyor ve yöneticisi onu geri döndürüyor. Ortada anne sütüne muhtaç yeni doğan bir bebek ve bundan onu mahrum bırakan bir yönetici var.

Başka bir kadın çalışan yaşadığı ağır mobbing ve iş şartları sonucunda tedavi için izin bile alamadığı için yüzde 40 engelli hale geliyor. Üstelik SGK’sı da yok, kredi borçları ile tedavi olmak zorunda kaldı. Rapor aldığı dönemlerde sürekli rahatsız edilmiş ve rapor aldığı günleri telafi için hafta sonu fazla mesai yaptırılmış. Mobbing ve işe iade davasını takip ediyoruz şu an.

Babalık izni almış bir erkek çalışan, karısının doğumundan işyerine keyfi olarak çağrılıyor. İş olsun diye çağrılmış, “Doğumda ne işi varmış” diye yönetici tarafından azarlanmış.


ÜCRET GİZLİLİĞİ PATRONA YARAR
Özellikle bankalarda maaşların gizliliği söz konusu sanıyorum? Neden?
Aynı işe farklı ücret durumu en çok kadın ve erkek çalışanlar arasında rastlanıyor. Bu yüzden ücret eşitsizliklerinin gizlenmesi gerekli! Böylece işyerinde personel arası gizlilik yaratılır ve eşitsizlikler gizlenir. Bu gizlilik sadece aynı işyeri için aynı sektördeki tüm işyerleri için önemli. Meslektaşlarınız ile maaş seviyelerini paylaştığınızda hakkınızı alıp almadığınızı görebilirsiniz, iş değişimi ya da maaş artışı isteyebilirsiniz. Bu anlamda maaşların açık olması çalışan lehinedir.


HASTA BİNA SENDROMU!
Plaza ve banka çalışanı kadınların sıkça yaşadığı meslek hastalıkları hangileri?
Mobbing ve iş stresinden kaynaklı psikolojik rahatsızlıklar ve anti depresan kullanımı çok yaygın. Aşırı çalışmaya bağlı bunama yaşayanlar var. Tabii bunların en kötüsü tükenmişlik sendromu. Buna yakalandığınızda mesleki hayatınız bitebilir ve hiçbir sosyal güvenceniz de olmaz. Bu rahatsızlıkları da en çok kadınlarda görüyoruz ne yazık ki.

Mola vermeden, uzun süreli yanlış pozisyonda ve çalışmaya elverişli olmayan bir ortamda kas-iskelet sistemi hastalıkları kaçınılmaz; bel, boyun, bacak ağrısı, karpal tünel sendromu (el bileğinde sinir sıkışması) gibi problemlerle sık karşılaşıyoruz.

Karanlıkta işe gidip karanlıkta çıkmak ve uzun süreli güneş görememe sonucunda D vitamini eksikliği yaşanabiliyor.

Her gün iş çıkışı baş ağrısı, hareketsizlikten kaynaklı obezite, bunlar da “hasta bina sendromu”nun sonucu olarak görülüyor. Sonuçta sağlıksız, güneş görülmeyen ve yapay havalandırmalı bir ortamda çalışmak sağlığı etkiliyor. Astım, alerji, akciğerin mikrop kapması “hasta bina sendromu”nun sonuçlarından.

Çok çalışmaya bağlı olarak ölüm riski var. Bank of Amerika Merrill Lynch’in Londra şubesinde staj yapan 21 yaşındaki Moritz Erhardt, evinde ölü bulundu. Ölümünün tartışma yaratan tarafı ise Erhardt’ın ölmeden önceki üç gün boyunca sabah altılara kadar çalışmış olması.

Bir de intihar vakaları var. Fransa’da mahkeme France Telecom’da yaşanan intiharların iş kaynaklı olduğunu kabul etti, devlet düzenleme yapmak durumunda kaldı. İngiltere’de de konu devlet yönetimi düzeyinde ele alınmaya başlandı, ‘Yalnızlık Bakanlığı’ ve ‘İntiharı Engelleme Bakanlığı’ kuruldu.

İlgili haberler
İşe giriş çıkış saatlerinde bir plazanın önünden g...

Koca koca, camlı binalarda aslında pencereye de, güneşe de hasret çalışan ‘plaza çalışanlarının’ ger...

Plaza masasından bildiriyorum, öğle yemeği hazır!

Bir avuç yemeğin içinde avokadosundan, blueberry’sine, chia’sından keten tohumuna her şey var, maliy...