Kavga etmek yerine yan yana durarak değiştirebiliriz
‘Kutuplaşmaya son verebilmek için acil şekilde kadınların üzerindeki korku ikliminin dağıtılması ve birbirilerinin haklarına sahip çıkması gerekiyor.’

Seçim tarihi açıklandıktan kısa bir süre sonra partiler adaylarını belirleyip sahaya çeşitli vaatlerle ya da “kim neyi yedekleyecek?” söylemleriyle inmeye başladı. Halkın ana gündemi giderek artan hayat pahalılığı yoksulluk ve işsizlik olmasına rağmen, 14 Mayıs yaklaştıkça yerini daha çok “memleket elden gidiyor” tartışmaları almaya başladı. Bu tartışmalar tüm gerici güçleri etrafına toplayan halkı kin ve nefrete yönlendiren Cumhur İttifakının söylemlerinden kaynaklanıyor. Muhalefeti hedef alarak “Bunlar gelirse ezanlar susacak, bunlar gelirse eşcinseller evlenecek, teröristler hapisten çıkacak, başörtüsü inecek!” diyerek hem bir düşmanlaştırmayı hem de asıl kadınları paniğe sevk eden bir yeri özellikle tuttu. Akabinde de tarikatlar içerisindeki imamlar -abla ve abiler- bayram namazında akşamları teravih namazlarında verdikleri vaazlarda bu düşmanlığı ve kutuplaşmayı örgütlemek üzere kolları sıvadılar. Peki bu söylemler kadınlara nasıl yansıdı? Kadınların yaşadığı onlarca sorun bir kenara bırakılıp, sadece tek sorunu başörtüsüymüş gibi yansıtan Cumhur İttifakı, artan kadın cinayetlerine ya da şiddete dair tek laf etmeden 1. turu tamamladı. Seçim kampanyası boyunca yan yana geldiğimiz her kesimden kadının bu tablodan nasıl etkilendiğine birlikte bakalım…

Başörtüsünün yeniden gündeme gelmesi tabii ki bir travma yaratmış durumda. Kadınlarla buluşmalarımızda söze ilk olarak yokluk, yoksulluk ve çocuklarının gelecek kaygısını anlatarak başlıyor ve “Kim gelirse gelsin bu soruna eğilmesi” gerekir diye ifade ediyorlar.

Eşi tarafından terk edilip küçük kızıyla yaşamaya çalışan Ayşe’den bahsetmek istiyorum size. Kirasını ödeyemeyen Ayşe ve kızı eve alışveriş dahi yapamıyorlar. Bizim dayanışma ağımıza da yardım talep ettiği için ulaştı. Ama Ayşe yoksulluğuna neden olan durumu göremiyor. Çünkü sabahtan akşama kadar Ayşe’ye senin başörtün inecek deniliyor. “Ben başörtümü indirmek istemiyorum ve bundan çok korkuyorum.” Dışlanmadan yaşamak istediğini söyleyen Ayşe, bunu sağlayacak tek sistemin aslında laiklik olduğunu görmüyor.

KIŞKIRTILAN, KUTUPLAŞTIRILAN YOKSUL EMEKÇİ KADINLAR

Pazardan alışveriş yaptığı sırada kadınlar arasında çıkan tartışmanın gelip bu noktada tıkandığını başörtüsüz bir kadın tarafından dışlandığını söylüyor. “Patates niye bu kadar pahalı” diyerek söylendim hemen aynı tezgahta alışveriş yapan, modern giyimli bir kadın “Sizin yüzünüzden oy vermeye devam ederseniz bize çarşaf giydirecekler, dedi. Bunun üzerine tartışma büyüdü” diyor Ayşe. Günün sonunda aynı tezgahtan alışveriş yapan iki kadının birbirine nefret dolu sözleri geriye kalıyor. Aynı zamanda ikisi de patatesi alamıyor pahalı olduğu için. Kadınların yaşam biçimi üzerine sürekli olarak kullanılan dil kadın emekçileri birbirine karşı kışkırtıyor nefreti körüklüyor.

Bir diğer örnek ise cemaat evinde yaşanıyor. Bir ev sohbetinde buluşuyoruz kadınlarla. İbadet etmek için gittikleri cemaatte kadın hoca, uzunca konuştuktan sonra “Oyunuzu Müslümandan yana kullananın” diyor ve ekliyor: “Eğer eskiye dönmek istemiyorsanız oyunuzu doğru kullanın”. Sadece bir kadın buna karşı çıkarak “Biz buraya ibadet için geliyoruz, sen niye siyaset yapıyorsun. Biz aynı evlerde hem başörtülü hem de başörtüsüz olarak yaşıyoruz. Benim iki kızım var ikisi de açık. Ama kapanmak isterlerse de onların tercihi olur. Eğer burada siyaset konuşacaksak o da bugün ülkenin ekonomik olarak geldiği nokta olur” diyor. Kadın hoca kendisine göre antipropaganda olarak gördüğü bu konuşmadan hoşlanmamış olacak ki hızlıca konuyu kapatmış. Hocanın siyaset yapmasına tepki gösteren kadın oradan ayrılmış. Bu sohbetten ayrılmak isteyen diğer kadınlar korkuyla karışık bir durum yaşadıkları için arkadaşlarını yalnız bırakmak zorunda kaldıklarını söylemişler.

Cemaat sohbetini terk eden kadın ise onunla birlikte ses çıkarmayanlara daha çok tepkili olduğunu söylüyor ve “Onlara her şey müstahak” diyor. Kadınları birbirine karşı kışkırtacak böyle onlarca örnekle karşılaştık.

Bu aşamada söylenecek çok şey var aslında. Türkiye’de yaşayan kadınlar artık eskisi gibi değil. Kadınları, gençleri, işçileri kendilerine yedeklemek için kurdukları geçici argümanlarla oy avcılığı bittiğinde biz yine baş başa kalacağız. Bu kutuplaşmaya son verebilmek için acil şekilde kadınların üzerindeki korku ikliminin dağıtılması ve birbirilerinin haklarına sahip çıkması gerekiyor.

Üstelik sürekli olarak yan yana geldiğimiz kadınların çoğunun “Tek adamla yönetilmek istemiyoruz ama...” dediklerinin birebir şahidi olduk. Okul servislerine yapılan zamlar yüzünden çocuğunun kaydını okuldan alan Emine diyor ki “Ben hep reise oy verdim ama artık ona oy vermek istemiyorum. Çünkü çocuğum 8. sınıfa giderken tüm ortamı hayat pahalılığı yüzünden değişti ve notları düştü. Bu defa sandıkta oy vermeyecektim fakat yerine gelecek olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun dini değerlerimizi ortadan kaldıracağını öğrendim. İzlediğim televizyon kanaları da böyle diyor. Ben şimdi kime inanayım. 2. tur benim için çok zor bir yerde duruyor”. Yani birileri yalan yanlış böyle anlatmış Emine’ye.

AKP’NİN 21 YILLIK KARNESİ ÖNÜMÜZDE

Şimdi asıl gündemimize dönersek, zor zamanlardan geçtik ve önümüzde iki seçenek var. İlki şu an iktidarda olan AKP. Bize 21 yıl boyunca neler yaşattığına bir bakalım. Her gün giderek artan kadın cinayetleri, yüz binlerce çocuk istismarı. Çıkarmak istedikleri istismar yasası yani “tecavüzcünle evlenebilirsin” yasası. Lise son sınıfta iken çalışmak zorunda bırakılan onlarca gencin okulu bırakması. “Kadınlar kahkaha atamaz, hamile kadın sokağa çıkamaz, açık giyinen kadın tecavüzü hak eder” diyenler arasında bugün sahalarda vekillik için aday olan zamanın bakanları. Kadınları domuz bağıyla öldürenler de artık Mecliste... Yıllardır çıkardıkları yasalar yüzünden aile içinde şiddete maruz bırakılan kadınların boşanmalarının önüne türlü engeller çıkartanları 14 Mayıs’ta yeniden oyladık sevgili kadınlar. Ama bir şansımız daha var. 28 Mayıs’ta sandığa giderken aynı kaderi yaşamamıza neden olanları değiştirebiliriz.

Aynı tezgahtan alıveriş yapmak üzere gittiğimiz pazar yerinden elimiz boş dönmemek için değiştirmeliyiz. Yaşam biçimimiz üzerinden siyaset yapanları, birbirimizle kavga etmek yerine yan yana durarak değiştirebiliriz.

Zonguldak’ta istismara maruz kalıp öldürülen 2 yaşındaki çocuk ve çocuklar için yine ortak sesi biz çıkaracağız. Kadın düşmanlarının, kadınların kazanılmış haklarına saldırdığında ya da bu politikaların sonucunda öldürülen kadınlara biz sahip çıkacağız, üstelik giyim tarzı bizi hiç ilgilendirmeyecek. Aramızdan eksilip giden her kız kardeşimiz için biz isyan edeceğiz. Kutuplaşmamıza neden olan tek adamı yeniden oylarsak, her gün adliyelerin önünde “nerede bu adalet” diye haykırmaya devam edeceğiz.

Biz kadınlar yıllardır mücadele ederek birçok hak kazandık fakat ne zaman bizi kutuplaştırmaya başladılar işte o zamanda kazanılmış haklarımız elimizden gitti. Tek adam rejiminde sonrasında da bizler örgütlü mücadeleyi elden bırakmayacağız. Baş örtüsüne de başı açık kadının kılık kıyafetine de uzanacak eli de yine ve ancak biz kırabiliriz. Ayrıca bunlar beyhude çabalar, çünkü biz kadınlar dün olduğu gibi değiliz. Birçok kez söylediğimiz gibi değiştirebiliriz!

Görsel: DHA

İlgili haberler
Kutuplaşmayı kırmak için aynılar aynı yere, mücade...

Aynı sorunları yaşayan aynı dertlere sahip akşama pişirecek aş bulmakta zorlanan kadınların söz konu...

Siyasetin kutuplaştırcı dili kadınları da kutuplaş...

Gaziosmanpaşa’ya bağlı Küçükköy semti salı pazarında kadınlarla seçimi konuştuk. Siyasetin kutuplaşt...

Bu kışkırtmanın bize faydası yok

Yaşam tarzlarımızla, giyim kuşamımızla uğraşan, bize sürekli bir şeyler dayatan, 16 yıllık iktidarı...