Kadınların saldırılara sessiz kalmadığı bir yıldı
EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan: Her gün öldürülüyorsak, şiddet, tecavüz, cinayet hız kesmiyor aksine artıyorsa o zaman sessiz kalmamızı hiç kimse beklemesin.

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Şükran Doğan, 2018 yılında tüm dünyada ve Türkiye’de kadınların zaten kısıtlı olan hak ve özgürlüklerini geriletmeye yönelik saldırılardaki artışa dikkat çekerek, önümüzdeki yılın da çok kolay olmayacağının görüldüğünü söyledi. Doğan, “Kadınlar için mücadele etmekten başka bir yol yok, ediyorlar da. Dünyanın birçok yerinde talepleri için ya greve çıktılar ya gösteri yaptılar ya fiili olarak haklarını korumaya çalıştılar” dedi.
Şükran Doğan’la geride bıraktığımız yılın kadınlar açısından nasıl geçtiğini ve gelecek yıla bıraktıklarını konuştuk.

2018 yılında dünyada kadın hakları ve mücadeleleri açısından durum nasıldı sizce, neler yaşandı?
2018 dünyada savaş politikalarıyla birlikte her alanda hak gasplarının hüküm sürdüğü bir yıl oldu. Hem Ortadoğu’da hem de dünyanın birçok ülkesinde gerici iktidarlar, sağcı hükümetler zaten kadınların kısıtlı haklarını daha da geriletmeye yönelik çaba içerisinde oldular. Ama kadınlar da bütün bunlar karşısında sessiz kalmadı. Hepimiz 2018 yılında gördük ki dünyanın birçok yerinde kadınlar talepleri için ya greve çıktılar, ya gösteri yaptılar, ya fiili olarak haklarını korumaya çalıştılar. Suudi Arabistan’da kadınların araba kullanma hakkı için verdikleri mücadeleyi, yine İran’da kadınların sosyal yaşama katılım ve kısıtlanan diğer özgürlükleri için yaptıkları beyaz tülbent protestolarını, stadyumda maç izleyebilme çabalarını biliyoruz. Şili’de kürtaj hakkını elde etmek için kürtaj karşıtı baskılara karşı yürütülen mücadeleyi de biliyoruz. Tunus’ta, kadınlar 25 yıllık bir mücadelenin sonunda şiddete karşı mücadele yasasının çıkarılmasını sağladı. 8 Mart’ta kadınlar “Yüzde 1’e karşı yüzde 99’un hakları için” diyerek sokaklara çıktılar ve kimi ülkelerde grev kimisinde sokak gösterileri yaptılar. Biz de bunun bir parçasıydık Türkiye’de. Yani kadınlar olarak her türlü hak ve özgürlüklerimiz için mücadeleye devam ettik. Ama daha epey yol kat etmemiz gereken bir durumla karşı karşıya olduğumuzun da bilincindeyiz.


SAVAŞ POLİTİKALARIYLA BİRLİKTE ŞİDDET DE ARTTI
Türkiye penceresinden bakacak olursak neler söylersiniz? Kadınlar neler yaşadı, daha doğrusu kadınlara neler yaşatıldı?
Geçen bir yılda yaşananları bir anda hatırlamakta biraz zorlanıyoruz, çünkü Türkiye’de her şey çok hızlı değişiyor. Her gün yeni bir hak gasbıyla karşı karşıya kalabiliyoruz. Dolayısıyla Türkiye’de de kadınlar bu yılı mücadeleyle geçirdiler. 2018 yılında hükümetin Ortadoğu üzerinden sürdürdüğü savaş politikaları ve Türkiye’yi Suriye’deki savaşa dahil etme girişimlerinin militarist yansımalarını; ülke içinde baskının ve şiddetin arttığını gördük. İktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadına bakışının ideolojik yansımalarını bütün bir hayatın organizasyonunda da görüyoruz. Hepimiz hatırlarız; bir önceki meclis başkanı TBMM’deki tiyatro gösteriminde kadınların sahne almasına engel olmuştu. Şimdiki meclis başkanı, eski Başbakan Binali Yıldırım da yaşlı bir adamın sözü üzerinden, “Sosyal yardımların da biraz ölçüsünü tutturalım, bak erkekler evlenecek kadın bulamıyor” gibi ifadelerle kadınların kısıtlı sosyal haklarını da tartışmaya açmıştı.
Nafaka hakkına yönelik tehlikeyi henüz savuşturmuş değiliz. Boşanan kadınlar binlerce lira alıyormuş gibi gösterilerek nafaka yasasının tamamen değiştirilmek istenmesine şahit olduk ve yine kadınların tepkileriyle karşılaştılar. Bir önceki yıldan devam eden pembe otobüs tartışmaları var mesela, Bursa’da bütün ısrarlara rağmen kadınların direnciyle hayata geçirilmedi. Ne yapılmak istenirse istensin aslında kadınların bu konudaki ciddi karşı çıkışları, çabaları oldu.
OHAL baskısı altındayken çocuklara yönelik istismara çözüm adına gündeme getirilen idam-hadım yasasına karşı kadınlar, “Gerçek bir çözüm istiyoruz” diyerek Meclisin kapısına dayandılar.


TÜM HAKLAR ERDOĞAN’IN İKİ DUDAĞI ARASINDA
Bu yıl ayrıca ilk kez başkanlık seçiminin yapıldığı yıldı; ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçildi... Bunun kadınlar açısından ifadesi ne oldu?
24 Haziran seçimlerine giderken özellikle iktidarın kadınların hak ve özgürlüklerine dair hiçbir vaadi olmamıştı, bunu biliyoruz, aynı zamanda seçimin sonuçlarını da biliyoruz. İlk defa başkanlık seçimiydi. Meclis önceden var olan rolünü bile oynayamaz duruma getirilmek istendi. Bu koşullarda seçilen 600 vekilin de ne yazık ki 103’ü kadın. Yine siyasi temsiliyette, kadının olması gereken yerde olmadığı bir seçim geçirdik. 24 Haziran seçimleri aynı zamanda iktidarın tek adam tek parti rejimi inşasında çok ileri bir adım attığının da göstergesi oldu. Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında bir döneme doğru evrildik; kadınlara dair ne söylenecekse o söylüyor, kadınlara dair ne emredilecekse o emrediyor ya da ne yapılmayacaksa o söylüyor...
24 Haziran’ın ardından büyük iddialarla ilk 100 günlük program ilan edilmişti. O programda kadına dair bir şey yoktu zaten. Gerçi program ne kadar uygulandı, uygulanmadı o da tartışılmıyor ülkemizde. Şimdi ikinci 100 günlük program ilan edildi, programda “kadın” yazarak arama yapalım bir şey bulabilecek miyiz, yok! Daha önce hükümetler programlarını açıklardı; değişen sistemle Cumhurbaşkanı bir program açıkladı. Onun içinde de kadın haklarına dair bir şey var mı, o da yok!


KİMSE SUSMAMIZI BEKLEMESİN!
Yönetenler tarafından hazırlanan programlarda kadının adı bile geçmezken biz kadınları talepleri için sürekli bir mücadele içinde görüyoruz. Bu mücadele yeni yılda nasıl bir seyir izleyecek?
Evet, 2018’i mücadeleyle, kazanımlarımızı ve özgürlüklerimizi koruma mücadelesiyle ve gerilimle geçirdik. Bugünkü durum önümüzdeki yılın da bizim için çok kolay olmayacağı anlamına geliyor.
Kadınlar için mücadele etmekten başka bir yol yok, ediyorlar da. Cumartesi Anneleri’ni şimdilik Galatasaray Meydanı’ndan çıkardılar ama her hafta çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının akıbetini sormaktan ve sorumluların yargılanmasını talep etmekten vazgeçmediler. En son Aydın’da jandarmanın önüne dikilen kadınlar gibi çevre mücadelesinde de önde duruyorlar. Flormar direnişindeki kadınlar, işçi kadınların mücadelesinin önemli örneği. Önümüzdeki yıl da böyle devam edeceğini söyleyebiliriz. Savaşa karşı barışı savunmaya devam edecek kadınlar. Savaşın yarattığı mülteciliğin ağır yükünü yaşayan kadınlar ve çocuklarla dayanışmaya devam edecek kadınlar. Tacize, tecavüze, şiddete karşı haklarını korumaya ve aynı zamanda tüm bunların son bulması için iktidarları, yerel yönetimleri zorlamaya devam edecek kadınlar. Çalıştıkları iş yerlerinde örgütlenme, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, insanca yaşayacak ücret ve eşit ücret ile kadın olmaktan kaynaklı taleplerinin karşılanması için mücadeleye devam edecek. Çünkü eğer istekleriniz, talepleriniz gerçekleşmemişse, sorunlarınız çözülmemişse başka bir yol kalmıyor mücadeleden başka. Eğer iktidarın iki dudağı arasından çıkacak bir yasayla nafakamız belirlenecekse ya da tecavüz edenle evlendirilmek için yasal hazırlıklar yapılıyorsa, çocuklar taciz ve istismarla yüz yüzeyse, her gün öldürülüyorsak, şiddet, tecavüz, cinayet hız kesmiyor aksine artıyorsa o zaman sessiz kalmamızı hiç kimse beklemesin.

KRİZİN KADINLARA ÇIKAN FATURASI DAHA AĞIR OLACAK
2018 ekonomide krizin başladığı ve özellikle işçi ve emekçiler açısından zor bir yıl oldu. Bu açıdan istihdamdaki kadınlar için ne söylemek istersiniz?
Sermayenin ve onun iktidarının kadından beklentisi; sistemin ihtiyacı olduğunda üretime katılması, onun dışındaki durumlarda evde olması. Ucuz emeğe ihtiyacı olduğunda üretimin içine çekmek, ihtiyacı yoksa iş gücü olarak değerlendirmemek ve yeniden eve göndermek biçiminde bir politika. İşsizlik zaten yüksekti ve içinde bulunduğumuz kriz nedeniyle de hızla artmaya devam ediyor. Genel işsizlik rakamı yüzde 11’in üzerinde. Ama kadın işsizliği yüzde 15’in, genç kadın işsizliği ise yüzde 26’ların üzerinde. Kadınlar işsizliği çok daha ağır yaşıyor. Türkiye’de 30 milyon kadın çalışabilir durumda, iş yapabilir, iş gücüne katılabilir durumda. Ama eğitim düzeyi, nitelikli işgücü olmaması, çocuk bakımı gibi bir sürü nedenlerle iş gücüne katılabilen sadece 10 milyon. Bunun da 1,5 milyonu işsiz. Çok çarpıcı başka bir rakam son 5 yılda 1,5 milyon kadının da çocuk bakımı nedeniyle evine dönmüş olması. Sistem kadınların üretimde daha çok yer almasını kolaylaştıran, sosyal haklarını, çalışma koşullarını düzenleyen koşulları oluşturmadığından kadınların hem iş gücüne katılımı zor hem iş gücüne katıldığında çalışma koşulları zor. Kadınlar erkeklere göre yüzde 11-17 civarı daha az ücret alıyorlar, yani eşit işe eşit ücret de yok. İktidar genel anlamıyla işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını daha da ağırlaştıracak düzenlemelerin peşinde, sıra kadınlara gelince durum daha da ağırlaşıyor haliyle. Krizle birlikte artan işsizlik ve yoksulluğun kadınlara yansımasının daha ağır olduğu, olacağı da bir gerçek.

YEREL YÖNETİM POLİTİKALARI SORGULANMASIN İSTİYORLAR
Yeni yılda memleketin ilk sıcak gündemlerinden biri de yerel seçim olacak. EMEP olarak yerel seçimlerde kadınlara çağrınız nedir?
Kadınlar olarak mücadele açısından rolümüzü oynamaya çalışıyoruz. Şimdi bunu daha örgütlü, daha çok yan yana gelerek ve güncel politikadan da azade tutmadan yapmamız gerekiyor. Politikanın sadece erkeklerin işi olmadığını, bütün taleplerimizin politik olduğunu, bunun için de aslında politik bir mücadele verdiğimizi biliyoruz. 31 Mart yerel seçimlerini de böyle değerlendirmeliyiz. Partiler ve adaylar konuşuluyor ama aday olanların, aday gösteren partilerin nasıl bir yerel yönetim politikasına sahip oldukları ve yerel yönetimde kadınların yerinin nasıl olacağına dair görüşleri yeterince sorgulanmıyor. “Kadınların hak ve taleplerine dair neler yapmalı? Kadınlar için daha yaşanabilir kent, mahalle ve sokaklar nasıl olmalı?” sorusunun cevabı aranmasın isteniyor. Biz bunların cevabını arayacağız. Yerel seçimlerin genel seçim havasında geçeceği şimdiden görünüyor. Krizin yükünün işçi ve emekçilerin üzerine yıkılmak istenmesine karşı da kadınlar en önde mücadele etmek durumunda ve 2019 bu mücadelenin yılı olacak.


İlgili haberler
Yeni yıla da el ele girdik

İmkanı olmayanın, yalnız olanın, kalabalık sevenin, dans etmeyi özleyenin, özgürce istediğimiz gibi...

2018 kadınlar için nasıl bir yıl oldu?

2018 yılı kadınlar için nasıl geçti? Kadınların kazanımları, hak kayıpları ve mücadeleleri açısından...

Almanya’da 2018 kadınlar için nasıl geçti?

2018 yılını geride bırakırken Almanya’da da kadınların bir yılı nasıl geçmiş bakalım…