Kadınlar basın dünyasında yalnız bırakılıyor
Erkek mesleği olarak görülen matbaacılık işini tam 30 yıldan bu yana tek başına sürdüren gazeteci Zeynep İnak, kadın gazeteci ve matbaacı olmayı anlattı.

Kentin ara sokaklarında bir matbaaya çoğumuz rastlamışızdır. Ama, matbaa bir kadın gazeteci tarafından çalıştırılıyorsa şayet; ayrı bir heyecandır o. İşte öyle bir matbaada bir kadın gazeteci ile buluştuk Kuşadası Ekmek ve Gül Grubu olarak. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde bir araya geldiğimiz, Zeynep İnak, Kuşadası Aktüel Ada Gazetesini çıkarıyor, Aydın Hedef Gazetesi yazarlık yapıyor.

Kadınlara ve kadın sorunlarına dair sohbet ettiğimiz, matbaasında ziyaret ettiğimiz İnak bir kadın olarak bu alanda ayakta durabilmek için nasıl mücadele ettiğini anlattı bize. Biz de “Yaşamak için ekmek, ruhumuz için gül istiyoruz” rotamızdan bahsettik kendisine, dayanışmanın ve birlikte mücadelenin bizlere katacağı güce inanarak ayrıldık zaman kokan matbaadan. Biraz daha ısındı içimiz, biraz daha aydınlandı kent...

Kısaca kendinizi tanıtır mısınız ?

1961 Söke doğumluyum. Selanik muhaciri bir ailenin dört çocuğunun üçüncüsü olarak dünyaya gelmişim. Ailem sosyal demokrat görüşün fertleri idi. CHP yönetimlerinde yer almış, siyaseti seven bir babanın kızıyım.
Çocuk yaşlarımda gazete okuyarak, köşe yazılarını sesli bir şekilde babama aktararak, gazete kokuları ile büyüdüm. Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu idolüm oldular. Okula erken başlamanın avantajı ile 15 yaşında Söke Lisesini bitirdim. 16 yaşında İstanbul Üniversitesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Enstitüsüne başladım ve 23 yaşımda iki üniversitede okuyarak 9 Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesinden mezun olarak, öğrenimimi tamamladım. 12 Eylül koşullarını gördüm. Cezaevi önlerinde görüş günü çok bekledim. 12 Eylül’ün vurup geçtiği mağdur ailelerden biriydik.

Matbaacılığa ve gazeteciliğe ne zaman, nasıl başladınız? Hangi gazetelerde yazdınız ?

Kuşadası’nda o dönemin tek yerel gazetesi Ada’nın Sesi’nde 1987 yılı itibarıyla meslek yaşamıma başladım.
Bazı bölgesel ve ulusal gazetelerde muhabirlik yaptıktan sonra kendi gazetem Son Haber’i 1988 yılında kurarak, meslek hayatımda yeni bir sayfa açtım.
Köşe yazılarım Cumhuriyet Gazetesi ve rahmetli Oktay Akbal’ın köşesinde yayımlandı, dönemin parlak kalemlerinden biri olarak onurlandırıldım. Eşim Bahadır Dağlar ile uzun yıllar birlikte gazetecilik yaptık.

Mesleğinizi yerine getirirken ne gibi zorluklar yaşadınız?

Elbette pek çok zorlukla karşılaştık ve hâlâ da zorluklar devam etmekte. 32 yıldır hem matbaacılık, hem gazetecilik yapıyorum. Ekonomik koşulların giderek kötüleşmesi, kâğıt ve makine teknolojisindeki artış ve değişiklikler, personel istihdam etmekte yaşanan sıkıntılar bunların başında gelmekte. Gün geçmiyor ki, düşünce ifade etmekte birtakım zorluklarla karşılaşmayalım.
Günümüzde kadın sorunları gün geçtikçe artarak devam ediyor. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Neler yapmalı kadınlar sizce?
Cinsiyetçi bir toplumda yaşıyoruz. Kadın sorunları da giderek daha kaotik bir hale dönüşüyor. Kadının istihdam alanında rekabetçi bir cins haline dönüşmesi erkek öfkesini çoğaltıyor. Kadınların basın dünyasında yalnız bırakılmasının nedeni de, kesinlikle budur. Erkekler kendileri ile rekabet gücü olan kadınlara karşı hiç de yumuşak değil. Günümüz koşullarında donanımlı kadın olmak çok daha fazla güçlükler içinde yaşamayı göze almak anlamına geliyor.

ÖZGÜR VE ÇOK SESLİ BİR TOPLUM İÇİN MÜCADELE VEREBİLİRİZ
Köşe yazılarınızda, kentin sorunlarına ilişkin konuları gündeme getirip, yerel yöneticileri göreve davet ediyorsunuz. Siz nasıl bir kent istiyorsunuz?
Köşe yazılarımda yerel yöneticileri göreve davet ediyorum; çünkü içi boş siyasi tartışmalar kentin giderek yoksullaşmasına neden olmakta. Kuşadası kenti sığ siyasi tartışmalardan ziyade hizmet bekliyor. Kadınlar kreş ve iş bekliyor. Sosyal alanda daha çok desteklenmeyi talep ediyor. Yeni iş olanaklarının yaratılması, mesleki becerilerin artırılması, yeni eğitim odaklarının açılaması kentini seven bir yerel gazeteci olarak benim de beklentilerim arasında yer bulmakta.
Belediye kaynaklarının yağma edilmemesi, halka aktarılması da dileklerim arasında yer alıyor. Kuşadası halkı değişik yörelerden bir araya gelmiş, farklı motifleri bir arada yansıtabilen bir halk. Aslında bu durum büyük bir zenginlik yaratmalı. Ne yazık ki, tam tersi bir şekilde kültürel zenginlik şehre yansımıyor. Herkes kendi mahallesinde, diğerlerini görmeden ve ötekileştirerek yaşamaya devam ediyor. Halkların arasında duvarlar örülüyor.
Toplumsal duvarların kaldırılması ve Kuşadası’nın bütünsellik içinde yönetilmesi, sadece oy depoları olarak görülen toplumsal kesimlerin sosyal yaşama kazandırılması gerekiyor.
Kendi adıma bunun kültürel ve iletişimsel gayreti içindeyim. Yazılarımda toplumun bütününü kucaklamayı hedefliyorum. Elbette, farklı görüşlere saygı ve sevgiyi ihmal etmeden bir arada yaşayabiliriz. Özgür ve çok sesli bir toplum için mücadele verebiliriz.
Son olarak neler söylemek istersiniz?
Bana yer ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Kadınlarımızı en güzel duygular ile selamlar, sevgilerimi iletirim. Ekmek ve Gül dergisine yayın yaşamında başarılar dilerim. Sesinizin hiç kesilmemesi dileği ile, teşekkür ederim.
İlgili haberler
Namlunun ucundaki kadın gazeteciler

Uzakta değil yanı başımızda!

Basın özgürlüğü yoksa kadınların sözü görünmezleşi...

Türkiye'de ifade özgürlüğüne yönelik baskılar her gün daha da artıyor. Peki bu baskı kadınları nasıl...

Türkiye'de basın özgürlüğü: Aslı Erdoğan anlatıyor...

Dünya Basın Özgürlüğü gününde Yazar Aslı Erdoğan ile bir araya geldik, basın özgürlüğünün kadınların...