Hükümet kazanılmış haklarımıza el koymak için elinden geleni her daim yaptı şimdi de İstanbul Sözleşmesini kaldırmak için uğraşıyor. Bunun propagandasını da “ailenin birliği bozuluyor, yuvaları dağıtıyor” diyerek yapıyor. Sözleşmenin kadını şımartıp, söz dinlemeyen, ezilmeyen, başına buyruk, özgüvenli yapmasına olanak sağladığını, yuvaları bozduğunu ailelerin dağıldığı yalanı aslında dilin altındaki gerçek çekememezlik. Kadını destekleyen, onun yaşamını önceleyen her gelişmenin karşısında bir anlayış baştan aşağıya kendini dayatmış durumda. Bizler de Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak İstanbul Sözleşmesi’nin elimizden alınmaması için sokaklardaydık. Mahallede afişlerimizle, duvar gazetelerimizi, pazarda dağıttığımız bildirilerimizle kadınlara ulaşmaya çalıştık. İstanbul Sözleşmesine dair bildirilerimizi dağıtırken sorunu bilen kadınların bildirilerimizi aldığını buna dair tepki verdiğini gördük. Fakat genel olarak İstanbul Sözleşmesine dair yapılan antipropaganda yüzünden bildirileri almak istemeyen kadınlarla karşılaştık. Her seferinde karşımıza İstanbul Sözleşmesinin antipropagandasını yapan erkekler çıktı.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma günü dolayısıyla yaptığımız dağıtımlarda hemen hemen her kadın bildirilerimizi aldı hatta bazıları bizimle dertleşti... Birbirinden ayrı düşünemediğimiz 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ve İstanbul Sözleşmesi ile ilgili dağıttığımız bildirilerde ve yürüttüğümüz tartışmalara kadınların iki ayrı bakış açısı getirdiğini gözlemledik. Kadınlar şiddetin kendilerine yapılan kötü bir davranış, küçük düşürücü gayri insani, hatta suç olduğunu biliyor. İstanbul Sözleşmesi gibi kadını koruyan, yaptırım uygulatan, birçok açıdan geniş bir çerçevesi olan bir sözleşmeyi kadınların detaylı olarak bilmemelerin sebebi; hassasiyetleri, çocukları, yuvaları üzerinden yapılan kötü propaganda yüzündendir.
Bunun tam tersinin yaşandığı yani İstanbul Sözleşmesine dair meseleyi az çok anlayan bildirileri alan kadınlar konu şiddet olduğunda ise uzak durmayı seçiyor. Kadına yönelik şiddetin insana özgüvenini, kişiliğini sorgulatan yanlarıyla travmatik bir durum olduğunu biliyoruz. Bu ruh hâli maalesef şiddetin inkarına da sebep olabilmekte.
2020’nin bitmesine az bir süre kalmışken bizlere bir görev daha düşüyor. Gönül ister ki hepimiz örgütlü olalım, olması gerekeni yaşayalım. Ama ne durumda olursak olalım kendimize, özgüvenimize dair kuşku duymayalım. Bizden sonra gelen genç kadınlara İstanbul Sözleşmesinin daha etkin hale getirilmesinin önemini, bizlere yapılan psikolojik, fiziksel, cinsel her türlü şiddetin hesabının verilmesi gerektiğini anlatmalıyız. Birlikte birbirimizi güçlendirerek, gayri insani durumların karşısında olmamız gerektiğini iyi bilelim. Çünkü örgütlülüğün gücü olmadan hep eksik kalacağız. Biz karnından sıpaların, sırtından sopaların eksik edilmediği kadınlar olmayacağız. Biz şiddetin hiç kimseye uygulanmayacağı bir dünya için, yaşam olanaklarını yaratabilen, kendine güvenen güçlü kadınlar olacağız.
İlgili haberler
EŞİK’ten Meclis izleme raporu: Bütçe soruları hava...
Eşitlik İçin Kadın platformu, son bir ayda, kadın hakları ve cinsiyet eşitliği adına TBMM’de yapılan...
İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara para ceza...
Temmuz ayında İstanbul Beşiktaş'ta kadına yönelik şiddet ve İstanbul Sözleşmesi konulu forum düzenle...
İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılara karşı E...
EŞİK-Eşitlik İçin Kadın Platformu, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılarla karşı birlikte mücade...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.