İşsiz bir kadının hikayesi: ‘Sadece insan gibi yaşamak istiyorum’
Milyonlarca üniversiteli işsizden biri Dilan, işsiz bir kadının hayatta kalma mücadelesini anlatırken, öfkeli sesleniyor: ‘Ben insan gibi yaşamak istiyorum.’

Dilan 33 yaşında, üniversite mezunu, 8 senelik işçi. Bugüne dek metalden plastiğe pek çok iş kolunda, fabrikalarda çalıştı. Gebze’de tek başına, kiralık bir evde yaşıyor. Ocak ayından bu yana işsiz olan ve durmadan iş arayan Dilan, neredeyse 200 yere başvuru yaptı ancak dönüş olmadı.

7 aydır işsiz Dilan son kirasını ödeyemedi, biriken faturalarını ödeyemiyor. Borcunu ödeyemediği için 2 defa telefonu kapatıldı, arkadaşlarından borç alarak hattını yeniden açtırabildi. Meyve yemeyi çok sevdiği halde evine meyve girmiyor, aldığı en ucuz şampuanı azar azar kullanmaya gayret ediyor. Geceleri ve gündüzleri yevmiyeli depo işine giderek geçinmeye çalışıyor.

Milyonlarca üniversiteli işsizden biri Dilan, işsiz bir kadının hayatta kalma mücadelesini anlatırken, öfkeli sesleniyor: “Ben insan gibi yaşamak istiyorum.”

TEK GÜNDEM İŞ İLANLARI

Dilan, yaşadığı zor günleri şöyle özetliyor: “Süreç benim için hiç kolay geçmiyor. Kirama zam geldi. Bu ay kiramın yarısını ödeyemedim. Son üç aydır doğal gazı, interneti, telefon faturamı ödeyemedim. Çalışırken arkadaşlarla haftada bir de olsa görüşürdük, onu hiç yapamıyorum. İki yıldır hiç tatile gidemedim. Beyaz yakaya da mavi yakaya da başvurdum. Gebze’den İstanbul Ümraniye’ye kadar 200’e yakın yere başvurdum, çoğu dönmedi bile. Dün iki işsiz arkadaşımla oturuyordum, onlar da yüzden fazla yere başvurdu. Birbirimize sürekli ‘Bak şöyle bir iş varmış, başvuralım’ diye ilan gösteriyoruz. Tek gündemimiz yeni iş ilanları. İşe çağırma ihtimali yüksek yerlere de başvuruyoruz, ancak oralarda çok düşük ücret veriyor. Mesela bir oyuncak fabrikasına başvurduk, fazla mesai zorunlu. Ücret asgari. Başvurduğumuz çoğu yerde ya ücretler çok düşük ya da çalışma koşulları çok kötü. İşsizlik azaldı diyorlar ama ben kendi gerçekliğimi de işsiz arkadaşlarımın gerçekliğini görüyorum. Bu kentte yaşananları da görüyorum. Toplu işten atmaların dışında buralarda da tek tük işten atmalar var. 9 yıllık işçiyi de 1 yıllık işçiyi de çıkarıyorlar. Kitlesel bir işten atma aslında. Gönüllü işten çıkma da var, işçiler de toplu yatan parayla borcumu öderim en azından diye kabul ediyor. Gürgen’de 4 işçi bugün işten atılmış, Plascam’da 2 kişi geçenlerde işten atıldı. Gürdesan’da, Esitaş’ta toplu işten atmalar oldu. Pek çok yerden duyuyoruz…”

CİDDİ İLİŞKİ DÜŞÜNME EKSİ PUAN!

İŞKUR’dan kendisine gelen ilanların genelde hep taşeron yerler olduğunu söylüyor Dilan, başvurduğu yerlerde kendisine sorulan sorulara da hayret ediyor: “Ciddi bir ilişkin var mı? En son ne zaman bir ilişkin oldu?”, “Evlenmeyi düşünüyor musun, çocuk yapma planın var mı ileride?” Dilan özellikle bekar işçi arayışını şöyle tarif ediyor, “Bu ücretlerle aile geçindirmek zor, haliyle bekar işçi asıl tercihleri. Çünkü büyüyen öfkenin farkındalar ve bunun karşısında, aile geçindirmeyen, çocuğu olmayan daha düşük ücretlere ‘evet’ diyecek işçi seçmek istiyorlar.”

‘YEVMİYELİ İŞÇİYE ÇOK KÖTÜ DAVRANIYORLAR’

Şimdi geçici olarak yevmiyeli çalışan Dilan, günde 10 saat 900 liraya çalışıyor. Bu güvencesizliğe hapsedilmeye tepkili: “Ben yevmiyeli işlere gitmek zorunda kalıyorum. Depo işi bu. Hem amir hem de sana işi ayarlayan bir kere çok kötü davranıyor, senin onlara muhtaç olduğunu biliyor. Kadrolu işçinin yapmak istemediği ağır işi sana yaptırmaya çalışıyorlar. Daha muhtaç göründüğün için taciz daha çok oluyor, buna daha çok cesaret buluyorlar.”

‘BU KOŞULLARI NASIL BEĞENELİM?’

Bugün pek çok iş yerinde zorunlu ya da isteğe bağlı fazla mesai var. İşçiler düşük ücretlerden ve vergi diliminden kaynaklı fazla mesai yapıyor ve hatta işe başvururken fazla mesai veren iş yerlerini özellikle tercih ediyor. Bu durum patronlar için büyük avantaj, yeni işçi masrafı olmadan aynı işçileri fazla mesai ücretiyle çalıştırıyorlar. Ancak bu durum istihdam oranını da etkiliyor. Dilan fazla mesai ve iş yerlerinde sürekli işçi sirkülasyonu olmasına ilişkin şöyle düşünüyor: “Hem ücretlere zam olmaması, az işçiyle çok iş yapma derdi, düşük ücretten kaynaklı işçilerin de tercih etmek zorunda kaldığı fazla mesailer bugün işsizliği çok etkiliyor. Sirkülasyon da çok fazla fabrikalarda. Ücret az, iş ağır olunca da çok sirkülasyon yaratıyor. Bir gün başkası geliyor, bir gün başkası, 6 aylık İŞKUR işçileri bunlar genelde… Hepsi patronun işine geliyor. Bazen yetkililer çıkıp ‘İş var ama iş beğenmiyorlar’ diyorlar. Ben buna katılıyorum. Nasıl beğenelim bu koşulları? Sendikalı yerlerde bile yeni giren işçi asgari ücret ya da en fazla 20 bin lira ücret alıyor. Gebze’de hele en uygun kira 15 bin lira. Bu koşullarda tabii ki iş beğenmeyiz”.

‘BİRBİRİMİZE SARILMAKTAN BAŞKA ŞANSIMIZ YOK’

İşsizliğe, düşük ücretlere, artan sefalete karşı tek çözümün işçilerin birbirine dayanması olduğuna inanıyor Dilan, “Bu koşullarda yaşanmayacağını artık görmemiz lazım. Bu da anca ısrarla birbirimize gerçekleri anlatmakla, birlikte mücadele etmekle değişir. Patronların kârı artarken işçilerin koşulları değişmiyor. Bizim işçiler olarak birbirimize sarılmaktan başka şansımız yok. Bugün ana muhalefet toplantı yapmış, 9’da ışık yakmaya çağırıyor. Bu bir çözüm değil. Bu kadar zaman geçmiş, konfederasyonlar ortak açıklama yapıyor. Açıklamanın da ucu açık. Fabrikalarda hiçbir şey yapmıyorlar, işçiyi nasıl sokağa dökeceksin? Üretimi durdurmaktan bahsetmiyorsun, fabrikalarda kitlesel eylemden bahsetmiyorsun. OVP ile ilgili hiçbir fabrikada işçileri bilgilendirme yok. Açıklamada da yok bu konu. Tek dayanacağımız yer kendi gücümüz. Burada sendikaları zorlamak. Ücretlerin yükseltilmesi, verginin biz emekçilerden alınmaması, geliri olmayanlardan fatura ve kira bedeli alınmaması için örgütlü mücadele şart. Ben hak ettiğim gibi yaşamak istiyorum, yanımdaki diğer arkadaşım da öyle yaşamasını istemiyorum. İndirim kuponları kovalamak istemiyorum artık. Bu yaşamak değil. İnsan gibi yaşamak istiyorum. Bunu tek başıma yapamam, kimse tek başına yapamaz. Birbirimize dayanarak, birlikte hareket ederek ancak yapabiliriz.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül