İşçi ve emekçi kadınlar: Ekonomi bel büküyor, vatan millet söylemi baskılıyor
Farklı iş kollarından işçi emekçi kadınlar ile AKP’li yıllar boyunca değişen çalışma ve yaşam koşullarını, seçimlerin ikinci turunun iş yerlerinde nasıl tartışıldığını konuştuk.

14 Mayıs seçim sonuçları muhalifler açısından umutsuzluk yaratırken hükümeti destekleyenler açısından da hâlâ çekinme, “Rengini belli etmeme” tutumunu devam ettirdikleri bir tablo yarattı. Tartışmalı oy sayımlarına rağmen HÜDA PAR ve Yeniden Refah gibi partilerin vekil çıkardığı yeni Meclis dizilimi kadınlar açısından çok tartışmalı. Farklı iş kollarından işçi emekçi kadınlar ile AKP’li yıllar boyunca değişen çalışma ve yaşam koşullarını, seçimlerin ikinci turunun iş yerlerinde nasıl tartışıldığını konuştuk.

METAL FABRİKASI İŞÇİSİ: TERÖR PROPAGANDASI ETKİLİ OLDU

Önce İstanbul’da işçi ve emekçilerin yoğun yaşadığı Esenyurt’a gidiyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 50.97 oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 44.63 oranla oy alan Recep Tayyip Erdoğan’ı geride bıraktığını görüyoruz.

Sıla, Esenyurt’ta telefon üzerine üretim yapan bir metal fabrikasında işçi olarak çalışıyor. Sabah 8, akşam 6 çalışan Sıla’nın fabrikasında çoğunluklu olarak kadın işçiler çalışıyor. Yoğun çalışma temposundan kalan zamanda ülkenin gündemini takip etmeye çalışan Sıla, “Haddi hesabı olmayan bir mobbing” altında çalıştığını söylüyor.

Şöyle detaylandırıyor: “Biz sipariş üzerine çalışan bir fabrikayız. Yaklaşık 8 aydır çok sipariş olduğu için sürekli fazla mesaiye kalmak zorundaydık. Hem hafta içi hem cumartesi günleri fazla mesai yapıyoruz.” Halbuki Sıla sendikalı bir iş yerinde çalışıyor ve iş sözleşmelerinde işçilerin cumartesi ve pazar çalışmayacağı yazıyor. Sözleşmeye uyulmaması hafta sonları düzenli olarak ek işe giden kadınları zor duruma düşürüyor. “Toplu iş sözleşmemiz olmasına rağmen birçok hakkımıza erişemiyoruz” diye açıklıyor. Siparişler yoğun olduğu için iş yetiştirme baskısının da çok yüksek olduğunu söyleyen Sıla, iş güvenliğine dair herhangi bir önlemin olmadığından da şikayetçi.

Birçok iş yerinde duyduğumuz, gördüğümüz sendikal bürokrasinin bu fabrikada da işçiler arasında güvensizliğe yol açtığını görüyoruz. Fabrikada işçilerin sendikaya örgütlülük oranı yüzde yüzken ve sendikalaşmadan 5 ay sonra toplu iş sözleşmesi imzalanmasına rağmen toplu işten çıkarmalar da yaşandı. Toplu iş sözleşmesi maddelerinin belirlenmesi süreci de işçilerin sendikaya güvensizliğini beslemiş: “İşçilerin talepleri olmadan, işçi temsilcisi olmadan sadece sendika ve işveren arasında düzenlenen ve imzalanan iş sözleşmesine tabii ki işçiler tepkili.”

Seçim gündemi ise bu fabrikada da çok tartışılıyor. Ekonomik koşulların yarattığı hoşnutsuzluk daha ağır. Özellikle soysal hayatın olmaması kadınların en çok konuştuğu meselelerden biri diye anlatıyor Sıla. Seçim tartışmaları da bu hoşnutsuzluklar ile birlikte ilerliyor: “Seçimin ilk turunda AKP’yi destekleyen kadınlar çok sessiz ve çekingenlerdi. Seçimin ilk turu sonuçlandıktan sonra muhalif kadınlar çok öfkeliydi. Bizim fabrikada bu öfkenin en önemli sebeplerinden biri HÜDA PAR’ın Meclise girmiş olmasıydı. Ben ve birçok işçi arkadaşım AKP’nin kadın politikalarının karnesi ortadayken ‘Evli olmayan ve dul kadınları sahiplendireceğiz’ diyen HÜDA PAR gibi bir fikrin Mecliste olmasından çok endişe duyuyoruz. Muhalifler ve hükümete yakın olan arkadaşlar açısından bir kutuplaşma olsa da bu çok yansımıyor. Hükümeti destekleyen kadınlar ‘AKP en azından terör örgütlerini desteklemiyor, elinde şehit kanı yok’ argümanını çok fazla kullanıyorlar.”

Eskiden AKP’ye oy veren ama geçim sıkıntısı ve ülkenin ekonomisinden hoşnutsuzlukları sebebiyle AKP’den kopan kadın işçilerin çoğunlukla Sinan Oğan’a oy verdiğini anlatıyor. Neden Kılıçdaroğlu’na oy vermiyorlar sorusuna ise Kılıçdaroğlu’na güvenmeme ve “Vatan elden gider” argümanının öne çıktığı yanıtını veriyor. İkinci turda ise bu kadınların tekrar Erdoğan’a oy verme olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor: “İkinci tur açısından da arkadaşlarımızda yorgunluk gözlemliyorum. Ben ve bazı arkadaşlarım birinci tur sandık görevlisiydik, yine ikinci turda da görev alacağız ancak fabrika genelinde sandıklara sahip çıkma eğilimi yaygın değil.”

EĞİTİM EMEKÇİSİ: GELECEĞE BİZ YÖN VERECEĞİZ

Rotamızı İzmir’e çeviriyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 63.28 oranla Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzde 31.48 oranla oy alan Recep Tayyip Erdoğan’ı açık ara farkla geride bıraktığını görüyoruz.

Özlem Çam, İzmir Menemen’de sınıf öğretmeni. Günden güne alım güncünün düştüğünü anlatan Özlem haftadan haftaya değişen fiyatların bel büktüğünü anlatıyor. Öğretmenlerin ek zam taleplerinin kabul edilmemesi de yaşam koşullarını zorlaştırıyor.

Öğrencilerinin yaşam koşullarının nasıl değiştiğine dair de izlenimlerini şöyle aktarıyor: “Ben 15 yıldır öğretmenlik yapıyorum. Çocuklar son yıllarda hiç olmadığı kadar çok siyaset konuşuyor. Çocukların genelinde para biriktirme telaşı çok yüksek. Evden verilen harçlığı, verilen bayram harçlığını biriktiriyorlar. Bunun sebebi oyuncak, kıyafet, bisiklet gibi istekleri için bütçe oluşturmak değil, ‘Ya yarın hiç param olmazsa?’ kaygısı.”

YOKSULLUK ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNİ ETKİLİYOR

Çalıştığı mahallede işçi ve emekçilerin yoğun olarak yaşadığını anlatan Özlem, yıllar içinde ailelerin sofrasının küçüldüğü ve bunun, çocukların eğitim hayatına da yansıdığını anlatıyor. Özlem özellikle çocukların beslenmesinin artık sadece karbonhidrat odaklı olduğunun da altını çiziyor.

Seçim süreciyle birlikte birçok sorunun daha çok tartışılır hale geldiğini anlatıyor Özlem: “Ekonomik koşullar bizim eğitim verme niteliğimizi de düşürüyor. Deneyleri, etkinlikleri aileler için en ucuz biçimde yapmaya çalışıyoruz. Öğretmenler kendi ceplerinden harcama yapıyorlar. Bütün bunlar tartışmalarımıza yansıyor ve AKP’ye karşı ciddi bir öfke birikimi var. Sosyal hayatlarımız olmamasına rağmen bu kadar çalışıp geçinememek kadınların en çok öfkelendiği meselelerden ancak AKP’nin kadın politikaları da çokça tartışılıyor. Örneğin yeni Mecliste HÜDA PAR’ın olması ciddi bir endişe yaratıyor. Bu partinin ilk hedefi karma eğitimin engellenmesi, kız çocuklarının erken evlilik yoluyla istismara maruz kalmasının yolunun açılması olacak. Bunlar endişe ve öfke yaratıyor ama kadınlar ‘Durup bakacak değiliz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz’ de diyor.”

Bulunduğu okuldaki öğretmenlerin genellikle iktidara karşı olduğunu ancak AKP’den kopanların ilk turda Sinan Oğan’a oy verdiğini, ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vereceklerini söylüyor. Seçimin ilk turunun sonuçlarının ilk günlerde umutsuzluk ve öfke yaratsa da sonraki günlerde usulsüzlüklerin ortaya çıkmasının ardından “Demek ki sandıklara daha fazla sahip çıkmalıyız, daha çok görev almalıyız” eğiliminin yükseldiğini aktarıyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

SAĞLIK EMEKÇİSİ: YILLARDIR KIZILAY KAN SATIYOR DEDİK
Yine İzmir’deyiz. Hülya Ulaşoğlu büyük bir hastanede ebe. Köylerde, sağlık ocaklarında çokça görev almış deneyimli bir sağlık emekçisi. Hülya aynı zamanda SES İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi. Gece mesailerinin kadınlar açısından çok daha yıpratıcı olduğunu, çünkü eve gittiğinde evde yüklenen sorumlulukların da ek bir yüke dönüştüğünü anlatıyor. Sağlık emekçilerinin, özellikle hemşirelerin yılda ortalama 6 ayının böyle geçmesinin depresyona ve ciddi psikolojik yıpranmalara neden olduğunu söylüyor. Ağır çalışma koşulları varis, kanser gibi hastalıklar olarak geri dönüyor.
AKP iktidarı boyunca sağlık hakkına erişimin değişimini değerlendiren Hülya, sağlık emekçilerinin de sağlığa erişemediğini anlatıyor: “Köylerde eskiden gebe kontrolleri vardı, aşılama vardı, sağlık ocakları vardı ama şimdi aile hekimliği sistemiyle hepsi kaldırıldı. Özellikle aile planlaması eğitimi çok yaygındı. Biz köy köy gezip aile planlaması eğitimi veriyorduk, kadınlara doğum kontrol hapları dağıtıyorduk, şimdi bırakın köyleri büyük kentlerde bile aile merkezleri yok. Herkesin parasına göre sağlığa erişebildiği bir sistem türedi. Deprem döneminde ‘Kızılay çadır satıyor’ argümanını yıllardır söylüyoruz. Kızılay kan satıyor. Hastanelerin kan bankaları bu yüzden boş. Eskiden hasta geliyordu kanı bankadan alıp ulaştırıyorduk. Şimdi hastanın gidip kanı alıp getirmesi lazım. Hastane sadece kan uyumuna bakıyor.”
ÖĞRENCİLERİN OY HAKKI İÇİN DAYANIŞMA
Hülya seçim döneminde yükselen muhalefetin AKP’nin yıllar içinde sağlıkçılara ve halka yüklediği ağır ekonomik baskıdan olduğunu söylüyor. Sağlık emekçilerine yönelik şiddetin artması, bu şiddetin sadece toplum tarafından değil idare tarafından da sağlık emekçilerine uygulanması sağlık emekçilerinin tepkisini topluyor: “İkinci tur açısından bir umutsuzluk gözlemlemiyorum. Aksine daha çok sandığa sahip çıkalım eğilimi var bizim hastanede. Hatta öğrencilere memleketine gidip oy kullanması için para toplayıp yardımlaşma ağı oluşturalım diyen arkadaşlarımız var.”
EMEKLİ METAL İŞÇİSİ: AKP DİYENLER HÂLÂ ÇOK

Kocaeli’ye çeviriyoruz yüzümüzü. Kocaeli Erdoğan’ın yüzde 54.27 oranla yüzde 38.73 oy alan Kılıçdaroğlu’nu geride bıraktığı bir il.

27 yıllık İşçi Nagihan Özcan, bu yıl sendika bürokrasisiyle mücadelede öne çıkan bir isim oldu. Nagihan, Türk Metal Kocaeli Şubesinin örgütlü olduğu Federal Mogul fabrikasında işçiydi. Yeni çıkan EYT yasasıyla şimdi emekli. Geçtiğimiz yıl ağustos ayında Nagihan, sendikayı eleştirdiği için işten atılmıştı. Ancak Nagihan pes etmedi ve Türk Metal’in şube genel kurulunda delege adayı oldu. Fabrika yönetimi ve sendika, Nagihan’ın oy sayımı esnasında fabrika içerisine alınmasını engellemeye çalışmıştı. Nagihan, 320 oy ile en çok oyu alarak delege seçilmişti. Nagihan sendika içerisindeki mücadelesinden bahsederken yıllar boyunca fabrika patronunun kârını artırmak için işçiye uyguladığı baskıyı artırdığını, daha az ücretle çalıştırdığını da anlatıyor.

Daha yeni emekli olan Nagihan, geçinme konusunda çevresindeki emeklilerin kaygılı olduğunu söylüyor. “Çevremde hâlâ AKP diyen de az değil” diyen Nagihan, AKP’nin söylemlerinin neden karşılık bulduğunu ise şöyle açıklıyor: “Benim fabrikada yaşadıklarım aslında ülkede gerçekleşenin küçük bir tablosu. Hak gasbına karşı ses çıkaranların susturulması, etiketlenmesi hep AKP’nin uyguladığı bir yöntem oldu. Kutuplaştırarak yönetti, işçileri ayırdı. Bu yüzden çeşitli söylemleri henüz geçerli. Ama gördük ki biz birleşince yapamayacağımız şey yok. Hâlâ AKP’yi savunan arkadaşlarımızı ikna etmeye çalışıyoruz ama ülkede yaşananları kabul etseler bile alternatif bulamıyorlar.” Seçimin ilk turunun ardından yaşadığı üzüntü ve hayal kırıklığını üzerinden atmayı başardığını ve sandıkta görevde olup sandıklara sahip çıkacağını söylüyor.

TEKSTİL İŞÇİSİ: İŞÇİLERİN SOHBET ETMESİ YASAK
İstanbul’un işçi ve emekçi semti Esenyalı’dayız. Gülşen, ETF direnişine katılmış, mücadele edip hakkının çalınmasını engellemiş bir işçi. Yaklaşık 300 işçinin çalıştığı Tuzla’daki ETF Tekstil, 30 Temmuz’da üretimi durdurup fabrikayı kapatacağını açıklamıştı. ETF patronu işsiz kalan işçilere sadece kıdem tazminatlarının tamamını vermeyeceğini söylemişti. Duruma tepki gösteren ETF işçileri direnişe geçti. 80 gün süren ısrarlı direniş kazanımla sonuçlandı. Kazanmanın ardından Gülşen yeni bir tekstil fabrikasında çalışmaya başlamış. İş yerinde birçok kadın işçinin çalıştığını anlatıyor Gülşen: “Şu an çalıştığım firmayı ETF’de çalıştığımdan beri biliyordum. Hep iş koşulları daha iyi diye biliyorduk ama aslında öyle değilmiş. Performans sistemiyle çalışan bir fabrika, dolayısıyla işçilerin birbiriyle diyaloğu minimuma iniyor. Kısa molalar hariç işçi arkadaşınla en ufak temasa girmen halinde uyarı alıyorsun. Sözlü olmasa bile farklı yöntemlerle üzerinde baskı kuruyorlar. Barkod sistemiyle her gün 650 dakika çalışman gerekiyor. Yani istesen de arkadaşlarınla iletişim kuramıyorsun. Kadınlar sorunları arkadaşlarına anlatamıyor. Çok korku da var. İşçiler işini kaybetmekten korkuyor. Seçim sürecinde herkes harıl harıl seçim tartışırken işçiler emekçiler kendi sorunlarını konuşamıyor, memleket hakkında istişare edemiyor. Konuşabildiğim kadınların çoğunun ortak bir cümlesi vardı, ‘Kazanamazsak bizi mutlak karanlık bekliyor’ diye.” Seçimlerin ikinci tura kalmasının öfke uyandırdığını söyleyen Gülşen, “AKP’yi destekleyenler çok sessizdi, yorumsuzdu. Üç arkadaşımız vardı konuşabildiğim AKP’li olan. Üçü de oy kullandıktan sonra pişman olduklarını, etki altında olduklarını ama ikinci turda Kılıçdaroğlu’na oy vermeyi düşündüklerini söylüyordu. Sandığa gidip sahip çıkma eğilimi ise çok kısıtlı olsa da var” diyor.
Gülşen aynı zamanda hem mahallede hem fabrika da tarikatların etkisinin yüksek olduğunu aktararak kadınların etkilendiğini söylüyor. Ama dindar kadınlar açısından bile HÜDA PAR’ın söylemlerinin ürkütücü olduğunu ekliyor.

Manşet görseli: Canva

İlgili haberler
Kadınlardan açıklama: Buradayız, bu karanlığa tesl...

Aydın, akademisyen, sanatçı, siyasetçi onlarca kadın yaptıkları ortak açıklama ile ikinci tura kalan...

Genç kadınlar: ‘Güç kaybeden tek adamı şimdi gönde...

Seçimin ikinci turuna giderken genç kadınlar, HÜDA PAR ve Yeniden Refah'ın Mecliste bulunmasına endi...

Antep'ten milletvekili seçilen yayın kurulu üyemiz...

Hepsi ve daha fazlası Sevda Karaca ile sohbetimizde...