'Eğitim sistemi cinsiyetçi yaklaşımları yeniden üretiyor'
Eğitim Sen'in başlattığı 'Toplumsal cinsiyet eşitliği yaşamsaldır' kampanyasını Eğitim Sen MYK Üyesi Arzunur Şimşek ve Eğitim Sen Kocaeli Şube Sekreteri Elif Sinem Arıkan ile konuştuk.

Eğitim Sen, 29 Kasım’da yaptığı açıklamayla okullarda cinsiyet ayrımcılığının ortadan kaldırılması amacıyla “Toplumsal cinsiyet eşitliği yaşamsaldır” şiarıyla kampanya başlattığını duyurdu. Eğitim Sen MYK Üyesi Arzunur Şimşek ve Eğitim Sen Kocaeli Şube Sekreteri Elif Sinem Arıkan kampanyanın amacını ve içeriğini anlattı.

‘BAŞKA BİR EĞİTİM ORTAMINI YENİDEN İNŞA ETMENİN YOLLARINI ARIYORUZ’

“Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi yaşamsaldır” şiarıyla başlattığınız kampanyanın hangi amaç ve nedenlerle başlatacağınızı anlatır mısınız?

Arzunur Şimşek: “Toplumsal cinsiyet eşitliği yaşamsaldır” kampanyasını her geçen gün artan cinsiyetçi ve ötekileştirici uygulamalara dikkat çekmek ve eşitlikten yana bir toplumsal yaşamı sahiplenerek her alanda etkin kılabilmek amacıyla yapıyoruz. Eğitim toplumla en geniş teması olan bir kamusal alandır ve cinsiyetçi yaklaşımların, ataerkil bakışın kendini yeniden üretmesine zemin olabilmektedir. Bu otoriter, yasakçı işleyiş ile ezberci ve eleştirel düşünceyi engelleyen kalıplarla, özellikle de ders kitaplarının cinsiyetçi içerik ve görselleri ile sürekli kılmak istenmektedir. Bunları açığa çıkarabilmek, farkındalık oluşturmak ve başka türlü eğitim ortamını birlikte inşa etmenin yollarını aramak isteğimiz. Ders kitaplarında örtük ya da görünür cinsiyetçi ve ayrımcı dil örnekleri, güç ve tahakkümü destekleyen yaklaşım maalesef ki oldukça fazla. Oysa eğitim ortam ve araç gereçlerinin öğrencilerin özgür düşünmelerine olanak sağlamak gibi bir yükümlülüğü olmalı, eğitim politikaları bu doğrultuda olmalı. Okullarda öğretmenler, öğrenciler, tüm eğitim bileşenleri olarak sınırlanan, baskılanan değil akışkan ve etkileşebilen bir yapı içerisinde olmak isteğimiz.

E. Sinem Arıkan: Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin bir sonucu olarak gittikçe artan şiddet, baskı ve ayrımcılığı önleyebilmenin koşulunun toplumsal yaşamın her alanında eşitliğin sağlanması için ataerkil kapitalizme karşı topyekûn bir mücadele olduğuna inanıyorum. Türkiye’deki eğitim sisteminin özellikle kadınların ve kız çocuklarının geleneksel cinsiyet rollerini meşrulaştıran, ayrımcı yapısı, AKP-MHP iktidar bloğunun muhafazakâr ve gerici cinsiyet anlayışı ile derinleşmekte. Buradan hareketle eğitim emekçileri olarak cinsiyetçi, ayrımcı ideolojinin günden güne artan baskısına karşı okullarda toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik çalışmalara öncülük etmeyi, bu konudaki talebimizi yükseltmeyi asli sorumluluk olarak görüyorum.

EŞİTSİZLİK DERİNLEŞİRKEN

İstanbul Sözleşmesi’nin eğitim hayatındaki eşitsizliğe karşı nasıl önlemleri vardı ve sözleşmeden çekilme süreciyle birlikte neler yaşandı?

Arzunur Şimşek: İstanbul Sözleşmesi her şeyden önce devlete ve kurumlarına “şiddetten ve ayrımcılıktan sorumlusun” demekte, bununla da kalmamakta ileriye dönük önlemler alma görevi vermekte. Aslında okullardaki her türlü cinsiyet ayrımcı yaklaşımları en aza giderme sorumluluğunu uluslararası düzeyde etkin kılmakta. Bu sözleşme uluslararası bir sözleşme ve Türkiye’nin kaldırdım demesi ile hükümsüz olmaz.

E. Sinem Arıkan: İstanbul Sözleşmesi şiddeti eşitsizliğin bir sonucu olarak ele alması açısından önemli bir çerçeve metin. Toplumsal yaşamın her alanında eşitsizliği önlemeye yönelik olarak devletlere yükledikleri sorumluluk düşünüldüğünde sözleşmenin feshi kararı iktidarın açıkça eşitliği sağlama iradesinden çekilme, kız çocuklarının, kadınların, LGBTİ+’ların güvende hissetmelerinin sorumluluğundan çekilmesi anlamı taşıyor. Bu nedenle böyle bir irade beyanı eşitsizliği derinleştiren uygulamaların artmasını teşvik etmekte.
Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nden yola çıkarak 2014’te MEB tarafından koordine edilen Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi kapsamında eğitim emekçilerine eğitimler verilmişti. Proje uygulamaya geçecekti ancak İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasının ardından iptal edildi. YÖK Başkanı toplumsal cinsiyet kavramının toplumsal değerlerimiz ve kabullerimize uygun olmadığını ifade etmiş Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi’nin web sitesi sayfasından kaldırmıştı.

TALEPLERİMİZ OKULLARDAN,KAMPÜSLERDEN YÜKSELSİN DİYE…

Kampanyanın içeriği ve yapacaklarınızdan bahseder misiniz?

Arzunur Şimşek: Kampanyamız bir yandan kokart takma gibi sembolik dışa dönük görünürlükler içerirken bir yandan da ders kitaplarını tarama çalışması başlattık. Şubelerimizde üyelerimiz kitaplarda yer alan ayrımcı dil örneklerini raporlaştıracaklar. Bu çalışma sonucu, bir bakıma olması gereken eğitim modeli sunacağı için de anlamlı olacak.

E. Sinem Arıkan: Kampanya kapsamındaki taleplerimizden bahsetmek isterim. Okullarda her sınıfta, üniversitelerde her bölümde toplumsal cinsiyet dersinin müfredata eklenmesi, müfredatın, eğitim materyallerinin gözden geçirilerek cinsiyetçi, ayrımcı unsurlardan arındırılması, toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik içeriklerin geliştirilmesi, eğitim emekçilerine ayrımcılık, mobbinge yönelik hizmet içi eğitimler verilmesi, okullarda çalışma ortamının ayrımcı tutumlardan uzak, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı biçimde kurgulanmasını istiyoruz. Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali olarak sıraladığımız her biri yaşamsal önemdeki taleplerimizi okullardan, kampüslerden, bulunduğumuz her yerden yükseltmek için kampanyamızı örgütledik.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
İlkel dönemden kapitalist düzene; EŞİTLİK

19. ve 20. yüzyıl kadınların kağıt üzerindeki eşitlik haklarını elde etme mücadeleleriyle imlendi. A...

Karma eğitim neden hedefte?

Eğitimde karma eğitim karşıtı her uygulama, hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın, BM Çocuk Hakları Sö...

‘Yüzümüz ancak sırtımızdan geçinenler giderse güle...

Derince’den kadınlar geçinebilmek için türlü yola başvuruyor. Kimi eve iş alıyor ve günlük 20 lira i...