Diyanet arada bi aramıza karışsa, bizim çıkamadığımız pazara çıksa ya!
Sevgili Diyanet, akşam pazarına bizim buralarda zenginler gider. Biz öyle akşamları bile pazara gidecek kadar zengin değiliz ayol ne yaptınız, bak sonra halkı kin ve bilmem neyden dava açarlar...

Sevgili günlük, pardon sevgili Diyanet;

Biz kadınlara, yayımladığınız aile dergisinde nacizane önerilerde bulunmuşsunuz, nasıl mutlu oldum nasıl mutlu oldum anlatamam, içimden “O da artık bizi seviyor” diyerek başladım okumaya.

“Tüm pazarı gezip fiyatları öğrenin”, “Ucuza almak için akşam saatlerini bekleyin”, “Kaliteli ve ucuza almak için de aynı pazarcıdan alışveriş yapın” … Sonra bir de sizin naçizane bütçenize baktım, efendim yanlışsam düzeltiniz bütçeniz 12 milyarmış, çalışan sayınız da 150 bin falanmış. Neyse zenginin malı züğürdün çenesini yorar da fakirliğin, yoksulluğun edebiyatını da sanırsam en iyi biz biliriz. Vakti zamanında bir büyüğüm, “Yazarların ilk romanları neden güzeldir bilir misiniz?” demişti. “Çünkü yaşamından almıştır, kendi hayatından katmıştır” demişti. Biz bu konuda Allah sizi inandırsın cilt cilt kitaplar yazdık, yoksullukla savaştık falan, bildiğin madalyalı general olduk. :) Olmasına olduk da işte düşman bir elektrikten, bir doğal gazdan, odundan kömürden, mutfaktan, çocuğun okulundan servisinden, her bir yerden zam, zama zam, zamın zamına da zam diyerek aynı silahla vurunca. General olsan ne yazar, çabuk düşüveriyoruz işte. Yılmıyoruz ama işte düşüyoruz arada.

Arada bi aramıza falan mı karışsanız, ama o lüks aracınızla gelmeyin, maazallah yollar bozuk, sonra çamur yazık olur.

AKŞAM PAZARLARINA EV SAHİPLERİ GİDER

İşte sevgili Diyanet, daha ne söyleyeyim size, akşam pazarına bizim buralarda zengin ev sahipleri gider. Biz öyle akşamları bile pazara gidecek kadar zengin değiliz ayol ne yaptınız, bak sonra halkı kin ve bilmem neyden dava açarlar, aman ha... Nerede kalmıştık sevgili Diyanet. Ha bizim buralarda akşam pazarına “zengin ev sahipleri” gider. E zamanında yapmış gecekondusunu, yandan da iki merdivenle kat çıkmış üstüne, alt katı verdi mi kiraya; e eşinin de emekli maaşı var, arada bir iş bulunca da çalışır, ayda nereden baksan 4-5 bin lira giriyor eve deli para! İşte akşam pazarına onlar gider, gündüz 7 lira olan pırasayı akşam saatlerinde 5 liraya falan alırlar.

Bizlerin pazarı yani kiracıların, asgari ücretle en az iki çocuk okutanların pazarı, “Akşam sefasından” pardon akşam pazarından sonra başlar, el ayak çekilince, ev sahipleri eve girince... Zamanı iyi ayarlamalısın ama, pazarcı kasaları arabasına yükleyip tezgahı söktüğü anda bitivermelisin dibinde, geç kalırsan “Dün gece çok ağladım, aradım bulamadım, kör olası çöpçüler bir haftalık rızkımı süpürmüşler” şarkısını söylersin maazallah. İşte o zamanı iyi ayarlamalısın, çöpçülerden önce pazara son giriş unutma bak.

Biz yoksullukla savaşta mikemmel ötesi yalanlarla mücadele ederiz mesela, ev sahibine oturmaya gidersin, çocuğun masadaki muza atlar, sen bir mahçup, “Çocuğum napıyorsun sanki evde yok!” Ev sahibi de bilir kendinden, “Yahu çocuk o bizimkiler de bak onu görünce yemeye baş..” cümlesi bitmeden tabağın yerinde yeller eser, kabuklar nerede diye etrafa bakar...

BENDEN DE DİYANETE BİRKAÇ ÖNERİ

Efendim bir sonraki dergi için arzu ederseniz naçizane birkaç öneri de ben yazayım “aile dergisine”. Mesela biz kadınlar, kasaba gittiğimizde et neyin alamıyoruz, süsleyip püsleyip utana sıkıla “Çorbalık kemik var mı?” diyoruz, ne bileyim hani etin faydalarını boş verip ilikli kemikten bahsederek süsleyerek yazabilirsiniz mesela, bazı ünlü semtlerde askıda ekmek vardır, bizim buralarda kadınlar bayat ekmek sorar fırına, 2 normal tze taze ekmek alınca yanına da bayat ekmek var mı diye sorar, es kaza komşusu neyin denk gelirse de, çocuklar köfte istedi de der… Bayat ekmeğin mideye faydalarından bir de görüş alın uzmanlardan bitti gitti.

Mesala bit pazarlarımız vardır bizim, siz onları bit pazarı olarak bilirsiniz de biz ona ikinci, üçüncü, dördüncü el pazarı deriz. Aman diyim gitmek için akşamı beklemeyin, hiçbir şey bulamazsınız, sabahın kör saatinde kurulur, anneler çocuklarına terlik papuç, esvap alır bu pazarlardan. Ama işte “Bunun bir beden büyüğü-küçüğü var mı?” diye de soramazsın neyse o.

Eşine kendisine bir şeyler seçer, yine komşusu görünce de der, “Ya işte güçte evde giyinmeye iyi oluyor bunlar biliyor musun!” diye... Zordur konu komşuna anlatmak, aynı hayatı yaşasak da .

Biz de daha ne formüller var Allah seni inandırsın, arkadaşlar arası kıyafet değiş tokuşu yaparız mesela, internetten bazı gruplarda paylaşılan eşyalar vardır onlardan denk gelen olur a bir de araba bulduk mu, eve bir iki eşya bile alırız. Bizde formül çok da işte artık bu formüllerde derdimize derman olmuyor. Otobüse minibüse binmemek için anamıza babamıza gidemiyoruz.

Bayramdan bayrama anca. Siz bize nacizane önerilerde bulunmasanız da mevzunun kaynağına mı bi el atsanız, belki işe yarar. Bu fetvaları yoksullara değil de baştakilere mi anlatsanız, bütçenizden mi kıssalar bilemedim ki. O kadarını da siz bulun ayol. Benden bu kadar, saygılar...

İlgili haberler
Kavanoz kapağı deyip geçme...

Sebze fiyatları tavana vurunca, ucuzken kışa daha bi hazırlanmak için 15 kavanoz konserve yapan şimd...

Zaten senden beklentim o kadar yüksek değildi Diya...

Bizim görüşememe nedeni telefon değil be Diyanet geçinemiyoruz! Mutfağa üç beş şey alsak kira kalıyo...

Pahalılıkla ne alakası var, biz doğalı seviyoruz!

Bir şeylerle karıştırıp, kırışmamak için çaba harcıyoruz. Maksat tabii ki doğal ürünler olsun diye c...