Direnen Euroserve işçileri kararlı: Biz insan değil miyiz? Koşullarımızın düzeltilmesini istemek suç mu?
İzmir Torbalı’daki Philip Morris (Marlboro) fabrikasında faaliyet gösteren Euroserve Hizmetleri AŞ bünyesinde çalışan taşeron işçilerin direnişi sürüyor. Direnişteki kadın işçiler anlatıyor...

Euroserve işçileri, sürgün edilerek işten çıkarılan işçilerin işe iadesini ve örgütlendikleri DİSK/Gıda-İş Sendikası’nın muhatap alınarak toplu iş sözleşmesi masasına oturması için direniyor.

3 gündür tüm vardiyalarda iş durduran işçilerle sohbet ettiğimizde hemen hepsi öncelikle dayanışmayı kırmaya çalışan yetkililere tepkili. Tel örgüler, örgülere çekilen brandalar; ikinci gece tel örgülerin üstüne yeniden çekilen örgüler, brandasız kalan yerlerin de doldurulması; branda nedeniyle sendikacıların çeşitli araçlar üzerine çıkıp işçilere seslenmelerinden rahatsızlık duyan işverenin hem polis ile araçları çektirmesi hem de fabrika çevresine çukurlar açması, iş makineleri getirtmesi... “Daha ne olabilir acaba?” diye soran işçiler, servis araçlarının giriş-çıkış yaptığı alana beton direklerin dikilmesiyle de karşılaştı. Yapılan engellemelere karşı ise işçiler, “Biz bu fabrikaya gireceğiz” diyor.

“RESMEN KÖLE GİBİ ÇALIŞIYORUZ”

Kafeterya bölümünde 5 yıldır çalışan bir kadın işçiyle kapı önünde sohbet ediyoruz. Asgari ücretle çalışan işçi, “5 yıl da 10 yıl da çalışan aynı ücreti alıyor. Haklarımız desen, zaten alamıyoruz. Sadece kuru bir asgari ücret. Bu fabrikayı seviyorum ama haklarımı verirlerse daha da severek çalışırım” diyor.
“Bir kuru asgari ücret” demişken geçim derdi geliyor ardından. İşçi, “Bir ton kömür 6 bin TL olmuş. Yakacak yakıyorum, çocuğum okuyor. Kredilerimize yetişemiyoruz. Söylediğimizde ‘o bizi ilgilendirmiyor’ diyorlar. Resmen köle gibi çalışıyoruz” diye ekliyor.

Ayrıca A vardiyasından geceye döndüklerinde izinli sayılmadıklarını belirten kadın işçi, “Oysa gece promosyonu da almamız lazım. Koşullarda iyileştirme denilen bir şey yok. ‘Yemeğiniz güzel, temizlik on numara’ diyorlar, ama bu temizliği biz yapıyoruz” diyor.

“CAYDIRMAK İSTEYECEKLER, AMA KARARLIYIZ”

Çoğu işçi gibi kendisinin de ilk kez böyle bir direnişte olduğunu söyleyen, temizlik bölümünde çalışan bir başka kadın işçi de “Bu yolda ya gideceğiz ya gideceğiz” diye başlıyor sözlerine. İşçi, “Ben evime gidip bekleyemem. Caydırmak isteyecekler ama kararlıyız ve asıl güç biziz. Gece de içerideydim, tuvaletleri yasakladılar. Bir kadın olarak daha da zor bir durum. Bu saatten sonra bizi görmezden gelmeleri çok ağrıma gitti. Biz ne yemek istedik ne başka bir şey” diyor.

“SUÇ İŞLEMİYORUZ, GİTMİYORUZ”

Taleplerini sıralayan ve kadrolu işçilere de seslenen kadın işçi şunları söylüyor: “Bir an önce sendikamızı kabul etsinler. Eşit işe eşit ücret istiyoruz. Bugün atılan işçi arkadaşlarımıza yapılan yarın bize yapılır. Philip Morris’te çalışanlara da çağrımız, bize destek olsunlar. Biz anayasal hakkımızı kullanıyoruz, suç işlemiyoruz. Eve göndermeye çalışıyorlar, hayır gitmiyoruz.”

“BİZ MÜCADELEMİZE DEVAM EDECEĞİZ”
4 yıldır çalışan kadın işçi ise daha iyi koşullarda çalışmak için sendikalaştığını söylüyor. İşçi, “Ailemle yaşıyorum, onlar da destek veriyor. İlk kez böyle bir şey yaşıyorum, ama arkadaşlarımla olduğum için mutluyum ve mücadelemin arkasındayım” diyor.
Vardiyasına geldiğinde işe alınmadığını söyleyen işçi, “Dün 8 saat kaldık burada. Tuvalet kullanamadık. Buraya 4 yıldır emek verdim, bu bize reva değil. Bizi polislere şikayet etmişler, bizi tanımadıklarını söylemişler. B vardiyasına geldim, kartımı gösterdim ne demek tanımıyoruz? Gece de buradaydım, şimdi de buradayım. Umarım düzelir ve işimize devam ederiz. Biz mücadelemize devam edeceğiz” diye kararlı olduklarını vurguluyor.
“SÖZDE 15 BİN TL VERİYORLARMIŞ, NEREDE BU 15 BİN TL?”

Aldıkları ücretle geçinemediklerini de belirten işçi, “Markete gidiyorsun bir gün bir günü tutmuyor, her gün zam. Kiralar desen fahiş oranda. Okul giderleri zaten fazla. Biz bunların içerisinde asgari ücretle yaşamaya çalışıyoruz, yetmiyor. Sözde 15 bin veriyorlarmış bize, nerde bu 15 bin TL? Bu hak mıdır? Biz üvey evlat gibi kalıyoruz. Bayramlarda verdikleri çikolatayı mı sayıyorlar? Onun bile tantanasını yapıyorlar. Biz kimseden çikolata istemiyoruz. Bize ücretimizi versinler, çikolatamızı kendimiz alırız” diyor.

“İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET İSTİYORUZ”

5 yıldır çalışan kadın işçi de iki çocuğu olduğunu ve direnişteyken çocuklara annesinin baktığını söylüyor. “Annem de ara sıra temizliğe gidiyor” diyen işçi, aldığı ücretin yetersizliğinden bahsediyor. Çocuklarının okul masraflarını da borçla halletmeye çalıştığını belirten işçi, “Ben işimi seviyorum ama sevdirmeden yaptırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de insanca yaşayacak bir ücret istiyoruz. Geçinemiyoruz” diye ifade ediyor.  

“DAYANIŞMA İÇİNDEYİZ”
Kimi zaman sloganlar yükseliyor, yükselen tel örgüler arasından, kimi zaman işçiler brandalardan birbirlerine bakmaya çalışıyor. Bir yandan kumanyalar geliyor. Dışarıda kalan işçilerden kimi eve gidiyor, geceye hazırlık başlıyor. Sendikanın verdiği battaniye, matlar haricinde evlerden de battaniyeler geliyor. Termosta sıcak çayı hazır ediyorlar, olmuyor semaver geliyor… İçeride işçilerin ulaşacağı prizlerin elektriklerini kestiklerini öğrenince telefonlarının şarjları için çözüm aranıyor. İki günde yaşananlarda işçiler şunu ekliyor; “Bu kadar kısa sürede bile dayanışmayı hissettik. Fabrikadaki koşullarda sohbet etmeyi geçtik birbirini tanıyamazsın. Ancak burada öyle mi? Herkes birbirini tanımaya başladı. Dayanışma içindeyiz.”  
“KOŞULLARIMIZIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEMEK SUÇ MU?”

Birkaç işçiyle de bu fabrikada işe girene kadar çalıştıkları farklı işkollarındaki koşulları konuşuyoruz. İşçiler karşılaştırıyor tekstil ve gıda sektörlerini… Sendikasız iş yerlerindeki koşullarını ve var olan sendikaların da mücadele anlayışlarını örneklendiriyorlar. Çalıştıkları çoğu fabrikada ise işçilerin “kölelik koşulları” çıkıyor karşılarına. İşçiler, nerede olursa olsun, kötü koşullara karşı mücadelenin her zaman olacağını söylüyor. Fabrikada sürekli aynı işi yapmaları nedeniyle artık güçsüzleşen kolları, boyun fıtığı olanların iğnelerle çalışması, gördükleri baskı, fazla mesailer, artan iş yükü, molaların iş yükünden kaynaklı da yetersizliği… Sıralanan sorunlar karşısında bir işçi şöyle söylüyor: “Biz insan değil miyiz? Koşullarımızın düzeltilmesini istemek suç mu?”

Fotoğraf: Dilek OMAKLILAR // Evrensel

İlgili haberler
Bizim kızlar sendikaya üye oluyor

Biz de isyan edeceğiz vay be…

İşçiler sendikalarını sendika olmaya zorlamalı

İzmir’de sendikalı bir işyerinde çalışan tekstil işçisi kadın ağırlaşan yaşam koşullarına karşı öfke...

Yazaki işçileri sendikalaşıyor: 'Mücadelemizden do...

Herkeste bir umut, herkese 'sendikaya üye oldun mu?' diye soruyoruz yüzümüzde gülümseme ile, umut il...