Destek kesildi, risk büyüdü: Yoksulluk istenmeyen gebeliği artıracak
Geçmiş yıllarda ücretsiz yararlanılabilen doğum kontrol yöntemlerine erişim artık zorlaştı. Yoksul kadınlar istenmeyen ve riskli gebelik tehlikesiyle karşı karşıya. Dr. Irmak Saraç anlatıyor...

Kadınlar daha önce ücretsiz yararlanabildikleri doğum kontrol yöntemlerine ulaşmakta zorluk yaşıyor. Geçmiş yıllarda Aile Sağlığı Merkezlerinden (ASM) ücretsiz olarak kadınlara verilen doğum kontrol hapı, iğne, kondom ve rahim için araç (RİA) uygulaması uzun süredir yok. İktidarın bu politikası kadınların sağlığını tehdit ediyor. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yüksek Onur Kurulu Üyesi Dr. Irmak Saraç, bu durumun istenmeyen gebeliği arttıracağı uyarısını yapıyor.

'HER 10 KADINDAN BİRİ GEBELİKTEN KORUNMAK İSTİYOR'
1965 yılından bugüne ilgili kamu birimlerince sunulan cinsel sağlık/üreme sağlığı (CSÜS) hizmetleri ve eğitimi pandemiyle neredeyse durma noktasına geldi. Sadece aile planlaması polikliniği olan sağlık kurumlarında ücretsiz rahim için araç (RİA) uygulaması mevcutken bugün hastanelerdeki RİA stoğu da alarm veriyor. Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) geçtiğimiz ay kamuoyuyla paylaştığı bilgi notunda: “Ülkemizde her on evli kadından birinin karşılanmamış aile planlaması gereksinimi vardır; yani her on kadından biri gebelikten korunmak istediği halde doğurganlığın düzenlenmesi ile ilgili hizmetlere ulaşamamaktadır” açıklamasını yaptı.
'GEBELİK ÖNLEYİCİ YÖNTEMLERE ULAŞMAK SAĞLIK HAKKIDIR'

Cinsel sağlık/üreme sağlığı haklarından yararlanamayan kadınların yaşadığı hak kaybını ve sağlık sorunlarını TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Dr. Irmak Saraç’a sorduk.

TTB Yüksek Onur Kurulu Üyesi Dr. Irmak Saraç | Fotoğraf: Kişisel arşiv

Saraç, “Gebelik önleyici yöntemlere ulaşmak bir kadın sağlık hakkıdır” diyerek söze başlıyor. Şu anda kadınların bu hizmetlere ulaşmasının güç olduğunu ifade eden Saraç, “Aile hekimliği uygulamasına geçilmeden önce, ana çocuk sağlığı aile planlaması aktifken; kadınlar tüm yöntemlere (iğneler, doğum kontrol hapları, kondom, 3 aylık iğne ve RİA) ücretsiz olarak ulaşabiliyorlardı. Üstelik iyi bir danışmanlık da alıyorlardı. Danışmanlığın arkasından doğum kontrol seçimini yaparak hizmete ulaşıyorlardı. Artık buna ücretsiz ulaşmaları çok zor” diyor.

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ DE PARASI OLANA...

Bugün bir kutu doğum kontrol hapının 90 TL, aylık iğne ve kondom ücretlerinin benzer oranda yüksek maliyetli olduğunu ifade eden Saraç, “Parası olmayanların bu doğum kontrol yöntemlerine ulaşması zor” dedi. Bu durumun uzun vadede istenmeyen gebelik oranlarını artırabileceği vurgusunu yapan Saraç, “Biz bunu istatiksel olarak bugün görmedik belki ancak gelecekte görebiliriz” ifadelerini kullandı. Türkiye nüfus sağlık araştırmasının (TNSA) 2018 yılı ana raporunda RİA kullanım oranının (2013’ten 2018’e) yüzde 17’den yüzde 14’e gerilediğini gördüklerini de sözlerine ekleyen Saraç, “RİA takılma oranları azaldığı için kullanım oranları da azaldı” diye konuştu. Hastanelerde ücretsiz takılan RİA’ların temininde de ciddi sıkıntı olduğunu vurgulayan Saraç, “Sanırım hastalar artık RİA’yı da kendileri temin ediyor. Sonuçta yine parası olan sağlığa ulaşırken parası olmayanın ise ulaşamadığını görüyoruz” dedi.

'KÜRTAJ YASAL OLARAK VAR FİİLEN YOK'

Türkiye’de yasalarda yeri olan ancak fiilen yasaklanan kürtaj konusuna da değinen Saraç, “İstenmeyen gebeliklerin sonlandırılması için yasal, ulaşılabilir ve güvenilir yerlerde yapılıyor olması çok önemli. Türkiye’de 1983’ten beri işleyen bir yasa var ve 10 haftayı dolduruncaya kadar bir kadın isteği doğrultusunda gebeliğini sonlandırabilir. Ancak bu, kamu hastanelerinde yapılmıyor. Burada da yine parası olan vatandaşların özel hastane ve muayenelere giderek bu hizmetten yararlandığını görüyoruz. Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi 2020 yılında ‘Türkiye’deki kamu hastanelerinde kürtaj hizmetleri’ araştırmasında 295 kamu hastanesinden sadece 10’unda kürtaj yapıldığını açıklamıştı” hatırlatmasını yapıyor.

'KÜRTAJA ERİŞİLEMEMESİ KADIN SAĞLIĞI İÇİN TEHLİKELİ'

Saraç, “Türkiye’de kadınlar istenmeyen gebelikleri sonlandırmak için kullanacağı sakıncalı yöntemlerle kalıcı sakatlıklar yaşayıp, ölebilirler. Dünyada bunun örnekleri var. Yasakçı önlemlerle düşük oranları artıyor. İsteğe bağlı gebeliği sonlandırma oranları azalmıyor tam tersi bunlar sabit kalıyor. Güvensiz ortamlarda, ehil olmayan kişilerle ya da uygun olmayan yöntemlerle bu işin yapılması ile kadınlar çok ciddi bir risk altına giriyor. Ve yine tekrar ediyorum parası olan bu hizmete ulaşabiliyorken parası olmayan ise ulaşamıyor. Genel algı ise, yasak olarak görülmesi yönünde. ‘Artık bu Türkiye’de yapılmıyor’ algısı da oluşuyor bir süre sonra, bu da kadınların sağlığı açısından tehlikeli diye düşünüyorum” diye konuştu.

FotoğraF: Freepik

İlgili haberler
Etkili bir aile planlaması yöntemi: Rahim içi araç...

Etkili bir aile planlaması yöntemi nedir? Rahim içi araçlar nelerdir? Gebeliği nasıl önler, etkisi n...

GÜNÜN BELLEĞİ: Doğum kontrolü mücadelesinin öncüsü...

Margaret Higgins Sanger; Amerikalı doğum kontrolü savunucusu, cinsel eğitimci, yazar, hemşire ve Ame...

Türkiye'de kürtajın tarihi

Türkiye'de 27 Mayıs 1983'te kürtaj yasal hale geldi. Aradan geçen 34 yılda kürtaj konusunda neler ya...