8 Mart’ın Türkiye’nin dört bir yanında irili ufaklı kutlamalarla ve OHAL koşullarında alabildiğine geniş katılımla kutlanmasının ardından şimdi sıra Newroz’da.
Suriye’ye yönelik operasyon sürecinde hükümetin “milli birlik ve beraberlik” adı altında sürdürdüğü, ama aslında halklar arasındaki “birlik ve beraberliğin” kaybolmasına neden olan söylemleri bu senenin 21 Mart’ında hep birlikte söylenecek “barış” sözünü de, düşmanlaştırmaya, ötekileştirmeye karşı “halkların birliği” mesajını da çok önemli bir hale getiriyor.
Demokrasi İçin Birlik de buna dikkat çekerken,
DİB Koordinasyon Kurulu Üyesi Nesteren Davutoğlu ile kadınların 8 Mart’tan 21 Mart’a taşıyacak olduğu barış talebini anlatıyor:
Türk, Kürt, Alevi, Sünni; ortak paydalarımız çok fazla. Bu ortak paydalar ise birilerinin işine gelmiyor. Ortak paydaları uykuya yatırıp çatışma yaratacak ne kadar konu varsa onları vitrine koyuyorlar. Yani pazarlanan ve teşvik edilen ortam; herkesin bir köşeye, kendi kampına çekilmiş olması ve karşısındaki düşman görmesi. Ancak bu senaryoyu tezgahlayanlara değil sözüm. Onların ne yapmak istediği belli. Bunu görmek, bozmak ve bunun üzerine birlik olarak gitmek önemli.
Ben Türkiyeli bir annenin dağda ölen Türk de olsa Kürt de olsa içinin sızlayacağına inanıyorum.
Burada AKP’nin kadın kollarına değinmeden duramayacağım. Bir şekilde konuşarak, ortak çözüm yolu bularak konuların etrafında akıl yürütmek bu kadar zormuş gibi hareket ediyorlar. Bu dünya herkese yeter, niçin bu kadar çekişmeler var? İktidarın hedeflerinin bir parçası olarak üzerimize geliyorlar, elimizi kolumuzu bağlıyorlar. Bir yandan OHAL; ‘Kımıldayamayacaksın, konuşamayacaksın, fikrini söyleyemeyeceksin; tek adam rejiminin sopalı düzeni içinde duracaksın; yetmedi önümüzde tek demokratik adım olan seçimi de bu kadar tanımlanmış kurallarla, işine gelen durumlar yaratarak tarif etme karşısında da sessiz kalacaksın...” Olur mu böyle bir şey? Ben bir yerden isyan duygusunun , karşı çıkışın egemen geleceğine; bu topraklarda artık bu baskının yakın bir zamanda görülmeyeceğine inanıyorum. Hep dibe vuran dalga vardır, bir noktadan sonra yukarı çıkmaya başlar. Şu an içinde bulunduğumuz OHAL kabusu ve kıskacı; onun içinden çıkmış olan savaş; onun içinden savaşı seçime konu ederek kuvvetlenme havalarına girmek, yani yapay bir hava estirmek; suni bir dava yaratmak, ondan sonra da karşısındakilerin susmasını istemek... İnsanların, kadınların sessiz sessiz ‘Olur’ diyeceğini mi zannediyor iktidar? Hayır, bu kadar fazla kurgulanmış baskı ortamı cevabını alacaktır.
Örneğin, 8 Mart bunu gösteren bir kıvanç günüydü, Türkiye’de birleşen, sokakta özgürlüğünü ve haklarını isteyen kitleye baktıkça kadınlar çok güzel sokağa çıkıyor diye düşünüyorum. Bizim yapmaya çalışacağımız buna meydan yaratmaktır.
Eşitsizlik ve özgürlüğün bastırılması kadınların asla razı olmayacağı şeyler. Her toplumsal mücadelede kadın yerini almış, önde olmuş. 100 sene önce Amerika’da kapitalizmin palazlandığı zamanlarda fabrikalarda kadınlar ikinci sınıf görülmeye karşı ayaklanma başlatmış. Bugün kadınlar hâlâ aynı taleplerle mücadele ediyor. 8 Mart’ın doğal bir devamı olarak Newroz dönemine geleceğiz. Newroz özgürlük ateşi, bahar demek. Bu içimizden fışkıran bir şey zaten. Bunu dile getirmek insanın temel hakkı. Newrozu Türkiye’nin bir tek toplumsal kesimini dahi ayırt etmeden herkesin kutlayacağına inanıyorum; kutlamaya çağırıyorum. 8 Mart, Newroz ve arkasından gelen 1 Mayıs... Bana göre bir zincir bu. Hepimize davetiye çıkarıyor meydanlarda olmak için; eşitlik, özgürlük haykırmak için. Baharın farkına varmamız lazım, 8 Mart’tan 17, 18,19, 20 21 Mart’taki Newroz kutlamalarına; oradan da 1 Mayıs’a kadınların doğal zenginliklerini dışa vurarak öncü olacağına inanıyorum.
İlgili haberler
Mavi kelebeklerin izinde...
Yaşamın ölüme, barışın savaşa, umudun korkuya, gerçeğin yalana hep galip geleceğini bilerek, kimin s...
Savaşa, sömürüye, şiddete karşı YAŞASIN 8 MART!
8 Mart içi boş laflarla ‘vitrin’ yapılacak bir ‘Kadınlar Günü’ değildir. 8 Mart hem evde hem işyerin...
Bu 8 Mart, başka 8 Martlara benzemiyor
Bu 8 Mart başka... Emekçi Kadınlar Günü değil de “Emekçi Kadınların Fedakarlık Günü”ne dönüştürülmek...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.