Savaşa, sömürüye, şiddete karşı YAŞASIN 8 MART!
8 Mart içi boş laflarla ‘vitrin’ yapılacak bir ‘Kadınlar Günü’ değildir. 8 Mart hem evde hem işyerinde yaşamı her gün yeniden üreten, emeğiyle var olan ve var eden kadınlara adanmış bir gündür.

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sadece kadınlar için değil, herkes için çok önemli bir gün! Öyle olmasaydı Dünya Bankası’ndan IMF’ye, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne, çok uluslu şirketlerden hükümetlere, bakanlara, patronlara kadar herkes “Kadınlar kuştur, çiçektir, böcektir” türünden açıklamalar yapmazdı.
Peki, kadınların emeğini sömürenler, kadına yönelik şiddeti her gün yeniden üretenler, çocuk istismarında “rıza” arayıp tecavüze “bir kereden bir şey olmaz” diyenler, kadınları sürekli savaş ekonomisine ve politikalarına hapsedenler 8 Mart’ı neden kutlar?
Mesela, en prestijlisinden bir beyaz eşya firması; fabrikasında kreş açmaz, çalıştırdığı yüzlerce kadın işçiye ancak asgari ücret öder. Ama 8 Mart’ta, “Yenilikleri tasarlarken zarif, cesur ve güçlü kalplerinizden ilham alıyoruz” diye yağ çeker. Neden? Çünkü kadınlar hem ücretli kölesi hem de potansiyel müşterisidir!
Mesela Türkiye’nin her yerinde bakkal açar gibi mağaza açan bir hazır giyim markası; ürünlerinin ipliklerinin temizliğini, boncuk işlemesini evlerde günde 3-5 liraya çalıştırdığı kadınlara ve çocuklara yaptırır; depolarında ve mağazalarında gün boyu ayakta çalıştırdığı kadınlar bel ve boyun ağrılarından evin yolunu bile zor bulur... Ama 8 Mart’ta mesaj atar: “İyi ki varsınız!” Utanmadan bir de yanına ‘kalp’ yapıştırır. Neden? Çünkü kadınlar onun için ancak ucuz işgücü olarak iyi ki vardır!
Yani patronlar, kadınları daha çok sömürme isteklerini maskeleyebilmek için kutlar 8 Mart’ı!
Oysa 8 Mart içi boş laflarla ‘vitrin’ yapılacak bir ‘Kadınlar Günü’ değildir. 8 Mart hem evde hem işyerinde yaşamı her gün yeniden üreten, emeğiyle var olan ve var eden kadınlara adanmış bir gündür.
Ve kadınların yaşadığı gerçekleri gizlemeye hiçbir maske yetmez:

· Türkiye kadın erkek eşitliğinde 144 ülke arasında 131. sırada. Bizden daha kötü durumda olanlar bölgesel ya da iç savaş yaşayan Ortadoğu ve Afrika ülkeleri.
· Dayak, cinayet, tecavüz, taciz, istismar... Şiddetin her türü artıyor, şiddet vahşileşiyor. Geçtiğimiz yıl basına yansıyan kadın cinayeti sayısı 409. Katledilen kadınların birçoğu kendisini öldüren erkekler hakkında şikâyette bulunmuş, hatta uzaklaştırma kararı aldırmıştı. Ama kadınların koruma altındayken öldürülebiliyor olması bile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı harekete geçirmeye yetmiyor.
· 2017’de 387 çocuğun istismar edildiği basına yansıdı... 10’u babası tarafından olmak üzere 20 çocuk öldürüldü. Binlerce kız çocuğu hamile bırakılıyor, bu suç hastaneler tarafından bildirilmiyor bile.
3-5 yaşındaki çocuklar istismar edilirken, hükümet bu tabloyu “idam ve hadım” gibi cezaları yasalara sokmak için fırsat olarak kullanıyor. Zina tartışmalarıyla hedef şaşırtıyor. Uygulanmayan yasaları, istismarcılara cesaret veren yargı kararlarını, ‘9 yaşındaki çocuklarla evlenilebilir’ diye fetva verenleri görmeyelim istiyorlar.
· Mağazaların depolarında, merdiven altı tekstil atölyelerinde, hastanelerin tuvaletlerinde ya da temizliğe gidilmiş bir evin bir odasında kadınlar sürekli tetikte çalışıyor. Ustabaşıların hakaretleri ve tacizleri fabrikaları, işyerlerini kadın için cehenneme çeviriyor.
Yükselen kadın düşmanlığı, borç içinde sürdürülen yaşamlar ve işsizlik korkusu kadınları daha da fazla bu cendereye hapsediyor.
· Hükümet ekonominin büyüdüğünü, patronlar sanayide kar rekorları kırıldığını açıklarken, kadınların çalışma ve yaşam koşullarında bir iyileşme, kadın işsizliğinde bir azalma oluyor mu peki? Aksine, son 15 yıldır kadın işsizliği artıyor. Her 3 kadından biri işsiz!
· Hükümet sözcülerinin “Kadın istihdamını artıracağız” vaatlerinin gerçek hayatta bir karşılığı yok. Çünkü aynı zamanda kadınların aile içinde daha da fazla yükü sırtlanmasını istiyorlar. Son 5 yılda 1.5 milyon kadın, çocuk bakımı sorunu yüzünden eve döndü. Çünkü bir çok işyerinde ve mahallede kreş yok; olanları da ‘tasarruf’ gerekçesiyle kapattılar. Evde bakım için yapılan sadaka yardımlar ise hiçbir derde derman değil.
· Kadınları bakım yükümlülükleri nedeniyle ya iş yaşamından kopuyor ya da yarı zamanlı, düşük ücretli, güvencesiz işlere mahkûm ediliyor. Kayıt dışı ve güvencesiz çalışma nedeniyle Her 2 kadından 1’i için emeklilik neredeyse imkânsız.
· Çalışma süreleri uzadıkça uzuyor... Her 4 kadın işçiden 1’i haftada 50 saatten fazla çalışıyor.
· Çalışma koşulları ağırlaşırken kadın emeği ucuzluyor... Her 10 kadın işçiden 7’si açlık sınırının altında ücret alıyor.
· Tüm bu sorunlara karşı sendikal örgütlenme hakkını kullanabilen kadın sayısı da çok düşük. Sigortalı kadın işçilerin yalnızca yüzde 7,9’u sendika üyesi.

SAVAŞ ŞİDDETİ KÖRÜKLÜYOR
· 15 Temmuz darbe girişimin hemen ardından OHAL ilan ederek ülkeyi KHK’larla yönetmeye başlayan hükümetin, uzun süredir uyguladığı savaş politikaları, şiddeti de yoksulluğu da körüklüyor
Türkiye, cihatçı çetelerin son 10 yılda adeta kadın ve çocuk kırımı yaşattığı, kan gölüne çevirdiği Ortadoğu’daki savaş batağına her geçen gün daha fazla çekiliyor. ABD ve Rusya’nın emperyalist amaçlarına hizmet eden, geleceği muamma bir dış politika yüzünden gençlerimiz ölüyor.
Ölüm, şiddet ve çatışma adeta bir hastalık gibi ülkemize bulaşıyor. Haberlerde top, tank, tüfekten başka bir şey görmek imkânsız. İktidarın birilerini “düşman” bellemesi için en ufak bir eleştiri yeterli. Hükümetin “düşman” ilan ettiği herkese insan değilmişçesine davranılıyor.
· Bu şiddet ortamında, reddedilen ya da eşi tarafından boşanma davası açılan erkek de kadını düşman gibi görüyor. Kadınlar son derece vahşi yöntemlerle, adeta işkence edilerek öldürülüyor.
Medya ise tüm bunları magazin haberi gibi sunuyor. ‘Kabadayı’, ‘maço’ erkek tiplemelerinin kahramanlaştırıldığı diziler kadına şiddeti teşvik ediyor.
· Bir yandan da halk, zam ve vergi kıskacına alınıyor, maaşlar daha cebe girmeden eriyor. Hem oğullarını savaşa göndermesi hem de sürekli ekonomik fedakârlıklar yapması beklenen emekçilere reva görülen asgari ücret ise 1.608 TL; yani açlık sınırının bile altında!

GELECEĞİMİZİ İSTİYORLAR
Sürekli fedakarlık, milli birlik çağrısı yapanlar bizden alın terimizi, çocuklarımızı, geleceğimizi istiyorlar.
Kadınların payına ise daha fazla şiddet, cinayet ve tecavüz düşüyor… Daha fazla yoksulluk ve işsizlik düşüyor… Cenazelerde gözyaşı dökmek düşüyor…
Kadınlar bu topluma hayat veriyor, karşılığı ölüm olamaz!

EŞİT, ÖZGÜR VE İNSANCA BİR YAŞAM İÇİN; 
· Her alanda kadın-erkek eşitliğini sağlayacak politikalar hayata geçirilsin
· Kadın istihdamını artıracak ekonomik politikalar uygulansın; nitelikli, sürekli ve güvenceli iş olanakları sağlansın.
· Çalışma koşulları iyileştirilsin, herkese insanca yaşamaya yetecek bir ücret ödensin. İşyerinde ayrımcılığa, tacize son!
· Sınırsız sendikal örgütlenme hakkı tanınsın.
· Her işyerine, her mahalleye ücretsiz ve ulaşılabilir kreşler açılsın... Hasta ve yaşlı bakımı kamusal bir hizmet olsun.
· Arabuluculuk uygulamalarına, din görevlilerini telkinle görevlendiren aile politikalarına, adaletsiz yargı kararlarına, iyi hal ve haksız tahrik indirimlerine son verilsin.
· Her yerde kadınların güvenle gidebileceği danışma merkezleri ve sığınaklar açılsın.
· Çocukların istismar edilmesinin önüne geçecek politikalar hayata geçirilsin. Eğitim, sağlık, sosyal hizmet alanlarında etkin koruma politikaları uygulansın. Çocuk yaşta evlilikle tavizsiz bir mücadele yürütülsün.
· Kadınların sesinin daha da kısılmasına sebep olan savaş politikalarına son verilsin. OHAL kaldırılsın! Savaşa harcanan bütçe, kadınların ve çocukların ihtiyaçları için kullanılsın.


İlgili haberler
Bu hashtagde mücadele var: #8Mart

Geçen yılki uluslararası eylemlilik halinden bu yıla kadın mücadeleleri ne durumda, gündemler neler?...

8 Mart’a giderken 10 sorun 10 talep

Çalışma yaşamında karşılaştığımız 10 temel sorunu ve bu sorunlara ilişkin taleplerimizi bir araya ge...

Mahalleye bak, memleketi gör!

Bir mahallede bir yılda yaşananlar ülkenin aynası gibi; kadın cinayeti, çocuk istismarı, kıyafeti ge...