Bir annenin sözleri: Canım yanmadı ama yüreğim acıdı
Kezban Saçılık oğlu Veli Saçılık’ın Yüksel Caddesi’nde yaptığı eyleme destek vermek isterken polis tarafından yerlerde sürüklendi, kafasına tekme yedi. Anne Saçılık o an hissettiklerini anlattı.

Akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça ile birlikte Yüksel Caddesi’nde ‘İşimi geri istiyorum’ diyen oğlu Veli Saçılık’a destek vermek için yaşadığı Çorum’daki köyden Ankara’ya gelen Kezban Saçılık, 17 yılın ardından yeniden oğlu için devletle karşı karşıya geldi. Burdur Cezaevi’nde 5 Temmuz 2000 günü düzenlenen ‘Hayata Dönüş’ operasyonu sırasında dozerin kepçe darbesiyle kolu koparılan, OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile görevinden ihraç edilen sosyolog Veli Saçılık’ın annesi Kezban Saçılık’ın, İnsan Hakları Heykeli önünde yerlerde sürüklenirken çekilen görüntüleri hafızalara kazındı.
Cumhuriyet gazetesinden Ozan Çepni’ye yerlerde sürüklendiği anları aktaran Saçılık, oğluna yapılan sert müdahaleyi engellemek istediğini belirterek “Polis bana ‘Geri çekil’ dedi. Birisi başıma tekme vurdu. Birisi küfür etti. Ağza alınmayacak şeyler söylediler. Ben çok çabaladım ama başıma tekme vurdular, ayaklarıyla sırtıma, başıma. Hem sürüklüyorlar, hem vuruyorlar” dedi. Oğlu Veli Saçılık’ın gözaltına alındığı sırada “Kolunu aldınız, daha neyini alacaksınız” diyerek isyan eden anne Saçılık, “Sonra Veli’m için çabalamaya devam ettim. Onlar oğlumu soyunca ben dayanamadım. Koştum arabanın yanına, o merdivenlere koştum. Veli’me, Semih’in annesine vurarak arabaya koydular. Hani cennet anaların ayağının altındaydı, biz polislerin ayağının altında kaldık. Semih’in annesine çok işkence ettiler” dedi.

KUŞLAR GİBİ ÇIRPINIYORLARDI
Polisin gözaltı aracına gaz sıkarak kapıyı kapattığını ve oğlunu kurtarmak istediğini aktardı anne Saçılık: “Arabaya koydular, içine gaz sıktılar. Ondan sonra kapısını kapattılar. İçeride kuşlar gibi çırpınıyorlardı. Vurdum elimle, camı kırayım onlar hava alsın diye. Vurdum, vurdum. Açamadım ben kıramadım. Orada sivil polisin biri boynuma neyle vurduysa, kemiklerim çok kötü olmuş. Hâlâ küfür etmeye devam ediyorlardı.”

HAKSIZ OLSA GELMEZDİM
Saçılık “Benim oğlum haklı. Ben destekliyorum oğlumu. Zaten benim oğlum haksız olsa, memurken eğer ekmeği elinden alınmadan oraya çıksaydı ben gelmezdim. Ama şu durumda her zaman oğlumun arkasındayım. Biz devletten bir şey istemiyoruz. Sadece elimizden aldıkları lokmamızı geri istiyoruz. Devlet bu çocuklarımı ölüme terk ediyor. Hele ki Semih’i Nuriye’yi. O durumdaki bir insanı tutuklamak, öldürmektir. Onların ölümü çok kötü olur. Onların canı bizim canımız. Yıllardır aynı. Neyiz biz? Katil miyiz, biz kimiz? Benim için anne olarak Veli ile Semih, Nuriye fark etmiyor. Hepsi için acım aynıdır ve onlar benim bir parçamdır” şeklinde konuştu.

YİNE GELECEĞİM
Oğlunun haklı olduğu mücadelesine her zaman destek vereceğini belirten Saçılık, “Evinize gidin oturun diyorlar. Ev kira olursa, elektrik, gaz para olursa, benim oğlumun çocuğu da var, evde nasıl oturalım. Öldürsünler bizi. Ben yakında yine geleceğim. Biz terörist değiliz. Benim orada ne işim var, Veli’nin orada ne işi var. ‘Eve gidip oturun’ diyorlar. Bu çocuğun işe girmesi yasak, ekmek yok. Pasaportunu elinden aldı dışarı gitmesin diye. Ne yapabiliriz? Oturmayacağım, yine geleceğim. Her zaman geleceğim” dedi.

HİÇ UNUTMAM ETEĞİM YEŞİLDİ
2000 yılında Burdur Cezaevindeki mahkumlara yönelik ‘Hayata Dönüş’ operasyonu sırasında oğlu için yine yollara düşen Kezban Saçılık, orada yaşananları unutamadığını ve oğlunun kolunun koptuğunu öğrendiği anları şöyle anlattı: “Sonra avukat cezaevinden çıktı, o benim kabusumdur, her gün rüyamda gördüm. Dedi ki: ‘Veli Saçılık kolu kopmuş, ağır yaralı’ dedi. Dayağı yedik, yanımda damadım da gözaltına alındı. Cezaevi önünde başımı demir kapıya vurdular. Ben Isparta’ya tek gittim, tek başıma buldum. Üzerimdeki etek de düşmüş, çantam yok, param yok. Çevik kuvvet suyu sıktığında daha ben hiçbirşey duymamıştım çocuğumla ilgili. Ama her yerim yaralıydı ve kanlar akıyordu. Herkes bana acıdı ama benim bir yerim acımıyordu. Hiç acı hissetmedim. Dedim ki, siz boşuna bana acıyorsunuz çünkü benim bir yerim acımadı. Kan çoktu ama acımadı, çünkü yüreğim çok acıdı. Kendi acımdan çok yüreğim acıyordu benim.”
Saçılık, o günlere ilişkin “Isparta’yı buldum, dolmuşa bindim ama param da yoktu. Oraya vardık, gece parkta kaldım tek başıma. Sabah savcıya çıkılacakmış, gittim. Savcı hiç bana bakmadan elinin tersiyle salladı. Eşim de gelmişti. Dedi ki, ‘Biriniz girin, biriniz durun’ dedi. Ben de ellerimi masaya vurdum, dedim ki ‘Ben annesiyim, bu da babası hangimiz duralım’ dedim. ‘Çık dışarı’ dedi, ben de masasını devirdim. Nasıl dışarı çıkarıldığımı bilmiyorum” diye konuştu.

O ETEĞİN HİKAYESİ
17 yıl önce gittiği cezaevi önünde uğradığı şiddet sırasında eteği sıyrılan ve bir daha etek giyemeyen Saçılık, “Cezaevi önünde su sıktılar ve eteğim de orda sıyrıldı. O gün bu gündür pantolon giyerim, pijama giyerim ama asla etek giymedim. Bazen dükkanların önünden geçerken arada bir hevesleniyorum. Hiç unutmam eteğim de yeşildi, orada kalmış. Zaten oraya gidiş paramı hemşirenin birinden almıştım Malatyalı. Gelişimde de zaten param yoktu. Benim param olsaydı orada kendime etek alırdım. Onu alacak dahi param yoktu” dedi.

İlgili haberler
'Biz anneyiz, adaletin peşindeyiz'

Gezi direnişinde öldürülen Ali İsmail Korkmaz ve Ahmet Atakan'ın annesi açlık grevinde olan akademis...

‘Annelere verilecek en güzel hediye barıştır’

Barış Anneleri Anneler Günü’nde sokağa çıktı, “Biz annelerin ve çocuklarımızın savaşın gölgesinde ya...

Kadınların mektuplaşmaları engelleniyor

Yıllarca şiddet gördükleri kocalarını, ölmemek için öldüren Çilem Doğan, Nevin Yıldırım ve Yasemin Ç...