Mor Çatı geçtiğimiz günlerde yayımladığı raporunda kolluk güçlerinin ihlal ve ihmal niteliğindeki uygulamalarını odağına almıştı. Raporda şiddete maruz bırakılan kadınların en sık başvurduğu kolluk birimlerinin aynı zamanda kötü uygulamalar ile en çok karşılaştıkları kurum olduğuna dikkat çekilmişti. İstanbul Sarıyer’de yaşayan Ş. de bu kadınlardan biri. Ş., evden çıkması için ev sahibinin tacizine ve baskısına maruz kalırken, çocuğu üzerinden tehdit de edildiğinden koruma kararı çıkartmak ve şikayetçi olmak için Fatih Sultan Mehmet Polis Karakoluna gitti, ancak iki defa kapıdan çevrildi. Binbir kaygıyla karakola giden Ş. 6284 sayılı Kanun uyarınca hızla geçici koruma kararı verebilecek olan kolluğun, baştan savan tavırları ve “Biz ilgilenmiyoruz, siz savcılığa gidin, burada suç yok, şikayetinizi alamayız” söylemleri ile karşılaştı. Ekmek ve Gül’e konuşan Avukat Ceren Kalay Eken yaşanan durumun kamu görevlisinin görevi ihmali olduğunu vurguladı, kadınların karakol kapılarından hukuksuzca çevrilmesinin kadınlar için risk oluşturduğuna dikkat çekti.
Ş. iki buçuk yaşındaki çocuğu ile yalnız yaşayan bir kadın. Ev sahibinin, bekar bir kadın olmasından güç aldığını ve üzerinde daha çok baskı kurduğunu tahmin ettiğini söylüyor. Çünkü üst katta yaşayan kiracılarına benzer bir baskısı yok: “Ev sahibim de benimle aynı şeyleri yaşamış bir kadın. Çocukları küçükken eşinden ayrılmış ama bu konuda hiç empatisi yok.”
‘KÜÇÜK BEBEKLE NEREYE GİDEYİM?’
3 yıl önce eşiyle birlikte Sarıyer Armutlu’daki bu evi tutmuşlar. Bir yıl içerisinde boşanmaya karar vermişler. Evin sözleşmesi eşinin üzerine olduğu için ev sahibi, Ş. boşanma sürecindeyken “evden çık” baskısına başlamış. Ş. o dönemi şöyle anlatıyor: “Boşanma davam yeni başladı, bebeğim var, bakacak kimse yok. Hep çalışma hayatındaydım, bebeğimden dolayı çalışamıyorum. Herkese de bırakamıyorum. Annem var ama o da çok yaşlı. Evden çıksam gidebileceğim bir aile evi de yok. Kardeşim var yalnız yaşıyor, küçük zaten yaşadığı ev, o da kirada. Annem de onunla kalıyor. ‘Ev bulsam hemen çıkacağım ama bebeğim var çıkamam’ dedim. Şu anda da aynı şeyi yaşıyorum.”
‘EVDEN ÇIK’ TACİZİ BİTMEK BİLMEMİŞ
Eski eşinin adına olan sözleşme bitince kendi adına yeni bir sözleşme imzalamışlar ev sahibiyle, kirayı bin 450 liradan 3 bin liraya çıkarmışlar. “Ev sahibi ne kadar istiyorsa verdim. Benden bir sene sonra gelen üst kattaki kiracıyla aynı kirayı ödüyorum” diyen Ş., rahatsız etmelerden o kadar bezmiş ki depozitonun bile peşine düşememiş. Yeni sözleşmeyi imzalayalı 4-5 ay olmadan “Evden çık” baskıları yeniden başlamış. “Kızım burada yaşayacak, çık” diye ihtarname çekilmiş. Ev sahibinin kızı da gelmiş dış demir kapıyı zorlamış, sürekli mesajlar ve aramalarla sıkıştırmışlar Ş.’yi. Eski eşine de mesaj atmışlar, “Oğlunu sokağa atacağım ya gelir alırsın ya sokaktan toplarsın. Araya birilerini sokacağız, bu işin sonu kötüye varıyor, mahkemede değil sadece bizim işimiz” diye tehdit etmişler. Bu ay 3 bin lirada anlaştıkları sözleşme bir yılını doldurunca devletin koyduğu sınır yüzde 25 olsa bile yüzde 50 artış yapmak zorunda hissetmiş kendini Ş.
Avukat Ceren Kalay, bu durumda yasal artış dışında ev sahibinin bir şey yapamayacağını yanı sıra aynı binada 3 dairesi olduğu için ihtiyaç sebebiyle tahliye talebinin de gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Sürekli arayarak Ş.’yi rahatsız etmelerinin ise Yargıtay kararlarında taciz olarak geçtiğini ya da huzur ve sükunu bozmak sayılacağını belirtiyor.
KARAKOLDAN ‘BİZ BUNUNLA İLGİLENMİYORUZ’ DİYE GÖNDERİLDİ
Ş. de tehditler üzerine Fatih Sultan Mehmet Polis Karakoluna gidiyor. Ancak kapıdan “Ev sahibi-kiracı olaylarıyla biz ilgilenmiyoruz” denerek geri çevriliyor. Avukat Ceren Kalay, Ş.’nin kapıdan çevrilmesinin ardından karakolu arıyor. Polisler ellerinde başka bir vaka olduğu için Avukat Kalay’a akşam 7’de gelsin diyorlar, yani diğer vardiyada çalışan polislere aktarıyorlar işi. Kalay, bu durumu şöyle yorumluyor: “Polislerin yoğunluğu gerekçe gösterip klasik görev devretmeleri var. Sabah polisi akşam polisine devrediyor, akşam polisi sabaha devrediyor. Tavırları baştan savmaya yönelik. Resmen görevi ihmal. Ş. 7’den sonra tekrar gitti, ‘Burada bir suç yok’ denilerek yine kapıdan döndürüldü.” Avukat Ceren Kalay, “Polis şikayeti alır, talimatı savcıya sorar. Hukukçu olan savcıdır. Neyin suç neyin suç olmadığına o karar verir” diyor.
‘POLİS NE SUÇ NE DEĞİL KARAR VEREMEZ’
Kalay karakolu tekrar aradığında, defalarca aramanın da taciz olduğunu, “Başınızı belaya sokacaksın” diye bir mesaj atıldığını, bunun tehdide, huzur ve sükun bozmaya girdiğini polislere ifade ediyor. “Kaldı ki Anayasal olarak şikayetçi olma hakkı var” diyerek polise şikayeti almak zorunda olduklarını hatırlatınca geçiştirildiğini anlatıyor. Zaten Avukat Kalay, bir daha da karakola telefonla ulaşamıyor, aradığında telefonları asla açılmıyor. Kalay, bir karakola telefonla ulaşamamanın mümkün olmaması gerektiğini ifade ediyor.
Ş.YE KORUMA KARARI VERİLMEDİ, SAVCIYA YÖNLENDİRİLDİ
“Bebeğimle yalnız yaşıyorum. Karakola da kolay gelmiyorum. Endişeleniyorum” diye konuşan Ş. karakola gittiğinde kirasını ödediğini, olay çıksın istemediğini, tehdit edildiğini, koruma kararı istediğini söylemiş. “Hatta amiri beklediler. Koruma kararı istediğimi ona da belirttim, avukatımın da söylediğini ifade ettim, yok ‘Bursa’daki kişiyi nasıl yakalayayım, savcılığa gideceksiniz’ dediler” diye anlatıyor.
‘KOLLUK GEÇİCİ KORUMA KARARI VEREBİLİR’
Avukat Kalay, polisin kendilerine başvuran kadını savcıya yönlendirmesine dair, “Savcının alabileceği suç duyurusu şikayetini polis hayli hayli alır. 6284 uyarınca ilk görevli makam kolluk. Savcı, 6284 kararı veremezken kolluk verebilmektedir. Savcı aile mahkemesine talep edebilmektedir, ama diyelim pazar günü her yer kapalı, kolluk geçici olarak kendisi verebiliyor koruma kararını” diye konuşuyor.
'POLİSİN BENİ KORUYACAĞINA İNANMIYORUM’
Ş. iki kere karakolun kapısından döndürüldükten sonra, “Ciddiye almıyor karakol, suç yok demek ki burada. Tehditlere suç değil diyorlar. Bu ülkede polisin beni koruyacağı duygusuyla yaşamıyorum. Hukuk bilen bir insan sürecin böyle işlemesinin iyi olacağını söylediği için gittim karakola ama onlar savcılığa yönlendirdi. Ben savcılığa gitsem kim bilir o dilekçenin görülmesi, işleme girmesi ne kadar sürecek. Biliyoruz, duyuyoruz, görüyoruz. Kendimi hiç güvende hissetmiyorum” diyor. Kalay, kolluğun bu tutumunun kadınların direncini kırdığına, bu şekilde kapıdan çevrilmenin kadınların bir daha kolluğa başvurmasının önünde bir engele dönüştüğüne dikkat çekiyor: “O kadın bir daha o karakola gitmez. Buna kimsenin hakkı yok. Görevlerini yapmamak için bu kadar direndiler. Saatlerce telefonlarımızı açmadılar. Türkiye gibi bir ülkede kadınlar bu kadar ağır koşullarda her gün öldürülüyorken, şiddete maruz kalıyorken kadınların karakol kapılarından gönderilmesinin sonuçları çok ağır.”
CEZASIZLIK POLİTİKASI KEYFİLİĞİ ARTIRIYOR
Görevini ihmal eden kamu görevlileri hakkında suç duyurunsa bulunulabileceğini söyleyen Kalay, İçişleri Bakanlığının bir süredir bir cezasızlık politikası işlettiğine dikkat çekiyor. Hiçbir şekilde hiçbir memur hakkında işlem yaptırılamamasının sonucunun bu olaydaki gibi keyfiyete, görevin ihmaline vardığına işaret ediyor. Kalay, bugün ev sahibi-kiracı gerilimlerinin çok basınçlı bir nokta olduğunu, insanların öldürüldüğü olayların yaşandığını hatırlatarak, “Anayasa ve Türk Ceza Kanunu uyarınca polisin bu eylemi, bu kadını iki kere kapıdan çevirmesi çok net görevi ihmaldir. İlk günden karakol işini yapıp ev sahibini çağırsaydı caydırıcı olurdu. Suçu önleme yükümlülüğü de vardır kolluğun. ‘Sadece suç tamamlansın biz sonra gidelim’e dönmüş durumda. Bu, müthiş bir rahatlık. Emniyet Genel Müdürlüğünün, İçişleri Bakanlığının ne yaparsa yapsın irdelemeksizin polisin arkasında durması, soruşturma izni vermemesi nedeniyle bu noktaya geldik. Bu, kadına yönelik şiddetle mücadelede bakımından da çok kötü bir durum. Kendini çok rahat ifade edebilen bir kadın bile o karakol kapısını aşamadı. Başka kadınlar nasıl aşsın?” diye konuşuyor.
‘ŞEHİR DEĞİŞTİRMEK ZORUNDAYIM’
Evden çıkmaya çalışıyor Ş. ancak çocuğun bakımı sorununu çözemediği için çalışamayan bekar bir kadın için bugün İstanbul’da kiraya çıkmak hiç de kolay değil. Aldığı nafakanın çok az olduğunu söyleyen Ş., çocuğunu kreşe 3 yaşına girdikten sonra verebilecek. Ama iyi de bir kreşe vermek istiyor, “Kazanacağım para kreşe ve kiraya yetmeyecek” diyen Ş., hep İstanbul’da yaşamış olmasına rağmen bu şehirde artık yaşamını sürdürmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor: “Şehir değiştirmeyi düşünüyorum. Anadolu’ya çok göç olduğu için fiyatlar da orada çok fazla.” Ş., memleketi Sinop’a dönmeyi düşünüyor ama nakliye masrafını bile onun için bir soru işareti. Başka bir yerde ev tutmak, depozito, emlakçı ücreti, nakliyat masrafı... Göçü teşvik için nakliyat yardımı büyükşehir belediyesi yapmıyor, Ş. Şimdi ilçe belediyesine nakliye yardımı için başvurduğunu belirtiyor.
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
6284 kadınlara neler sağlıyor?
Ahmet Kural tarafından şiddete maruz bırakılan Sıla’nın da başvurduğu 6284 sayılı Şiddetin Önlenmesi...
Dernek sohbetleri: Kirayı mı, ücretlerin asgari üc...
Son süreçte asgari ücreti belirlenmesi ve ardından işçilerin, emekçilerin yükselttiği ‘ek zam’ taleb...
Uçuşan kayısılardan, uçuşan faturalara kısa yolcul...
Malatya’da depremin ardından işçi, emekçi ve emekli kadınlar toplu faturalarla karşı karşıya. Kalama...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.