‘ATK, hukuksuzluğu hukuk kılıfına uydurmaya çalışıyor’
Aysel Tuğluk, demans rahatsızlığı nedeniyle tüm çağrılara rağmen 500 gündür tahliye edilmiyor. Tuğluk’un avukatı Elif Taşdöğen, Adli Tıp Kurmunun hukuksuzluğa kılıf uydurduğuna işaret ediyor.

HDP Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevindeyken, Demokratik Toplum Kongresine (DTK) yönelik operasyonla 29 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan, 6 yıldır Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevinde olan Aysel Tuğluk’a tutukluğunun 5’inci yılında demans tanısı konuldu. Cezaevinde tek başına yaşamını sürdüremezken rahatsızlığına rağmen 500 gündür tahliye edilmeyen Tuğluk’un hastalığı her geçen gün çok daha ağırlaşıyor. Ailesi, avukatları, arkadaşları ve Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın Kampanya Grubu ise Aysel Tuğluk’un serbest bırakılması, sağlıklı ve insani koşullara tedavisinin devam etmesi için çağrılar yapmaya devam ediyor.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurumunun verdiği “Aysel Tuğluk cezaevinde yaşamını tek başına idame edemez” raporuna rağmen Tuğluk’un durumunu üçüncü kez inceleyen Adli Tıp Kurumu yakın bir zamanda bir kez daha “Cezaevinde kalabilir” raporu verdi. Aysel Tuğluk’un son durumunu ve ATK’nin tutumunu konuştuğumuz Tuğluk’un avukatlarından Elif Taşdöğen “ATK raporlarında kendi içinde çelişkiler barındıran onca bilgi, saklı. Raporda demans ilaçları kullanıldığına dair ASM doktorunun reçetelerine yer vererek de itirafta bulunmuş oldular. ASM doktorunun, hapishane personellerinin, Tuğluk ile zaman geçiren aynı bölümde kalan diğer tutsakların görüşünün de alınması gerekirdi, tüm bu ayrıntılar es geçilmiş” diyerek ATK raporunun siyasi saiklerle hareket ettiğine işaret etti.


Aysel Tuğluk tüm çağrılara rağmen 500 gündür cezaevinde. Tuğluk’un sağlık durumuna ilişkin hukuki süreç nasıl işledi, siz nasıl girişimlerde bulundunuz, adalet sisteminde nelerle karşı karşıya kaldınız?

Biliyorsunuz Sayın Tuğluk Eylül 2017’de annesini kaybetti. Ankara İncek Mezarlığında yapılacak cenaze töreninde mezarlıkta toplanan bir güruh, “Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz. Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek cenazeye ve cenazeye katılanlara saldırdı. Buna maruz kalıp katlanmak bir insan için, özellikle bir evlat için ne kadar ağır tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Bu ülkede yaşananlara rağmen insani duygularımızı halen yitirmemişiz. Aysel Hanım da o insanlardan biri. İnsan hakları, kadın hakları mücadelesinde bir özne olmuş; en ön olan birinden bahsediyoruz. Bu anlamda mücadele veren birinin de doğrudan buna maruz kalmasının iç dünyasında yarattığı tahribatı görmek gerekir. Akabinde başlayan pandemi süreciyle, cezaevleri çok ciddi bir tecride gömüldü ve korkunç bir izolasyona tabi tutuldular. Bu süreçte tutsaklar ne avukatları ne aileleri ne de arkadaşlarıyla görüşebildiler. Hatta kendi aralarındaki sosyal aktivitelerde izole olan insanlar pandemi gerekçesiyle askıya alındı. Böylesi karanlık olan bir dönemde ne yazık ki hastalığı hemen fark edilemedi. Gerçi önceden beraber kaldığı arkadaşlar tarafından belli başlı belirtiler fark edilse de annesinin yasına yorulmuş hep. Sayın Tuğluk’un rahatsızlığı ilk olarak şubat 2021’de fark edildi. Ancak öncesine dayandığı ortada. Ve haliyle geç fark edildi. Teşhis konulduktan sonra da Tuğluk hastalığının özellikle diğer hasta tutsakların önüne geçip gündem edilmesini istemiyordu. Böylesi bir ortamda Kocaeli Tıp Fakültesinde çok kapsamlı muayeneler yapıldı. 6 aylık süreç sonunda Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurulu raporunu açıkladı ve nörolog, psikiyatr, kardiyolog, dahiliye ve adli tıp uzmanlarından oluşan 9 kişilik uzman hekim heyeti oy birliğiyle “Aysel Tuğluk cezaevinde yaşamını tek başına idame edemez” şeklinde rapor düzenledi. Çok detaylı hazırlanmış olan Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Kurulu raporuna karşılık Adalet Bakanlığına bağlı atama usulü ile atanan ‘hekimler’ atama usulüne yakışır bir karar vermiş oldular ve yanlı ve gerçeklikten uzak siyasi saiklerle hazırlanmış olan raporu kamuoyu ile paylaştılar. Tabii hemen Türkiye İnsan Hakları Vakfından (TİHV) alternatif bilimsel tıbbi mütalaa talep edilip bu mütalaa ile ATK Üst Kuruluna itiraz edildi. Bunun yanında kamu başdenetçiliğine başvuruda bulunulmuştu.

‘KISMİ SAVUNMA YAPABİLİR’İN HUKUKİ BİR KARŞILIĞI YOK

Üst kurula yapılan itiraz dururken tutuklu yargılandığı ve herkesçe Kobani dosyası olarak bilinen Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Sayın Tuğluk’un savunmasının alınabilmesi için yine 3 haftalık bir gözetim için ATK’ye sevk etti. Yine ATK tutumunu ve siyasi saiklerle hareket ettiğini gösteren bir karar verdi. Ama bu sefer daha da ileriye giderek uzman nörolog hekiminin imzası olmaksızın; hukukta bir karşılığı olmayan “Kısmi savunma yapabilir” şeklinde eksik ve yanlış bir rapor düzenlendi. Yine geçen haziran ayında ATK’ye sevk edildi ve ne yazık yine “cezaevinde kalabilir” diye rapor verdi. İlgili yerlere itirazlar yapıldı ve halihazırda Anayasa Mahkemesine ihtiyati tedbir talepli olan başvuruda herhangi bir karar verilmediği gibi hükümlü bulunduğu dosya da yapılmış olan bireysel başvurunun üzerinden 2 buçuk yıl geçmesine rağmen karara bağlanmadı.

Aslında uzun uzun anlatmaya çalıştık. Anlatılanlar ışığında karşımıza set olarak sözde hukuk sitemine bürünmüş yargı ayağı çıktı. Mücadelenin bir simgesi haline gelmiş olan Aysel Tuğluk’a hukuk adı altında siyasi iktidara hizmet eden ve resmen intikam alma gibi bir saikle hareket eden bir kurum ile karşı karşıyayız.

‘ATK SIRTINI İKTİDARA DAYAMIŞ DURUMDA’

Adli Tıp Kurumunun tutumu da bu süreçte en çok tartışılan konulardan biri oldu. ATK’nin bilimsel değil siyasi saiklerle Aysel Tuğluk için cezaevinde kalabilir raporu verdiği, bu raporların Aysel Tuğluk’un sağlığını riske attığı konusunda değerlendirmeler var. Siz Adli Tıp Kurumu sürecini nasıl yorumluyorsunuz?

Özenli bir şekilde yapılan tetkiklerin sonucunda 9 uzman hekimden oluşan heyetin vermiş olduğu bilimsel raporun aksine; ATK’den tam tersi, çelişkilerle dolu bir rapor alınıyorsa burada siyasi iktidara sırtını dayamış ve bu şekilde kendini yine ifşa eden bir ATK görüyoruz. Evet bunu bu kadar rahat söylüyoruz çünkü en son verdiği ATK raporlarından birinde Tuğluk’un mevcut durumunu değerlendirmemiş, aksine kendisine isnat edilen suçlamalardaki eylem tarihlerini değerlendirmişti ve bu haliyle kişinin sağlık durumunun iyi olduğunu haliyle “şahsın cezai ehliyeti vardır” yönünde bir karar tanzim etmişlerdi. ATK’nin değerlendirmesi yine olması gereken kriterleri taşımamıştı. Hatta bu haliyle yayımlanan raporda nörolojik bir hastalığı olan hasta tutsağa ait değerlendirmeye psikiyatrların görüş ve imzası alınarak başka bir noksanlığa imza atılmıştı. Ve bu psikiyatrlar bir de savcı edasıyla “Kişi olaylar esnasında eylemlerinin sorumluluğunu kavrayacak durumdadır” diye hüküm kurup yetki gasbında da bulunmuştular. Buna ilişkin yapılan itirazda bu süreci olabildiğince uzatan ATK ne hikmetse aynı gün içinde dosyaya sonradan bir nörolog görüş ve imzası alıp ekleyerek “kısmi savunma” yapılabilir demişti. Hukuk terminolojisine aykırı bir şekilde “kısmi savunma” absürtlüğünü ortaya attılar. Bunlar bir yana, mahkeme başkanı da sanığın şu anki durumu için değerlendirilmesi gerektiğine dair ara karar oluşturmuştu.

ATK raporlarında kendi içinde çelişkiler barındıran onca bilgi; ayrıntı saklı. Raporda demans ilaçları kullanıldığına dair ASM doktorunun reçetelerine yer vererek de itirafta bulunmuş oldular. Tuğluk’un hastalığı ile ilgili raporlara yer verilmiş. Bu gibi çok fazla itiraflarla dolu ve aynı zamanda kendini teşhir eden bir ATK raporu söz konusu. Ayrıca ASM doktorunun, hapishane personellerinin ve aynı şekilde Tuğluk ile zaman geçiren aynı bölümde kalan diğer tutsakların görüşünün de alınması gerekirdi, yine tüm bu ayrıntılar es geçilmiş. Tuğluk’un cezaevinde yalnız kalamayacağına dair verilen sağlık kurul raporları ile bilimsel uzman görüşlerinin tam tersi raporlar veren ve içeriğinde ciddi çelişkiler barındıran ATK’nin farklı kurullarının önceki değerlendirmelerine benzer şekilde hazırlanan son rapor, on kişilik bir kurul tarafından hazırlanmış olup, müvekkilin üç ay süreyle günlük olarak izlenmesinin gerekliliği ve ancak bu üç ayın sonunda kesin değerlendirme yapılabileceğine dair üç üyenin muhalefet şerhini barındırıyor.

ATK, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum ve yıllardır siyasi iktidarının gölgesinde kalıp ona göre raporlar tanzim ediyor. Ayrıca bu ‘bağlı’ kurumun tek mağduru sayın Tuğluk değil. ATK ‘cezaevinde kalabilir’ diye karar verdiği onca siyasi tutsağın cenazesi hapishanelerden alındı. Yaşamları; biriktirmiş oldukları anıları bir tabuta sığdırılarak hapishaneden bu şekilde çıkmalarına sebep oldular. Ailelerinden, sevdiklerinden uzak bir şekilde vefat ettiler. Hukuk kılıfına uydurulmaya çalışarak hukuksuzca ve en önemlisi vicdansızca huzurlu veda etme haklarını gasbettiler. Bunlar basite alınacak şeyler değil. Türkiye’nin tarihini oluşturuyor ve bu insanların hafızalarında yer edinecek önemli yaşanmışlıklardır.

‘KADIN MÜCADELESİNİN DEĞİŞTİRİCİ GÜCÜNE İNANCI TAM’
Aysel Tuğluk’un son durumuna ilişkin sizin gözlemleriniz neler, sağlık durumu nasıl?
En son 20 Temmuz tarihinde gördüm kendisini. Olumlu anlamda bir değişiklik olmadığını söyleyebilirim, aksine olumsuz olarak gözlemler edindim. Bakın biz sadece avukat görüş odasında kısa bir süreliğine kendisini gözlemleyebiliyoruz. Bu kısa süre zarfında bile her şey çıplak gözle görülebiliniyorken onunla yaşayan diğer tutsakların görüşü bu noktada çok önemlidir. Dar alandan oluşan yaşamını değerlendirdiğimizde yaşadığı riskleri tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Bırakın cümle kurmayı kelimeleri telaffuz etmekte zorlandığına tanıklık ediyoruz. Aynı şekilde denge problemi ciddi bir boyuta erişmiş durumda. Yine yön algısı yok denilecek hale gelmiş. Aynı anda birden fazla avukatın bulunması halinde odak problemi yaşadığına dün de tanıklık ettik ne yazık ki. Bütün bu hastalığının olumsuzluklarını bir kenara bıraktığımızda Aysel Tuğluk yine aynı Aysel Tuğluk. Kadınlara ve mücadeleye olan inancı tam. Her sohbetimizde bunu az kelime ile de olsa dile getirmekte. Kadın mücadelesi ile bir şeylerin değişeceğine olan inancının tam olduğunu gözlemleyebiliyoruz.
Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın başta olmak üzere pek çok kesim Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesini talep ediyor. Aysel Tuğluk sürdürülen bu çalışmalara dair ne der, neler hissediyor, kendinin de bir çağrısı, mesajı olur mu?
Aysel Hanım çok naif ve duygusal bir insan. Her zaman insan hakları özelinde hasta tutsakların mücadelesini vermiş bir kadın. Zamanında mücadelesini verdiği hasta tutsakların durumunu demans hastalığı da hafızasından silememiş. Buna tanıklık ediyoruz diyebiliriz. Yapmış olduğumuz sohbette; bireyler özelinde değil hasta tutsaklara ilişkin mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini ve yine bu hasta tutsakların yalnız bırakılmaması gerektiğinin altını çiziyordu. Bu noktada hukuk mücadelesinin önemli olduğundan dem vuruyordu. Tüm bu hukuksuzluğun hakim olduğu ortamda inadına direnmek gerektiğini söylüyor, mücadele verenlerle beraber güzel günlerin çok yakın olduğuna dair olan inancından bahsediyordu. Dünyanın kadınlar tarafından yönetilmesi gerektiğine olan inancını saklamıyor ve mücadelenin asıl özneleri olarak kadınları gördüğünü; bu kadınların mücadeleye güç verdiğini gülerek iletiyordu biz avukatlara. Şaka ile karışık; uzun süre görmediği eski dostlarını bu illet hastalık sayesinde görme imkanı bulduğunu dile getirerek bu vesile ile dostluğun kıymetine atıfta bulunuyordu. İyi insanlar iyi ki var diyordu…

GÜLTAN KIŞANAK’TAN AYSEL TUĞLUK İÇİN MESAJ!
‘Aysel için mücadele tüm hasta tutsaklar için mücadele etmektir’
‘Aysel arkadaşımızın yaşadıkları aslında bir işkence. Ben Adli Tıp heyetinin de Aysel arkadaşımızın hastalığı konusunda gerekli bilgiye sahip olduğunu düşünüyorum. Buna rağmen ‘cezaevinde kalabilir’ ve ‘kısmi savunma yapabilir’ gibi bir karar kurmaları tamamen politik angajmanları ile ilgilidir. Bu durumdan doğrudan iktidar sorumludur. Kamuoyunun ilgisi ve desteği ile bu işkence durumuna son verecek bir gelişme yaşanacağına yürekten inanıyorum. Başta kadınlar olmak üzere ilgilenen duyarlılık gösteren dayanışma içinde olan herkese teşekkür ediyor, mücadelelerinde başarılar diliyorum. Aysel arkadaşımızın durumu cezaevindeki tüm hasta tutsaklar açısından bir örnektir. Sağlık hakkı cezaevlerinde askıya alınmış durumda. Bu mücadelenin başarısı tüm hasta tutsaklar için bir umut ışığı olacaktır.


İlgili haberler
‘Demans hastası Aysel Tuğluk’a zorla savunma yaptı...

Aysel Tuğluk'un demans hastalığı raporlarla ortaya konmasına rağmen Kobane Davasında SEGBİS ile savu...

Avrupa Parlamentosu milletvekillerinden “Aysel Tuğ...

Avrupa Parlamentosu milletvekilleri demans teşhisi konulmuş olmasına rağmen hâlâ Kandıra Cezaevinde...

Aysel Tuğluk için 1000 kadın adalet çağrısı yaptı:...

Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın, Tuğluk’un son durumuna dair basın toplantısı yaptı. Toplantıda konuşan...