Ankara’daki saraydan daha önemliydi oğlumla benim yaşantım
Soma Katliamı’nda yaşamını yitiren 301 madenci için ailelerin adalet talebi hiç bitmedi. Oğullarını yitiren Elmas Kaya ve Gülsüm Çolak ‘Ne yaparsa yapsınlar davamızdan vazgeçmeyeceğiz’ dedi.

Manisa Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği iş cinayetiyle ilgili davanın 18. duruşması görüldü. Hukuk sistemine güvenleri olmadığını belirten ailelerden Elmas Kaya, “Ankara’daki saraydan daha önemliydi oğlumla benim yaşantım. Çok mutluydum ama elimizden aldılar hepsini. İnsanlar nasıl düşünür bilemem ama ben son ana kadar bu suçluların cezalarını çekmesini, onların da bizim gibi yanmasını istiyorum” dedi.
6 Temmuz’da davanın görülmesine 5 gün kala, davayı en başından beri yürüten mahkeme başkanı değiştirildi. Katliamın üzerinden 3 yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen gerçek bir yargılamanın yapılmadığı davada adalet talebi sürüyor. Yaşadıkları süreci ve kendilerine reva görülen adaleti Gazete Şûjin’e anlatan aileler, hukuk sistemine güvenleri olmadığını ancak adalet taleplerini devam ettireceklerini söyledi.

BİRİLERİ ZENGİN OLSUN DİYE ÖLDÜ ÇOCUKLARIMIZ
Elmas Kaya maden katliamında oğlu Kader Yıldırım’ı kaybetti. Katliamın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen acısının ilk gün kadar taze. “Acım özleme, bekleyişe dönüştü, gözümden akan yaşlar yüzümü yakıyor öyle ki yanıyor içim. Herkesin evladı ölüyor, herkesin canı yanıyor ama bizimkiler bu şekilde birilerinin hırsı için, birilerinin zengin olması için yaşamını yitiriyor. Hani bazen bağırıyorlar ya ‘adalet’ diye, ben de bağırıyorum ama sonra düşünüyorum adalet mi var, duvarda kalmış bir yazı o. Suçsuzlar, zavallılar hapse girer ama asıl caniler, suçsuzlar bunlara hiçbir kural yok. Bunların arkasında koskoca bir Ankara var” diyerek, yaşanan adaletsizliğe tepkisini dile getirdi.

SUÇLULARIN CEZASINI ÇEKMESİNİ İSTİYORUM
Ailelerden bazılarının davadan vazgeçtiğini söyleyen Kaya, “Çok para aldılar da, Cumhurbaşkanı uğramış, Başbakan ziyaret etmiş, Taner Yıldız gelmiş, vazgeçirmişler. Bana da geldiler; hiç bir şey lazım değil ki bana, ben oğlumla zaten çok mutluydum, çok güzel bir yaşantım vardı, toprağın, ağacın içindeydik. Ankara’daki saraydan daha önemliydi oğlumla benim yaşantım. Çok mutluydum ama elimizden aldılar hepsini. İnsanlar nasıl düşünür bilemem, ben son ana kadar bu suçluların cezalarını çekmesini, onların da bizim gibi yanmasını istiyorum” dedi.

BİR CAN GİDİYOR BİR LOKMA EKMEK İÇİN
Soma katliamının ardından her maden kazasında aynı acıyı yaşayan Elmas, hissettiklerini şöyle dile getirdi: “Onlar da bizim çocuklar gibi boşuna gitti dedim. Bu dünyada, bu ülkede artık insan değerinin olmadığını gördüm. Ölenler boşuna ölüyor. Üzülüyorum her aldığım haberde, bir can gidiyor bir lokma ekmek için, insan üzülmez mi? Bir gün haber izlerken ‘Zonguldak’ta işçiler çıkarılamadı’ dediler. Televizyonu kapattım, saatlerce ağladım. Kendimi orada hayal ettim, madende, orada bekledim, oğlum sağ çıkacak gelecek diye kendimi orada hayal ettim, ben bu ölümü daha kaç kere yaşayacağım. Ben de gittim o madene, oğlumu bekledim, orayı görünce ciğerlerimi sökesim geldi, dedim, ben oğlumun ekmeğini nasıl yedim, burada nasıl çalıştırdım.”

YETER Kİ ADALET YERİNİ BULSUN
Davadan kendi lehlerine bir karar çıkmayacağını ifade eden Elmas, “Çok çaba sarf ediyoruz, yani ‘Fizan’a gidin’ deseler gideceğiz, yeter ki hak yerini bulsun, ama hiç umudum yok. Sahipsiz olduğumuz için, suçluların, canilerin hepsinin sahibi var ama işçilerin, zavallıların sahibi yok ama sonuna kadar takip edeceğiz davayı. Bu davanın sonucu olumlu olursa sadece bizim için değil bundan sonrakilere de yararlı olacak” şeklinde konuştu.

KİMSE KENDİSİNE DOKUNULMAZ SANMASIN
Elmas son olarak, Türkiye’deki herkese çağrıda bulunarak, “Birlik beraberlik içinde olalım. Aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın devri geçti, tedirginlikler içinde yaşıyoruz, yarın ne olacağı belli olmuyor. Ben mesela, burada sessiz sakin huzurluca yaşayan bir insandım ama bak 3 yıl içinde ne hale geldim. Onlara da gelecek sıra, kimse kendisine dokunulmaz sanmasın” diyerek, herkesin dayanışma göstermesi, mücadele etmesi gerektiğini söyledi.

HUKUKSUZLUĞA KARŞI DÖRT KOLDAN MÜCADELE
Katliamda oğlunu yitiren bir diğer kadın da Gülsüm Çolak. Katliam geride kalanların hayatında derin izler bırakırken 13 Mayıs’ın ardından kimse hayatını olduğu yerden devam ettirememiş. Acı da öfke de her türlüsüyle yaşanmış, üzerine sorumluların yargılanmaması, hesapsızlık eklenince öfke katlanmış ama hayat da başka yerden akmış, adliye salonlarından çıkmayan adalet, o salonlara taşınan adalet çığlığı…
Gülsüm iki oğlundan birini; Uğur’u katliamda yitirdi. Diğer oğlu ise katliamın ardından, adaletin olmadığına kanaat getirmiş; ağabeyinin ve arkadaşlarının hesabını sormak için hukuk okumaya karar vermiş. Ama mücadele etmekten vazgeçmemiş, 3 yılda bitirmiş fakülteyi, bu adalet mücadelesine başka bir yerden dahil olmaya hazırlanıyor o da. Gülsüm oğlunun bu çabaları ile ümitlenmiş, çünkü yaşadıkları acı yetmiyormuşçasına uğradıkları hukuksuzluğa karşı dört koldan mücadele etmek gerekiyor.
İSTİYORLAR Kİ YORULUP VAZGEÇELİM, VAZGEÇMEYECEĞİZ!
Mahkeme başkanının değiştirilmiş olmasına tepkili olan Gülsüm de. “Hakimi değiştiriyorlar, ne demek bu, sil baştan başlayacak bu dava. İstiyorlar ki biz daha çok uğraşalım, yollarda perişan olalım, yorulup vazgeçelim, ama vazgeçmeyeceğiz! Ne yaparlarsa yapsınlar vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Önceki gün sonlanan ‘Adalet Yürüyüşü’nü hatırlatan Gülsüm, “Biz üç yıldır sürdürüyoruz bu yürüyüşü, bunu da görsün herkes” diyerek, haktan hukuktan yana olan herkesi dayanışmaya, bu yürüyüşte yanlarında olmaya çağırdı.
İlgili haberler
10 Ekim Katliamı’nın ardından anneler anlatıyor...

10 Ekim’de barış için gittikleri Ankara’da yaşamlarını yitirenlerin yakınları anlatıyor: Adalete güv...

Soma’da yaşamını yitiren işçilerin anneleri adalet...

Soma’da üç yıl önce bugün, Türkiye’nin en büyük işçi katliamı yaşandı. 301 işçi, daha fazla kömür çı...