2017’nin son günleri. Yine yoğun bir iş günü. Metal kokularının ve makine seslerinin saat ilerledikçe arttığı bir gün... Saat 16.00’da zil çaldığı anda mesaiye kalmamak için elimizdeki işi daha da hızlandırıp yaptığımız parça adedini daha da artırmaya çalışıyoruz. Saat 16.00 oluyor ve o gün, günün en güzel gelen sesi vardiya bitiş sesi.
Yazın çok sıcak, kışın çok soğuk ve her zaman havasız olan giyinme odasına koşuyoruz. Hızlıca giyindikten sonra serviste yer bulamama ihtimali de olduğundan hızlı adımlarla servise ilerliyoruz. Gebze’nin binlerce işçisi ve oturanı için nadir seçeneklerinden biri olan çarşıya doğru yol alıyor servis. Servisten beraber iniyoruz arkadaşımla. Bölümlerimiz ayrı olduğu için bazen çay molalarında veya aynı yerde servisten indiysek ayrılacağımız yere kadar sohbet ediyoruz.
Benden önce o giriyor söze. Benden çok daha genç. O 3 yılı aşkın süredir çalışıyor orada, ben ise daha az. “Yoruldum artık, her gün aynı şeyler. Bir gün iş yok diye az çalıştırıyorlar, diğer gün iş var diye hem daha çok çalıştırıp hem de mesaiye bırakıyorlar.” O biraz soluklanınca soruyorum “2018 nasıl olsun istersin, gelecek yıl ne yapmak istersin?” Önce gülüyoruz, sonra: “Evlenmek diyor, bir an önce evlenmek.”
Konuşmaya devam ediyoruz yol bitsin istemeden. Ben hiçbir şeyden zevk alamadığımı, yemek yemenin, uyumanın, işe gelmenin çok sıkıcı geldiğini söylüyorum. Gece gelmeyen uykumun, çalışırken geldiğini söylüyorum. Hem şaşkın hem gülümseyerek “Sadece benim böyle olduğumu sanıyordum, demek ki herkes böyleymiş” diyor. “Her gün aynı şeyi yapmak, kurulmuş saat gibi davranmak çok sıkıcı ve kötü” diye devam ediyor. En güzel yaşlarımızda nerelerdeyiz, koşullarımıza bak!.. Pazar mesaisine geliyor konu. Kendi bölümümde pazar mesaisinin zorunluymuş gibi yaptırıldığını dert yanıyorum ona: “Pazar günü çalışmaya karşıyım ben” diyor, “Tek günümüz o bizim, ne gerek var” diyor. Zaten tek bir gün senin olunca hemen bitiyor. Yeni yıl dileğini tekrar soruyorum, “Çalışma koşulları düzelsin, daha mutlu oluruz” diyor, “Ondan bu mutsuzluğumuz, çalışma koşullarımız değişsin” diye tekrar ediyor, bu sefer isteğinden daha emin ve daha umutlu gözlerle.
Sonra birbirimize sıkıca sarılıp ayrılıyoruz. Yola tek devam ederken kendi kendime tekrarlıyorum, az önceki kız kardeşimin sarılışındaki sıcaklığı hatırlayıp kadınlar yan yana olursa dünya değişir sözüne de bir kez daha inanarak; Bu mutsuzluluğun, tek düzeliğin bu mutsuzluğu yaratan çalışma ve yaşam koşulları mutlaka değişmeli, değişecek diyorum.
2017 metal işçisi kadınlar açısından zor başlamıştı. Türk Metal Sendikasının 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için Ankara’da düzenleyeceği etkinlik için yola çıkan kız kardeşlerimizden 7’si hayatını kaybetmişti. Bize çiçek vererek veya fotoğraf çektirerek 8 Mart’ın anlamını basitleştirenler, 8 Mart’ta bizleri çalıştığımız alanlardan uzaklaştırmakla kalmayıp 7 kız kardeşimizi de aramızdan ayırdı. 2017 belki de son yıllarda en çok acının yaşandığı, bir an önce bitmesini istediğimiz, yaşam koşullarının her gün giderek daha da zor geldiği bir yıl oldu bizim için. Metal sektöründe çalışan bir kadın olarak söyleyebilirim ki, 2017’de çalıştığım ve hâlâ devam ettiğim büyük firma işlerinin kötü olduğu, memleketin halinin kötü olduğunu ve bunun işleri etkileyebileceğini söylediği durumda bile bir an dahi ne üretim azalmadı. Biz işçiler bir an bile rahat nefes almadık. 2018’in ise bütün kadınlara acısız, sömürüsüz, şiddetsiz, tüm sıkıntıların en aza indiği hatta ortadan kalktığı günler getirmesini diliyorum.
İlgili haberler
Bizim mahallenin kadınları mücadeleye hazır
2018 yılı kadınların dilediği bir yıl olsa bakın neler olur, ülkede, dünyada neler değişir...
Yeni yıla da el ele girdik
İmkanı olmayanın, yalnız olanın, kalabalık sevenin, dans etmeyi özleyenin, özgürce istediğimiz gibi...
Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır!*
Gebze’nin Hürriyet Mahallesindeyiz. Kadınlar 2018’den çok şey istiyor. Aslında pek de umutlu değille...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.