Yolun sonu hep çukur değil!
Geçtiğimiz sayılarda Esenyalı mahallesinde yer alan Kutu Park’ın liseliler için nasıl bir çukura dönüştüğünden bahsetmiştik. Bu yazımızda mahallenin gençleri ‘Başka bir alternatif var’ diyor!

Akran baskısı, erken yaşta evlilik, eğitimden uzaklaşma ve çeteler... Bunlar gençliğin yaşadığı sorunlar. Önceki Ekmek ve Gül sayılarında Kutu Park’tan bahsetmiştim. Gençlerle birlikte bu sorunları ve Esenyalı Mahallesi’ni değiştirmeye Kutu Park ile başladık.

Kutu Park Esenyalı Mahallesi açısından gençlerin itildiği uyuşturucu, akran zorbalığı, şiddet çukurunun bir metaforu haline geldi. Biz de gençler olarak o çukurlardan çıkabiliriz demek için Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak parkta takılan gençlerle etkinlikler yapmaya karar verdik.

Kutu Park’ta bir açık hava sineması düzenlemek için hazırlık yaptığımızda, parkta sürekli vakit geçiren 13 ila 15 yaş arasındaki kimi gençler “Kutu Park bizim evimiz, buraya bizden başka kimse giremez” diyerek etkinliği engellediler. Aileleri, çocukları ve bizleri oradan göndermek için torpil patlatıp korkutmaya çalıştılar. Biz ise gençlere ulaşmanın farklı yollarını bulmaya devam ettik.

EVLİLİK KURTULUŞ GİBİ GÖRÜNÜYOR

Mahallede çok yaygın bir biçimde gözlemlediğimiz bir durum var. Yaşları daha 17 olmasına rağmen genç kadınlar evlilik hayali peşinde koşuyorlar. “İyi bir üniversiteye gidemeyeceksem, kötü bir üniversiteye gidip parayı boşuna harcamaya gerek yok” diye düşünüyorlar. Çünkü aileleri sürekli olarak “Sen bir yüksün” diyor. Böyle olunca da genç kadınlar, evliliği ailenin baskısından, ekonomik zorluklardan bir kurtuluş olarak görüyor.

Biz de dernekte Sosyolog Birgül Avdan eşliğinde akran baskısı ve erken yaşta evlilik ile ilgili bir etkinlik düzenledik. Genç kadınlar olarak attığımız bu ilk adımın Kutu Park’a alternatif oluşturacak bir çözümün parçası olduğunu düşünüyoruz. Daha fazla etkinlikler düzenleyerek, gençler olarak doğru anlamda birlikte hareket edebileceğimizi, birbirimize eziyet etmeden, yan yana bu etkinliklerde akran zorbalığı uygulayan, maruz kalan, evliliği bir kurtuluş olarak gören arkadaşlarımıza göstermeye çalışacağız.

BU GENÇLER NASIL OKUYACAK?
“Her şeyin başı eğitim” sözünün bu kadar yaygın olduğu bir ülkede, gençlerin okumasına bile izin verilmiyor. Üniversite tercih dönemindeyiz. Çevremizdeki gençler “Keşke üniversite kazanmasaydım okumak istemiyorum. Bu ülkede okuyunca ne olacağım ki, boşuna para gidiyor” diyor. Aileler, “Çocuğum okusun, okutmak için elimden gelen her şeyi yaparım. Ama bu ekonomik sıkıntılar varken çocuğumu nasıl okutacağımı bilmiyorum” diyor. İki tarafa da hak veriyorsun. O zaman haksız olan taraf kim? Aileler haklıysa, çocuklar haklıysa, kimler haksız? Bizlere, gençlere, ailelere haksızlık yapan bu sistem.
Bu sistem liseli gençlerin akıllarına bile okulu bırakıp işe girmeyi koyuyorsa bizim el ele verip bu sistemi yok etmemiz lazım. Gençler yok olursa, Türkiye'nin bir geleceği olmaz. Geleceğimiz yok olur. Hep diyorum ve demeye devam edeceğim bizim yapmamız gerek tek şey: örgütlü bir şekilde mücadele etmek.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül