“Derneğin kapısının önünden daha önce de birkaç kere geçtim aslında ama içeri girmeye cesaret edemedim. En sonunda bir yerden başlamalısın diyerek girdim içeri.”
Bunlar Aslı’nın sözleri. Boşanma sürecinde olan Aslı’nın davasını dernek Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği olarak yakından takip ediyoruz. Tüm zorluklara rağmen sonunda açabildiği davasının ilk duruşması 3 ay sonra görülecek.
Çiftçilik yaparak geçimini sağlayan bir ailenin 4 çocuğundan biri o. 16 yaşında babasının ölümünden sonra başlamış hayatın zorlukları o ve ailesi için. Yaşadığı köyde okul olmadığından ablasıyla beraber kasabada bitirmiş ilkokulu. Annesinden uzakta başkalarının evinde yaşamak zor geldiği için ilkokul bittikten sonra köye dönmüş.
‘LAF OLUR’ DİYE BAKKALA BİLE GİDEMEMEK
“16 yaşındayken babamı şeker hastalığından kaybettik. Abim askerdeydi. Akraba ve çevre baskısı o kadar artmıştı ki bakkala gittiğimizde bile kolumuzdan tutup eve getirip anneme ‘Kızınızı çıkarmayın sokağa laf olur’ diyerek namus bekçiliği yapıyordu herkes.” Aslı’nın bu bahsettiği, köy yerinde kadın olmanın getirdiği zorluklardan yalnızca biri.
Bir süre sonra evin geçimine katkı sağlamak için tekstilde çalışan Aslı’nın üstündeki baskı işe başladıktan sonra biraz azalmış: “Yaklaşık 3 yıl sigortasız çalıştım. Ama kendi paramı kazanmak o kadar iyi hissettirmişti ki. İlk maaşımla eve bir sürü şey almıştım.”
Abisinin evlenmesiyle yaşamında yeniden tüm dengeler değişmiş. Hiç tanımadığı yengesinin erkek kardeşini bir anda hayatının orta yerinde buluvermiş. Gördüğü ilk günden beri kendisini taciz eden bu adamdan bugün halen kurtulmaya çalışıyor: “Ya ailesini gönderiyordu ya da çevrede ‘birlikteyiz’ diye dedikodu çıkartıyordu. Sürekli haber gönderip benimle evlenmenin yollarını deniyordu. İş çıkışı gittiğim evimde söz kesme merasimi içinde buluyordum kendimi. Öyle ki bir keresinde kadınlarla erkeklerin ayrı oturmasını fırsat bilip arabulucunun da üç kağıtçılığıyla yüzüğü evimize bırakıp gitmişlerdi. Ailem bana asla baskı yapmadı hep son sözü bana bıraktılar ama onlara da ayrı ayrı ‘Aslı istiyor’ diyen arabulucunun oyununa geldiler.”
Her defasında bir şekilde bu durumdan kurtulan Aslı bir sabah başına geleceklerden bihaber işyerinin yolunu tutmuş: “Bir araba durdu önümde, toplam 3 adamın beni zorla arabaya bindirdiklerini hatırlıyorum, bir de yanımda geçen polis arabasının ışığını.” Kaçırılan Aslı 3 gün boyunca yaşadıklarının travmasını halen atlatamamış, “Beni evlenmeye ikna etmek için etmedikleri işkence kalmadı” diye anlatıyor. Aslı’yı 3 gün boyunca bulamamış ailesi onu, sonra tesadüfen bulunuyor Aslı ve şikayetçi olması üzerine adam tutuklanıyor.
AİLE BASKISI PRANGALARI TAKTI
“Abimin evliliği bozulmasın diye ben adı evlilik olan bu ızdırap dolu yaşama mahkum edildim.” Bu ağır cümle, kendisine işkence eden adamın “akrabası” olması nedeniyle yaşadığı baskıyı, şikayetçi olduğu için tutuklanan adamla cezaevinde nikah kıymaya uzayan hikayesinin ağırlığını seriyor ortaya: “Yalnızca kağıt üzerinde sırf tutukluluğu bitsin diye attım o imzayı. Onun özgürlüğü benim tutsaklığım oldu.” Aylar boyunca görmemiş evlendiği adamı. “Kurtuldum” demiş ama olmamış. 7 ay sonra geri gelince nikahlı olduğu adamın kollarına itmişler Aslı’yı: “Halbuki sadece cezaevinden çıkacaktı sonra bitecekti. Ama öyle olmadı.”
‘BİR GÜN BU ADAMDAN KURTULACAĞIM’
“Artık gerçekten evlendiğimi ve beraber yaşayacağımı anladıktan sonra Antalya’nın yolunu tuttuk. Uzun süre orada yaşadık. İkimiz de çalışıyorduk. O elektrik işi yapıyordu ben ise tekstilde çalışıyordum. Çalışmak bana iyi geliyordu. ‘Bir gün bu adamdan kurtulacağım’ diyordum o yüzden çocuğum olsun istemiyordum. İstemeden de olsa gebe kaldım. İlk gebeliğimde düşük yaşadım. Buna üzülmemiştim açıkçası. Fakat bir süre sonra yine gebe kaldım. İlk çocuğumu memleketimde ailemin yanında doğurdum. Çocuğu olsun diye can atan adam gebeliğimden doğum sürecine yalnızca birtakım ihtiyaçları karşılamakla sorumlu bir görevli gibi davranıyordu.”
Doğumundan hemen İstanbul’a taşınmışlar. Sorunlar da yüklenip İstanbul’a gelmiş beraberlerinde. İkinci çocuğunun doğumu sonrasında aşağılamalar, küçük düşürmeler, hakaretler, psikolojik baskılar, üzerine yürümeler... Yutkunuyor bunları anlatırken, detay vermekten çekiniyor: “Ha bir de aileme bunları anlattığımda ‘Seni dövmüyor, alkol almıyor, kumarı yok, kocandır. Otur, bir şey olmaz’dan başka bir şey duymuyorum. Üzerime yürüyüp boğazımı sıkıyor ama tokat atmıyor diye şiddet görmüş sayılmıyor muyum ben?”
‘ALDATTIĞINA DAİR KANIT BULMAM KURTULUŞ FERMANIM OLDU’
“Benim yıllarım böyle geçti, taa ki onun hayatında bir şeyler ters gitmeye başlayıncaya kadar. Bu mahalleye taşındık 1 yıl önce. Ben tavrından hayatında başka biri olduğunu anlamıştım ama elimde bunu açığa çıkaracak hiç kanıtım yoktu. Kanıt bulmam kurtuluş fermanımdı. Buldum da. Bir gece telefonuna gelen mesajla günlerce eve gelmeyişlerini, evi otel gibi kullanışının sebebini öğrenmiş oldum.” Eşinin bu olaydan sonra kendinden boşanmak istemesi Aslı için bulunmayan bir fırsata dönmüş.
En az zararla bu evlilikten kurtulmanın yollarını aradığı bu süreçte nasıl hareket edeceğini bilmeyerek başvurdu derneğe. Boşandıktan sonra çocuklarının sürünmesini istemiyordu. Tek istediği evlendikten sonra aldıkları ev ile çocuklarının nafakasıydı. İlk başta karşılıklı kabul edilmişti her şey. Ama iş resmi boyuta gelince anlaşmalı boşanma yerini çekişmeliye bıraktı. Zorlamalar ve eve istediği gibi girip çıkmalar başlamış, Aslı bu süreçte tehdit edilmiş, kendisinin korunması için çıkartılan uzaklaştırma ihlal edilmişti. Korkuyordu Aslı, bir yandan ama bir yandan da derneğin varlığı onu rahatlatıyordu: “Ben daha önce bu dernek gibi bir yerle karşılaşsaydım eğer bambaşka bir hayatım olur, bunların hiçbirini yaşamamış olurdum. Birçok hakkımı bana bu dernek öğretti, başıma bir şey gelme ihtimaline karşı sığınabileceğim akıl danışabileceğim bir yer olduğunun güvenini verdi.”
Fotoğraf: Evrensel
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.