Semt pazarı denince aklıma çocukluğum gelir. Çocukların istediği meyvelerin alınıp eline verildiği, o hafta hangi sebze veya meyveye ihtiyaç varsa alındığı pazar alışverişleri... Semt pazarları kalabalık olur, her tezgah ayrı bir alıcının göz kontrolündedir. Daha iyi, daha ucuz meyve ve sebze arar gözler.
Karlıktepe Mahallesi’nde bir semt pazarındayız. Bugün öyle kalabalık mı artık? Tezgah önleri boş, hatta neredeyse tüm pazar boş. Artık tek tük torbaları dolu insanlar var. 2025’ten kadınların beklentisi nedir merak ediyoruz. Tezgah başlarında kadınlarla sohbete başlıyoruz.
Yanında annesi ve 2 yaşında çocuğu olan Elif ile konuşuyoruz, “En azından akşamları yolda yürürken can güvenliğimiz olmasını bekliyoruz. Benim 2 yaşında çocuğum var. Birkaç sene sonra okula başlayacak. Şimdiden okula nasıl göndereceğim konusunda endişeliyim mesela” diyerek kaygılarını dile getiriyor. Beklentilerinin tükendiğini anlatıyor: “Her gün o kadar çok kötü haber okuyoruz, o kadar çok şey görüyoruz ki. Çocuklarımızın can güvenliğinden bile endişeliyiz. Türkiye de, dünya da 2025’e umutlu girdi sayılmaz yani. Pek bir beklentimiz de kalmadı artık.”
Konuşmaları duyan diğer kadınlar da ilgiyle bakıyorlar bize. Belli ki onların da söyleyecek sözleri var. Karadeniz şivesiyle Nokta abla giriyor söze: “Maaşlara doğru düzgün zam yok. Evine istediğin her şeyi alamazsın. 2 kilo alacağımı bir kilo alıyorum, bir kilo alacağımı yarım kilo alıyorum. Salı günü hastaneye gittim. Kansızlığım var. Doktor ‘Ne zaman et yedin?’ diye sordu. ‘Ne zaman et yedim unutmuşum, ne bileyim’ dedim.”
BİR DOKUN, BİN AH İŞİT
Nokta’nın akrabası kadın dahil oluyor sohbetimize. Emekli maaşlarının yetersiz olduğunu hatırlatarak, “Ben emekliyim. Emekliye ‘öl’ diyorlar. 25 sene sigorta ödedim. Biz kendi hakkımızı zar zor alıyoruz, onu da lütuf gibi veriyorlar. 2025 daha zor olacak ve ne yapmamız gerektiğini de bilmiyoruz” diyor.
“Bir dokun, bin ah işit” dedikleri bu zaten. Hatice ablaya da pazarın yanındaki parkta rastlıyoruz.
“2025’te sağlık olsun istiyoruz ama sağlığımızı da elimizden aldılar” diyor ve yaşam koşullarına ilişkin şunları söylüyor: “Pazara giriyoruz da ne alıyoruz ki? Bakıyoruz tezgahlara geri dönüyoruz. Elimiz bomboş. Bin lira doğalgaz faturası gelmiş. Ne kalıyor geriye? Bankalar Caddesi’ne gidiyoruz, döner kokusunu içimize çekiyoruz, geliyoruz evde oturuyoruz. Yılbaşı geldi diye hindi mi alıyoruz? Ayranlı çorba pişirirdik, o da yoğurt bulabilirsek. 11 bin lira maaşa bu kadar oluyor.”
2025 yılına zorluklarla geldi kadınlar, evet. Ne var ki umutsuzluğun hüküm sürmesine müsaade edersek bu böyle devam edecek. 2025 yılı dayanışmanın büyüdüğü bir yıl olsun. Oflamayı, yakınmayı bırakıp geleceğimizi kurtarmaya ve kurmaya başlamamız gerekiyor. Güvenliğimiz, güvencemiz, geleceğimiz için tek seçeneğimiz mücadele.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.