Mülteci Selva ve Zahra’nın Türkiyesi…
İki farklı dönemde Türkiye’ye gelen Selva ve Zahra’yla son dönemde artan ırkçı söylemleri ve saldırıları konuşmak isterken, derin bir yokluk ve yoksulluk hikayesiyle karşılaşıyoruz.

Zahra ile tanışmamız derneğimizi tanıyan bir kadın arkadaşımız sayesinde gerçekleşti. Bir apartmanın giriş katında yaşayan mülteci Zahra’nın ve ailesinin durumunu gören kadın arkadaşımız onlara yardımcı olmamızı istedi. Biz de derneğimizde ağırladık Zahra’yı…

Yokluk ve yoksulluk dolu rutubetli bir evde beş çocuğu ve eşiyle birlikte yaşıyordu Zahra. 7 yıl önce Türkiye’ye gelen ve kendi imkanlarıyla Türkçe okuma ve yazmayı öğrenen Selva da Zahra’nın hikayesini öğrenmemiz için bize tercümanlık yaptı.

İki farklı dönemde Türkiye’ye gelen bu mülteci kadınlarla son dönemde yeniden artan ırkçı söylemlerin ve saldırıların onların yaşamlarını nasıl etkilediğini konuşmak istedik ama bambaşka bir hikâye ile karşılaştık. Savaş mağduru binlerce mülteci gibi ağır bir yoksullukla yaşamaya çalıştıklarını bir kez daha gördük.

‘NE OLSA, SURİYELİLER YAPMIŞTIR, DİYORLAR’

Selva, Ankara’da ve Gaziantep’te Suriyeli mültecilere dönük saldırıları Afganistan’da yaşanılanlarla birlikte artan mülteci göçünü bizden duyduğunu söyledi. “Ben biraz Türkçe biliyorum ama televizyon izlemediğim için bu anlattığınız olaylardan haberim olmadı. Zahra’nın ise bilmesine hiç imkân yok. Zaten 4 ay önce Halep’ten buraya gelmişler” dedi. Selva; “İlk geldiğimde 2 yıl boyunca oturduğum binada komşularım çok iyiydi, hiçbir ayrımcılık yaşamadım. Bize eşya verdiler, çok yardımcı oldular. Ama şimdi yaşadığım binada yabancı olduğum için kimse bizimle konuşmuyor. Yüzüme bakıp kafalarını çeviriyorlar. Bir şey olduğunda ‘Suriyeliler yapmıştır’ diye bizi suçluyorlar. Oysa insanların hepsi aynı değil. Her milletin iyi ve kötü insanları vardır” diyor.

7 NÜFUS GÜNLÜK 50 LİRA PARA İLE GEÇİNİYOR

Suriye’deki yaşamlarını sorduğumuz Zahra ise Halep’te savaş yüzünden iş olmadığını, susuz, elektriksiz yaşadıklarını, tek çare olarak kaçak yollarla eşi ve 5 çocuğuyla birlikte 4 ay önce Türkiye’ye geldiklerini anlatıyor. Bir apartmanın giriş katına 600 lira kira ödediklerini, hiçbir eşyalarının olmadığını, küçük tüpün üstünde yemek pişirmeye çalıştığını dile getiren Zahra devam ediyor: “Eşim her gün plastik toplamaya çıkıyor ama bacağından rahatsız olduğu için çok fazla çalışamıyor. Günlük 50 ila 75 lira arasında kazanabiliyor, onunla yaşamaya çalışıyoruz.”

Adının Dayen olduğunu öğrendiğimiz küçük kızının geçirdiği bir hastalıktan ötürü kafasına bir cihaz takılmış. 12 yaşındaki oğlu da gözlerinden rahatsızmış. Daha önce Türkiye’ye çocuğunun ameliyatı için gelmişler. “Suriye’de ameliyat için 1000 dolar istediler. O parayı bulmamız imkansızdı” diyor. Sonra Kilis’e geldiklerini, ameliyatın burada ücretsiz yapıldığını anlatıyor. Halep’te her ay kontrole gidiyormuş ama 4 aydır doktora gidememişler. Çünkü kimlikleri yokmuş.

Kayıt dışı oldukları için Zahra’nın iki çocuğu belki de çok uzun bir süre tedavi göremeyecek. Mülteci oldukları için bir kimlik almak istediklerinde başvuracakları yerlerden cevap almalarının bir yıla yakın bir süreyi bulacağını birçok savaş mağduru mültecinin yaşadıklarından gördük…

Fotoğraf: Lene Christensen/Amnesty International

İlgili haberler
Afganistan’ın gör dediği

Gerçek özgürlük ve nihai kurtuluş yerli ve göçmen kadınların antiemperyalist mücadelede onları ezenl...

Mülteci kadın işçiler: Türkiye’nin Taliban’ı muhat...

Bir metal fabrikasında asgari ücretin altında, sigortasız çalıştırılan Suriyeli, Afgan, Özbek, Kırgı...

Açlığın, yoksulluğun, işsizliğin sorumlusu mülteci...

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya geldiğimiz kadınlar, mültecilerin yaşamak için katlanm...