Yaşamak için yürünen dikenli yol: Ay Düşerken
Bu roman bize, çoğu zaman küçümseyerek bakılan, hor görülen, itilip kakılan göçmenlerin neler yaşamak zorunda kaldıklarını, yolculukları boyunca karşılaştıkları zorlukları yalın bir dille anlatıyor.

Afganistan’da yaşanan gelişmeleri kaygı ile izlediğimiz bu günlerde, günümüzden 6 yıl önce yazılmasına rağmen, bugüne dair de izler barındıran bu romanı okumanın tam zamanı. Özellikle ülkemizde sert ön yargıların geliştiği, herkesin “Burada ne işleri var, ülkelerinde savaşsınlar ya da başka yere gitsinler” dediği Afganlardan minik bir ailenin önce Afganistan’da, sonra da göç yollarında yaşadığı zorlu süreci işleyen bu romanın sayfaları bir çırpıda tükenecek ve elinizden düşüremeden sonuna varacaksınız.

İlk kitabı Kabuğunu Kıran İnci ile tüm dünyada büyük ilgi gören Afgan-Amerikalı yazar Nadia Hashimi’nin ikinci romanı Ay Düşerken, Afganistanlı bir ailenin zorunlu göç yolculuğunda yaşadıklarını anlatıyor. Bu roman aynı zamanda bir kadının yeniden özgürlüğe ve insan olarak görüleceği bir yerlere ulaşma çabasının destanı.

Roman, Afgan kızı Fereiba ve onun oğlu Saleem’in etrafında şekilleniyor. Fereiba’nın yazgısı daha doğarken yazılmış gibi; annesi onu dünyaya getirirken ölüyor. Babası yeniden evlendiğinde artık evin kızı olmaktan çok hizmetçisi konumuna geliyor, peş peşe doğan kardeşlerine bakması gerektiği için okula dahi gidemiyor. Nihayet tüm kardeşleri kendi başına idare edebilecek yaşa geldiğinde, babasına yalvararak ve dedesinin desteği ile okula yazılmayı başarıyor. Azmi ve çabası sayesinde kısa sürede yaşıtlarına yetişerek kaybettiği yıllara meydan okuyor ve hayali olan öğretmenlik mesleğine kavuşuyor.

Başından talihsizlikler hiç eksik olmayan Fereiba’nın şanssızlık yaydığı, lanetlendiği yönündeki dedikodular yüzünden neredeyse tüm hayatı zindana dönecekken, kendisine özlemini duyduğu annesi gibi davranan bir kadının gelini olmasıyla talihsizliğinin zincirini kırılıyor.

TAM ‘HER ŞEY YOLUNA GİRDİ’ DERKEN…

Evlendikten sonra eşi Mahmood ile aşkı bulan ve huzura kavuşan Fereiba’nın yaşamı Taliban’ın yönetimi ele geçirmesi ile tekrar alt üst oluyor. Önce kadın olduğu için mesleğinden olan, eve hapsedilen Fereiba, daha sonra rejime muhalif olması nedeni ile kocası da öldürülünce ülkeden kaçmaktan başka yolunun kalmadığını anlıyor. Asıl macera da bu kaçış ile başlıyor.

Üç çocuğu ile birlikte, İngiltere’deki kardeşinin yanına gitmek isteyen Fereiba, Türkiye de dahil olmak üzere pek çok ülkeden kaçak bir şekilde geçmek zorunda kalıyor. Bu zorlu yolda henüz bebek olan son çocuğu Aziz’in hastalığı onları daha da fazla çaresiz bırakıyor. Yaşanan başka bir talihsizlik sonucunda büyük oğlu Saleem’den de ayrı düşen Fereiba oğluna kavuşabilmenin hayali ile yanıp tutuşurken, Saleem de bin bir türlü zorluk ile tek başına mücadele ediyor.

Çocukluğunu Afganistan’da bırakıp göç yollarında büyümek zorunda kalan Saleem, Yunanistan’da göçmenlerin yaşadığı bir bölgeden bahsederken “Sefalet Kabil’in en kötü mahalleleri ile aşık atıyordu. Burası Atina’nın karanlık yüzüydü, var olmayan insanların gizli dünyası. Ne göçmen, ne mülteciydiler. Kayıtlarda yoktular, izleri sürülmüyordu, ışıkta kaybolan birer gölgeydi hepsi.”* diyerek ülkelerinden kaçmak zorunda kalıp başka ülkelere sığınan insanların yaşam koşullarını özetliyor.

Bu roman bizlere, çoğu zaman küçümseyerek bakılan, hor görülen, itilip kakılan göçmenlerin neler yaşamak zorunda kaldıklarını, yolculukları boyunca karşılaştıkları zorlukları çok sade ve yalın bir dille anlatıyor ve bunu yaparken sizi de içine alıyor. Öyle ki romanı okurken siz de onlarla birlikte yakalanmanın, sınır dışı edilmenin korkusunu, telaşını yaşıyorsunuz.

Afganistan’da özellikle kadınların maruz bırakıldıklarının hepimizce kaygılı bir şekilde takip edildiği bugünlerde okunması daha da anlamlı olacak bu romana dair yazımızı kitabın ilk sözünde yer alan mısralarla bitirelim:

Küçük adam
Tanıdığı herkese
Kafesler yapar.
Başını önüne eğmiş bilge
Ay düşerken
Gece boyunca
O güzel
Zorba
Mahkumların
Gönlünü ferahlatır. **
KÜNYE
Yazar : Nadia Hashimi - 2015
Çeviri : Mehtap Gün Ayral
Lemur Kitap - İstanbul 2016
332 sayfa

*169. sayfa
**14. Yüzyıl Sufi Şair Hafız’ın Avuntu adlı şiirinden alıntı.

Fotoğraf: unsplash

İlgili haberler
Afganistan’ın gör dediği

Gerçek özgürlük ve nihai kurtuluş yerli ve göçmen kadınların antiemperyalist mücadelede onları ezenl...

Göçmen meselesi bizim meselemiz, çünkü…

Tek adam hükümeti Taliban’la, ‘Bizim Taliban’ın inancıyla ters bir yanımız yok’ diyerek iş tutuyor....

Afganistan’dan Van’a bitmeyen yolculuk

Afganların göç yollarında durak noktalarından biri Van. Van’da akşam saatlerinde parklarda toplanan...