
Gençlik Yaz Kampı’nın kadın çalışmaları atölyesinin ilk ön gösterimini Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleştirdik. Bu buluşmada; iktidarın "aile on yılı" vizyonunun, dinci-gerici politikaların ve Nureddin Yıldız gibi figürlerin kampüslerde düzenlenen etkinliklere katılmasının genç kadınlar açısından ne ifade ettiği, kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik politikaların sistemle bağının neden önemli olduğu ve kurtuluşumuzu nasıl inşa edebileceğimiz gibi konuları tartıştık. Hayatlarımızın kuşatma altında olduğu, çeşitli saldırıların hedefinde bulunduğumuz ortak bir gerçekken, başımıza gelenlerin birbiriyle bağlantısını kurmakta zorlandığımızı da konuştuk. Oysa bu bağlantıyı kurmak; hem sorunlarımızı daha net görmek hem de karşımızdaki yapıyı doğru tanımak açısından kritik öneme sahip. Ancak bu çabadan kaçınmak da oldukça yaygın bir eğilim.
AKP’nin "aile yılı" politikası; ekonomik güvencesizlik ve kadınlar üzerindeki tahakkümün artışıyla kendini gösteriyor. Bu vizyon, Boğaziçi Üniversitesi’ni de doğrudan etkiliyor. Atölyede; kayyım rektör Naci İnci’nin mağdur suçlayıcı ifadeleri, etkin ve işlevli bir Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu için başlattığımız ve 1800 dilekçeyle desteklenen kampanyanın yanıtsız bırakılması, üniversitemizde "aile üniversitesi" adı altında AKP’li belediyelerle yürütülen programlar, istismarı meşrulaştıran Nureddin Yıldız’ın kampüsümüzde ağırlanması ve buna tepki gösteren arkadaşlarımızın polis şiddetine uğrayarak 97’sinin gözaltına alınması ve 6’sının tutuklanması gibi çok yakın zamanda yaşadığımız olayların bu vizyonla doğrudan bağlantılı olduğuna hemfikirdik. Bu bağlantının nasıl kurulduğu konusunda ise çeşitli fikirler ortaya koyduk.
SORUNLARIMIZ BİRBİRİNE BAĞLI
İktidarın gerici karakteri, kadınlara ve LGBTİ’lere dönük politikaların şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak bu, söz konusu politikaların neden bazı dönemlerde daha da saldırganlaştığını tek başına açıklamakta yetersiz kalıyor. Atölyeye katılan ve bu durumu sorgulayan arkadaşlarımızla daha geniş bir çerçeve kurmak üzere tartışmalar yürüttük. Nüfus politikaları ile birlikte ele aldığımızda; aile kurumunun ve kadının aile içindeki konumunun bu saldırılarla doğrudan bağlantılı olduğunu görmek mümkün hale geldi.
Bir yanıyla da, kendi ailelerimizde yaşadıklarımızı ve bize biçilen toplumsal rolleri konuştuk. Birçoğumuz için "iyi eğitim almak", aile baskısından kurtulmanın bir yolu anlamına geliyordu. Erken yaşta evlenmemenin ve ekonomik bağımlılığın karşısına koyduğumuz “üniversite okumak”, bir güvence gibi görünse de; derinleşen yoksulluk, genç kadınları ve LGBTİ’leri bir yandan okurken bir yandan da güvencesiz ve esnek işlerde çalışmak zorunda bırakıyor. Bu durum, başka bir şiddet sarmalına ve başka bir tahakküm ilişkisine sürüklüyor bizleri. Farklı yönleri olsa da, tüm bu politikaların ortak sonucu kadınların hayatlarında her anlamda derin bir güvencesizliktir.
Kadınların toplumdaki ikincil konumunu tartışırken, bu durumu daha da derinleştiren ve pekiştiren diğer faktörleri de göz önünde bulundurmak zorundayız. Bunun için yaşadıklarımıza tarihsel bir perspektiften bakabilmek ve sınıfsal karakterini kavrayabilmek gerekiyor. Gerçek bir kurtuluşun yol haritasını çizmek de ancak buradan geçiyor.
Bu ön gösterimde tartıştığımız tüm başlıklar da dâhil olmak üzere; kadınlar ve LGBTİ’ler olarak yaşadığımız sorunların kökenlerini, bugünle ve gelecekle olan bağlarını birlikte değerlendirmek üzere 22. Gençlik Yaz Kampı’nda, kadın çalışmaları atölyesinde buluşalım.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Dans, mücadele, dayanışma
'Üniversiteli kadınlar eğlenmek için toplandıkları partilerde bile yaşadıkları ekonomik, politik, to...
20. Gençlik Yaz Kampı’nda Kadın Çalışmaları Atölye...
31 Temmuz-7 Ağustos arasında gerçekleşen 20. Gençlik Yaz Kampındaki Kadın Çalışmaları Atölyesinde ne...
Kayseri’den Gençlik Yaz Kampı Kadın Çalışmaları At...
19. Gençlik Yaz Kampı'nda Kadın Çalışmaları Atölyesi'ne katılan Aleyna Şahin, atölyeye dair düşüncel...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.