
Üniversiteli kadınlar olarak, İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu’nun mücadele ve dayanışma dolu bir okul yılının sonunda düzenlediği “Yaza Merhaba” partisinde buluştuk. İstanbul’daki birçok üniversiteden kadınların katıldığı bu etkinlikte, ortak dertlerimiz, ortak sorunlarımız ve ortak sevinçlerimiz bir kez daha görünür oldu.
Yılın yarısını geride bırakırken, hepimizin en çok yakındığı konulardan biri "aile yılı" politikalarıydı. Bu yılın aile yılı ilan edilmesiyle birlikte; fiili kürtaj yasağı, "normal" olduğuna kanaat getirilen vajinal doğuma teşvik gibi çağ dışı uygulamalarla kadınlar üzerinde tahakküm kurmaya çalışan iktidar, bizleri baskı altına almak bir yana, esasen kadınların mücadele pratiğinden ne kadar korktuğunu da gözler önüne serdi.
İstanbul Üniversitesi Kadın Çalışmaları Komisyonu, bu baskılar karşısında sindirilmeye çalışılan dayanışma zeminlerini korumayı ve ortak dertlerimiz ile taleplerimiz üzerine tartışabileceğimiz alanlar açmayı her zaman önceliklendiriyor. Katıldığımız bu “Yaza Merhaba” partisi de, kadınların yaşadığı pek çok durumu konuşma fırsatı sundu.
DAYANIŞMA UMUT OLUYOR
Etkinlikte bir arkadaşımız, artan kadın cinayetlerine dikkat çekerek, “aile yılı” adının hakkının verilmediğini, çünkü hiçbir caydırıcı önlem alınmadığını ifade etti. Bir başka arkadaşımız, mevcut ekonomik koşullar göz önünde bulundurulmadan yapılan evlilik propagandasını oldukça absürt bulduğunu ve nüfusu artırmaya yönelik politikaların yalnızca kadın bedeni üzerinden yürütülmesine duyduğu öfkeyi dile getirdi.
Bir başka kadın arkadaşımız ise "aile yılı"na karşı alternatif bir öneride bulundu: Baskı gören tüm kesimlerin sahiplenebileceği bir “dayanışma yılı.” Bu çağrıyı yaparken, tüm olumsuzluklara rağmen kurulan dayanışma ilişkilerinin ona geleceğe dair umut verdiğini de ekledi.
YEMİNİMİZ KULAKLARIMIZDA ÇINLIYOR
"Aile yılı"nda kadın cinayetlerinin rekor düzeye ulaşması, LGBTİ düşmanlığını kurumsallaştırmaya çalışan yasa tasarılarının hâlâ gündemde olması karşısında, bizleri umutsuzluğa kapılmaktan alıkoyan en büyük etken aynı talepler altında örgütlenebilme özgürlüğümüz oldu. Elbette yalnızca bu özgürlüğü bilmek yetmiyor. Önemli olan, bu bilinci bulunduğumuz her alana taşımak, kendimize bir araya gelebileceğimiz alanlar açmak ve haksızlıklara birlikte göğüs germek. Ancak bu şekilde dayanışmamız, yaşayan bir mücadele biçimine dönüşebilir.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İstanbul Üniversitesinden kadınlar okuma atölyesin...
‘Ancak her kadın bu ezilmişliği deneyimlemiyordu. Patron kadınların işçilerin haklarını kısıtladıkça...
İstanbul Üniversitesinde 8 Mart etkinliği
İstanbul Üniversitesinde, genç kadınlar Kadın Hakları Kulübü Kadın Çalışmaları Komisyonu çağrısıyla...
Üniversiteli genç kadınlar 19 Mart sürecini ve müc...
Üniversiteli genç kadınlar 19 Mart'ta başlayan eylemleri, genç kadınların burada aldıkları pozisyonu...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.