İdeoloji ve din kıskacında kadınlar: Siyasal İslam'a tarihsel bakış
Siyasal İslam, düşünce tarzının ötesinde bir ideoloji ve yönetim biçimini ifade eder. Kadını mutlak ezilen olarak resmen ilan eder.

Siyasal İslam’ın temsilcileri farklı coğrafyalarda çok farklı zaman dilimlerinde kimi daha ılımlı ve kimi daha radikal güçler olarak karşımıza çıkıyor. Radikal İslam’ın içindeki “tekfiri” ve köktendinci güçler ise uzun zamandır Ortadoğu’da kök salıyor.

Biraz açalım: Köktendincilik dini temelde kaidelere dönüş demektir. İslam dininin bu düşünceyle harmanlanması kimi noktada hükümet biçimine dönüşse de kimi yerde “tekfiri” güçler olarak önümüze çıkıyor. Tekfiri güçler kimi Müslümanların dininin yarım olduğuna, bu Müslümanların öldürülmesi gerektiğine inanır. Tekfiri güçler ayrıca şiddetin ve terörün amaçları için kullanılmasını caiz bilirler. Onlara göre gerçek İslam kuralarına göre hükmetmeyen liderleri görevden almak İslami bir görevdir.

Tüm bu bağlamda en ılımlısından en radikaline Siyasal İslam özünde üç kurala dayanır: Cihat, İslam’ın dünyada hakimiyeti ve Tanrı’nın mutlak egemenliği.

Siyasal İslam farklı formlarıyla çeşitli ülkelerde kapitalizmin devamı için önemli bir unsur haline gelmiş durumda. Ve siyasal İslam -cihatçı gruplar bir yana- hükümette olduğunda esas politikasını kadınlar üzerine oturtur. Peki neden?

TEMEL BİR POLİTİKA: KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİ

“Bu düşünce tarzını tasvip etmiyorum” deseniz de siyasal İslam bir düşünce tarzının ötesinde, yönetim mekanizmalarının dini temelde yapılandırılmasıyla hükümet etmeyi gerektirir. İran’da olduğu gibi kimi yerlerde mutlak hakimiyet kurar ve devlete dönüşür kimi yerlerde ise kademe kademe ilerler. Devletin dini temeller üzerinden şekillendirilmesi amacı, aynı zamanda İslam dünyasının liderliğini ele geçirme arzusunu, işgalci politikaları ve “diriliş” hayalini içinde barındırır.

Siyasal İslam her alanda erkeği daha üst bir cinsiyet olarak kabul eder ve yaşamın her alanına dair politikayı kadın ve erkek ayrımı üzerinden üretir. Bu, düşünce tarzının ötesinde bir ideoloji ve yönetim biçimini ifade eder. Yani ezen ve ezilen sınıfların yanı sıra toplumda yönetimi ve yargı mekanizmalarını formüle etmek için hangi sınıfa mensup olursa olsun kadını mutlak ezilen olarak resmen ilan eder. Kadınlar üzerinden üretilen politika tüm toplumu etkileyen baskı mekanizmalarını besler ve hükümeti şekillendirir. Bu politika ister devlet olarak karşımıza çıksın ister cihatçı gruplar tarafından sürdürülsün her türlü şiddete zemin hazırlar. Cinsel istismar, tecavüz, şiddet ve işkencenin ana hedefi haline gelen kadınların kamusal alandan bütünüyle tasfiye edilmesine çalışılır.

TANIDIK BİR KELİME: FITRAT

İslami devlet, İslam’ın ortaya çıkışından birkaç on yıl sonrasına dayanır ve örnekleri günümüze kadar uzanır. İslam dünyasının farklı bölgelerinde bu zamandan itibaren köktendinci akımlar ortaya çıktı. Ama bugün bahsettiğimiz “Yeni Siyasal İslam” ve “Yeni İslami köktendincilik” İran’da 1979 yılında İslam devriminin ardından kurulan İran İslam Cumhuriyeti ve Humeyni’nin iktidara gelmesiyle büyük zafer elde etti. Humeyni 1940 yıllarından itibaren mezhep ayırmaksızın tüm dünyada İslam’ın hükmetmesi gerektiğini savunuyordu. Yazdığı çeşitli kitaplarda Şii mezhebinin öncelikli olmasının altını çizse de tüm cihatçı Müslümanlara seslenen bir liderliği vardı. İran’da İslami rejimin kurulmasıyla birlikte ilk söylemler ve ilk hedef haline gelen kesim kadınlar oldu. Humeyni ‘Tehrir el vesile’ kitabında kadınları “eksik tür” olarak tanımlıyor ve “hizaya getirilmesi” için her türlü şiddeti caiz ilan etti. Humeyni ve diğer teorisyenler farklı kitaplarında erkeğin üstünlüğünü ve kadınla erkeğin eşit olamayacağını “fıtrat” ile açıklıyorlar. İlk yıldan itibaren İran’da “kadın doğurmakla cihat etmeli” denilerek kadınları toplumun her alanından izole etmeye çalışan otoriter bir yönetim mekanizması oluşturuldu. İran İslam devriminin ardından, 1980 yılından itibaren bölgede farklı tekfiri güçler de ortaya çıkmaya başladı.

AFGANİSTAN’DA TALİBAN / 1994
En bilinen köktendinci gruplardan biri Afganistan’daki Taliban grubudur. Kadınların kamusal alanlarda bulunmasını yasaklayan ve her iki iktidarı döneminde kadınlara karşı her türlü suçu işleyen ve şiddet uygulayan Taliban, kadının görevinin sadece çocuklarına bakmak olduğu fikrinden yola çıkarak, kadınları her türlü siyasi ve sosyal haktan mahrum etti, ediyor.
PAKİSTAN’DA TALİBAN / 2007

Pakistan’da Taliban, Afganistan’daki Taliban’ın ideolojisi ile hareket etmeye başladı ve özellikle kız çocuklarının eğitimini hedef aldı. Taliban’a göre kız çocuklarının ve kadınların her ne amaçla olursa olsun evden çıkması haramdır. Dışarı çıkmaları için yanlarında mutlaka ‘mahrem’leri olan bir erkek olması gerekiyor. “Her şey Allah için” diyerek cinayet ve dehşette sınır tanımayan Taliban ideolojisinin en ağır sonuçlarından biri 16 Aralık 2014 yaşandı: Pakistan Ordusu üniforması giyen beş Taliban saldırganı, Peşaver şehrinde orduya bağlı bir okul binasına girerek 133’ü öğrenci olmak üzere 149 kişiyi öldürdü, 122 kişiyi de yaraladı.

IRAK VE ŞAM İSLAM DEVLETİ (IŞİD) / 1999
IŞİD, El Kaide’nin yardımıyla Ebu Musab Zerkavi’nin liderliğinde Sünni Selefi bir hareket olarak Irak’ta kuruldu. Resmi şekilde köleciliği savunan IŞİD, en büyük cihat olarak “nikah”ı savunuyor ve ele geçirdiği tüm bölgelerde kadınların IŞİD üyeleriyle nikahlanmasını “emrediyor.” Aksi taktirde kadınlar için cezası tecavüz ve ölüm. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre IŞİD, askeri çatışmalarında çocukları ve gençleri kullanıyor ve en çok dini medreseler sayesinde çocukları çatışmaya hazırlıyor.
NİJERYA’DA BOKO HARAM / 2002

Boko Haram, Selefi olan ve hatta dünyanın yuvarlak olup olmadığını sorgulayan Muhammed Yusuf tarafından Nijerya’da kuruldu. Kurulduğu yıldan itibaren terör saldırılarında yüz binlerce sivili öldüren Boko Haram, “Batıcı eğitim haram” anlamına geliyor. Bu grubun adı ve unvanından da anlaşılacağı gibi eğitime ve okumaya karşılar. Özellikle kadınların eğitimi gündeme geldiğinde bu “yasak” muhakkak daha da şiddetleniyor.

Nisan 2014’te Boko Haram, Borno eyaletinin Shebok bölgesinden 276 kız öğrenciyi kaçırdı. Liderleri Ebu Bekir Şikau olayın ardından, bu öğrencileri köle olarak satacağını, biri 12, diğeri 9 yaşında olan iki kız öğrenciyle de evleneceğini duyurmuştu.

LÜBNAN’DA VE TÜRKİYE’DE HİZBULLAH / 1980
Lübnan Hizbullahı, 1980’de siyasi-militarist ve Şii İslamcı bir örgüt olarak ortaya çıktı. Lübnan’daki iç savaş yıllarında Lübnan Hizbullahı, İran rejiminin mali ve siyasi desteğini aldı, militanları İran Devrim Muhafızları tarafından eğitildi.
Yine 1980’lerin başında İstanbul’da harekete geçen Türkiye Hizbullahı’nın kurucuları ve militanları, başta Diyarbakır ve Batman olmak üzere bölge illerinde Kürt siyasi hareketine, sosyalist örgütlere, gazetecilere karşı silahlı saldırılar gerçekleştirmeye başladı. İşkenceyle, domuz bağıyla, mezar evlerle anılan Hizbullah, Konca Kuriş gibi birçok cinayetin faili.
Türkiye’de 2012’de kurulan Hür Dava Partisi’nin (HÜDAPAR) üyeleri her ne kadar inkâr etse de Hizbullah’ın uzantısı olarak biliniyor. “Kadın narindir naziktir, çalışmak zorunda bırakılmasın, kadınlar fıtratına uygun bir şekilde çalışsın” diyen, “18 yaşını doldurmadan evlendiği için kocası cezaevine atılan binlerce kadının ve babasız kalan çocukların mağduriyetleri giderilmeli ve sahiplendirilmeli” diyen HÜDA PAR, Cumhur İttifakı’nın bileşeni olarak AKP listelerinden Meclis’e girdi. İttifak şartı olarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’nun kalkmasını istedi. HÜDA PAR karma eğitime son verilmesini, eşcinsellik ve zinanın suç sayılmasını istiyor.

Fotoğraf: Mashregh

MUTLAK UMUTSUZLUKTA BİLE KADINLAR UMUDU YEŞERTİR

Siyasal İslam’ın güçlendiği tüm ülkelerde kadınların hayatı hedefe kondu: Özgürce evlilik ve boşanma hakkının, eğitim hakkının kadınların elinden alınması veya fırsat eşitliği derinleştirilerek bu hakların kullanılamaz hale getirilmesi, kadınların çalışmasının yasaklanması veya belirli alanlarda çalışmasına izin verilmesi, istedikleri gibi giyinmelerinin ve dışarıda dolaşmalarının engellenmesi gibi birçok kısıtlamayı içeren yasalar çıkarıldı ve buna eşlik eden toplumsal baskı mekanizmaları oluşturuldu.

Bölgenin koşulları ve sermaye ile olan ilişkisi Siyasal İslam’ın ne derece radikal olacağının belirleyicisi olmakla birlikte, yani kurulan ekonomik ilişkiler temelinde kimi yerde daha “ılımlı” bir görünüm sergilemek durumunda kalmakla birlikte, özünde kadın düşmanlığını temel politika olarak belledi.

Yukarıda çizmeye çalıştığımız tablo, kadın düşmanlığını politik olarak bellemiş bu akımların iç içe geçtiğini ve özellikle küçük yaşta çocuklardan başlayarak geniş bir coğrafyada bir örümcek ağı gibi yayılmayı hedeflediğini ortaya seriyor. Türkiye’de de genel seçimlerin ardından onlarca küçük çocuğun sokaklarda tekbir çekerek yürüdüğüne şahit olduk. AKP iktidarı, yıllardır tarikatları besleyerek, cemaatlerin sırtını sıvazlayarak “dindar ve kindar bir nesil” yaratmaya çalışıyor.

Ancak İran, Afganistan ve Lübnan’da yıllar içinde verdikleri büyük mücadele örnekleri, kadınların haklarına sahip çıkması ve kaybettikleri haklarını geri kazanmak için canı pahasına mücadele etmesi, bu örümcek ağlarının yırtılabilir olduğunu gösteriyor. Öyle ki İran’da gördüğümüz gibi mutlak umutsuzlukta bile saç tellerinin dalgalanması halk hareketlerini birleştirmeye ön ayak olabiliyor. İran’da süren mücadele örneğinde başörtülü, başörtüsüz tüm kadınlar otokratik rejime karşı can siper etti. Çünkü bu çürümüş ideoloji din, dil, ırk ve giyim tarzı fark etmeksizin tüm kadınları esaret altına aldı. İran’da kadınların 40 yıldan fazla bir zamandır süren mücadelesi farklı kesimlerin birleşmesiyle büyüdü, yol aldı.

Uzun yıllardır hangi ülkede olursa olsun birbirinden öğrenen kadın hareketi, birbirinin tecrübesinden ders çıkarmayı da bildi. Dolayısıyla bu hafızaya güvenerek Türkiye’de kadınların tüm ayrıştırıcı politikalara rağmen birleşeceği, kazanılmış haklarına sahip çıkıp mücadele edeceği aşikâr.

Manşet fotoğrafı: Canva

İlgili haberler
Umudu dürt, umutsuzluğu yatıştır*

Evet, değişim sandıkla olmadı, ama öbür sandığı bekleyecek bir beş yılımız daha var mı? Emeğinin kar...

‘Bize oy vermezsen yardımı unut’ siyaseti

Nuran, Zeynep, Ayten... Sadece bir mahalleden yüzlerce kadından üçü... 22 yıllık iktidarı sürecinde...

Seçim sonrası bir iş yeri değerlendirmesi: Korkuyu...

Çalışmamızın eksikliklerinden öğrendiklerimizle dayanışmaya, birleşerek ortak taleplerimiz için müca...