Her şeye zam gelirken ücretler yerinde sayamaz! Ek zam… İnsanca yaşam… Hakkımız!
Emekçiler sadece ücretlerine zam talebiyle yetinemez, bu talebin iktidarın ekonomi politikalarına karşı mücadeleyle birleşmesi gerekir.

2021’de son 20 yılın zirvesine çıkan enflasyon, 2022’de fahiş zamlar, hem ücret ve maaş zamlarını hem de imzalanan toplu iş sözleşmelerinin ilk altı aylık ücret zammını alıp götürdü. Memleketçe yılın ikinci altı ayına “büyük” zamlarla giriş yaptık.

• Doğal gazda konut kullanımına yüzde 30, sanayi kullanımına yüzde 10, elektrik üretimi amaçlı tarifeye ise yüzde 16 zam geldi. Doğal gaz ve elektriğe nisanda da zam yapılmıştı.

• Benzin ve motorine de 24 saat içerisinde iki kez zam yapıldı. İstanbul’da benzinin litresi 26,24 liraya yükseldi. Motorinin litre fiyatı 25,90 lira oldu. Bu zamlar hayatın her alanında, en temel ihtiyaçlara hemen yansıyacak.

• Haziranın ikinci haftasında ekmeğe de zam gelmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bazı fırınlar, ekmeğin fiyatını 4 liraya çıkardı bile.

• Sütün litresi 5 ay içinde yüzde 100 zamlanarak 21 lirayı buldu. Yakında süt ürünlerine başka zamlar da gelecek.

• 1 yılda fiyat artışı yüzde 100’e çıkan yumurtanın tanesi 1 buçuk lirayı geçti.

• Bir damacana suyun fiyatı 30-35 lira arasında.

• Çaya yüzde 44 zam yapıldığının açıklanmasının ardından Türk kahvesi ve şekere de zam geldi.

ZAMLAR GÖKTEN ZEMBİLLE Mİ İNİYOR?

Zamların gökten inmediğini; tersine krizin, pandeminin ve savaşın faturasını halka yıkmayı merkeze alan tek adam yönetiminin ekonomi politikalarının sonucu olduğunu biliyoruz.

“Halkçı bir ekonomi” için mücadele edilmediği takdirde ücret ve maaşlara kaşıkla yapılacak ek zamların kepçeyle geri alındığını gördük, görüyoruz.

Aralık ortasında gösterişli törenlerle ilan edilen asgari ücrete yapılan zam daha üç ay geçmeden, açlık sınırının kat kat altında kaldı…

İşte “yüzyılın sözleşmesi” diye imzalanan toplu iş sözleşmeleri daha işçinin eline geçemeden eriyip gitti…

Emekçiler sadece ücretlerine zam talebiyle yetinemez, bu talebin iktidarın ekonomi politikalarına karşı mücadeleyle birleşmesi gerekir. Güvenceli bir iş ve gelecek güvencesi yokluğu hepimizin, tüm işçilerin, emekçilerin ortak sorunu!


SENDİKALAR SEYİRCİ KALMASIN DİYE BİZİM DE YAPMAMIZ GEREKENLER VAR!

Tüm işçilerin dilinde ek zam talebi varken sendikalar ne yapıyor? Sendikal bürokrasinin dişlileri, işçilerin gündeminden düşmeyen “ek zam” taleplerini “Bizim teamülümüzde yok”, “Yasalarda yeri yok” gibi gerekçelerle gündeme bile almıyorlar!

Sendikalar eğer açlık ve yoksulluk sınırını açıklıyorsa, o zaman bu açıkladıkları rakamlara uygun bir mücadele vermek zorunda. Çünkü biz eğer bu ülkede tüm malları, tüm hizmetleri üretiyorsak, bu dünyanın çarkını bizim emeğimiz döndürüyorsa, birileri sırça köşklerde yaşayıp “Aynı gemideyiz, ey işçiler siz fedakârlık yapın” diyorsa bizim onlara söyleyebileceğimiz tek bir şey var: Biz artık fedakârlık yapmak istemiyoruz!

İşyerlerimizden başlayarak sendikalarımızı zorlayacağız. Bu taleplerimiz için işyerlerinde, mahallelerde yan yana geleceğiz. Birlik olacağız. Birbirimize güvenerek, insanca yaşama talebimizin haklılığına güvenerek kazanabiliriz.

NE İSTİYORUZ?
• Enerji, temel tüketim maddeleri ve konut kirası başta olmak üzere tüm zamlar durdurulsun, yapılan zamlar geri alınsın…
• Ücretler yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşayacak bir düzeye çıkarılsın.
• Ücretlerde hiçbir kesintiye gidilmeksizin, çalışma süresi; günde 7, haftada 35 saate düşürülmelidir.
• Dinlenmek herkesin hakkı, işçilerin de hakkı. O yüzden de haftada 2, yılda 30 gün kesintisiz dinlenme hakkı istiyoruz.
• İşten atmalar yasaklansın, işçi ve emekçilerin temel ve ucuz gıdaya ulaşımı sağlansın.
Bunu yapabilmemiz için, sermayenin doymak bilmeyen kâr hırsının önüne geçebilmeliyiz. Örgütlenerek, sendikalı olarak, toplu sözleşmeli bir çalışma hayatını elde ederek, ülke genelinde de birleşerek yapabiliriz. Bunu yapabilecek güce sahibiz!
İKİ KİŞİ ÇALIŞIYORUZ, ÇOCUĞU İŞE VERDİM YİNE DE GECE AÇ YATIYORUZ!

Metal işçisi bir kadın // Tuzla-İstanbul

Ben metal işçisi bir kadınım. Eşim de bir boya fabrikasında çalışıyor. İki de çocuğumuz var. Neredeyse bir yıldır iki kişi çalışmamıza rağmen geçinemiyoruz. Asgari ücret artınca çok sevindik ama daha ilk haftada sevincimiz zamlar karşısında kursağımızda kaldı. Önce benim ihtiyaçlarımdan başladık kısmaya. Artık kuaföre gitmiyorum. Telefonum hatlıydı kontörlüye döndüm. Temizlik yaparken ihtiyaç olan yumuşatıcıyı artık alamıyorum. Bulaşık makinesine deterjan almayı da kestim. Yerine sıvı deterjan koyuyorum, pek temiz olmuyor ama imkansız tablet deterjan almak. Bazı yiyeceklerin tadını zaten unutmuştuk, buna domates ve yeşillik de eklendi. Meyve büyük lüks olur bizim için diye onu da almıyoruz.

EVDE GERİLİM BÜYÜYOR

Biz kıstıkça zamlar devam ediyor ve evde gerilim de büyüyor. Eşim bir tek kahveye giderdi artık gitmiyor. Çünkü gidince illaki bir çay içecek ve çay kahve 4 lira yani bir ekmek fiyatı. Biz de bu nedenle tartıştık.

Şimdi de çocukların ihtiyaçlarından kısmaya başladık. Kadın derneğinden ikinci el kıyafet alıyorum ya da muhtarlıktan. Bu sayede haftada 3 gün beslenme koyabiliyorum çocuklara. Bazen sadece kuru ekmek oluyor, bazen de hiçbir şey olmuyor. Lise ikinci sınıfta okuyan oğlum için bir iş buldum, bu yaz çalışacak. Ona bakınca içim gidiyor, çalışmak çok zor ama ne yapabilirim! Gelecek sene dershaneye gidecek, belki kendi boğazının masrafı çıkarır diye düşündüm. Bir de çocukları okuldan alalım desek yine de yetmeyecek... Şu an birimizin maaşı sadece kiraya ve elektrik faturasına gidiyor. Bu kadar kıstığımız halde yine de geceleri aç yatıyoruz. Maaşlarımıza bir iyileştirme yapılmadan kimse hayatta kalamaz. Benim en büyük talebim, ücretlerin yükselmesi ve zamların durması.


EĞER BİRLİK OLMAZSAK HİÇBİR ŞEY ELDE EDEMEYİZ
İstanbul Tuzla’dan bir işçi
Fabrikanın içinde en güvendiğim işçilerle kendi aramızda “Ne yapabiliriz?” diye konuştuk. Sonra kime güvensek kime güvenmesek diye düşünürken elimizde sadece 5 kişi kaldı. Herkesi güvenilmez diye eledik ve kendimize olan güvenle çıktık, maaşımıza zam istemek için müdürün yanına gittik. Anlattık derdimizi; “Geçinemiyoruz ve biraz iyileştirme istiyoruz” dedik. Müdür önce şöyle bir alaycı baktı, sonra güldü ve dedi ki: “Burada çalışan 280 kişiden bir tek siz mi geçinemiyorsunuz? Arkadaşlar yapabileceğimiz bir şey yok, siz sanırım lüks yaşayanlarsınız, biraz lüksünüzü azaltın geçinirsiniz.” Biz odadan çıktık, neye uğradığımızı şaşırmıştık. Bir yandan söylediği doğruydu sadece 5 kişiydik. Göze battığımıza mı yanalım, diğer işçilerle niye bu durumu paylaşmadığımıza mı yanalım bilemedik.
Bırakın lüks yaşamayı, sürünüyoruz yine de geçinemiyoruz. Mesai olmadığı zaman üzülüyoruz. O arkadaş grubuyla o gün dışarıda buluştuk, bu durumu değerlendirdik. Ben kendi adıma çok utanmıştım, aslında müdür haklıydı, hepimiz gitmeliydik onun odasına. Ama işte işçiler ya korkuyor ya da hemen birbirinin arkasından iş çeviriyorlar. Herkesin borcu var, iş bulmak çok zor, kadın işçiler için daha zor. O günkü buluşmamızda işyerinde sendika çalışması başlatmaya karar verdik.
Zam istediğimiz için müdürün mobbingleri başladı. Önce çalışma yerlerimizi değiştirdiler. Fabrikada yan yana gelmememiz için başımıza nöbetçi diktiler. Ama biz birlik olmayı deneyeceğiz. Böyle dağınık ve birbirimize güvenmeden yaşamaya devam edersek daha çok dalga geçerler bizimle…
PATRONUN DEĞİŞMEYEN CEVABI: BEĞENMİYORSAN KAPI ORADA!

Metal işçisi bir kadın // Tuzla-İstanbul

Aldığımız maaş asgari ücretten 100 lira fazla. Zaten o da gelen zamlarla eriyip gitti. Her hafta gelen zamlar yüzünden marketlerde alarm takmadıkları ürün kalmayacak yakında. Ekmek 4 lira oldu. Kiralar zaten almış başını gitmiş, benim oturduğum mahallede kira fiyatları 3 bin liradan başlıyor. Hükümet “Vatandaşın sıkıntılarının farkındayım” diyor ama çözüm yok. Ne işçilere ne emekliye ek zam talebiyle ilgili bir açıklama yok.

Eşim çalışmadığı için evin bütün yükü benim omuzlarımda. İki çocuğum var. Oğlum nişanlanacak, ona destek olmak istiyorum ama bu maaşla çok zor. Fabrikada ek zam talebiyle ilgili kendi aramızda konuştuk. Birkaç kişi müdürle görüştü ama “Vereceğimiz zam bu kadar. Bunun dışında fazlasını veremeyiz isteyen çalışır, isteyen gider” cevabını aldık. Herkesin ödemesi gereken borçları olduğunu biliyorlar ve o yüzden bu kadar rahat tehdit ediyorlar bizleri.

Bizler toplantılarda, “Zorunlu mesailerin kaldırılmasını istiyoruz” dediğimizde “Biz kimseyi zorla mesaiye bırakmıyoruz” diyorlar. Ama ustabaşı bize sormadan listeye ismimizi yazıyor, mecbur kalıyoruz. Mesaiye kalmadığında göze batmaya başlıyorsun tutanak tutuyorlar sonrasında da işten çıkartıyorlar.

TUVALETE BİLE GİDEMİYORUZ, GÜLMEK BİLE SUÇ!

Zorunlu mesailer yüzünden sürekli çalışıyoruz. Günde sadece yarım saat yemek molamız var. Tuvalete gitmemiz bile sorun oluyor. Ustabaşı “Neden bu kadar uzun kaldın” diye laf atıyor. Ellerinden gelse tuvalete gitmemizi de yasaklayacaklar.

Patronun 17 yıl boyunca çalışan idari personelin haklarını vermeden işten çıkarması zaten konuşulan sendikalaşma sürecimizi hızlandırdı. Bir gün arkadaşım geldi ve sendika çalışmasına katılıp katılmayacağımı sordu. “Tabii ki varım” dedim. Daha iyi çalışma koşulları, daha iyi bir ücret ve haklarımız için sendikalaşmak istiyoruz.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Yoksulluğa ve yoksunluğa karşı şimdi değilse ne za...

Bu 1 Mayıs’ta yaşanan bu yoksulluk ve bu yoksulluğun getirdiği ev içi gerginlikler son bulsun diye a...

Yenimahalle’de işçi kadınlar buluştu: Artık hareke...

1 Mayıs'a giderken işçi kadınlar yan yana gelmeye devam ediyor... Ankara Yenimahalle'de akşam yemeği...

İzmir'de yüzlerce kişi 'Zamlar geri alınsın, ücret...

İzmir'de Emek ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla yapılan kitlesel basın açıklamasında başta temel tü...

Sultangazili Kadınlar zamları protesto etti: Böyle...

Zamları protesto için Gazi Cemevine yürümek isteyen Sultangazili Kadınlar, polis tarafından engellen...

'Ulaşıma da zam gelirse artık bir yere de gidemeyi...

Akaryakıta yapılan zamlar sebebiyle İstanbul'da UKOME toplantısında toplu taşıma ücretlerine ek zam...

İzmir'de kadınlar zamları protesto etti: Krizi biz...

İzmir Kadın Platformu, gelen zamlara karşı ‘Geçinemiyoruz. Krizi biz yaratmadık, bedelini de ödemeye...