Harcına kız kardeşliği, dayanışmayı, örgütlülüğü koyduğumuz bir dünya …
8 Mart’a giderken yeniden hatırlatalım birbirimize, işçi, emekçi kadınların mücadelesinden doğan bu günde daha da büyüyen dayanışmamızla yeni bir dünya kuralım kendimize.

Yaşamak için en temel ihtiyaçlarımızın başında geliyor ekmek ve su. Hemen sonrasında ise barınma en temel ihtiyacımız. Başımızı sokacağımız bir çatımızın olması, gecenin karanlığına, sokağın ıssızlığına, soğuğun etimizi kemirmesine karşı o çatı altında güven duygusunu hissetmek önemli. Hele biz kadınlar için… Mutsuz olduğumuz, şiddete mahkûm edildiğimiz evlerin duvarlarını yıkıp kendimizi içinde huzurlu hissedeceğimiz yuvalar kurmak da yine bizim en büyük becerimiz, cesaretimiz, gücümüz.

Son bir aydır yaşadıklarımızla ise binbir hayalle kurduğumuz, sevinci, neşeyi, umudu, kimi zaman üzüntüleri, acıyı taşıdığımız o evlerin yerle yeksan olduğunu gördük. Sevdiklerimiz, yakınlarımız, anılarımız, fotoğraflarımız, iyisiyle kötüsüyle tüm yaşanmışlıklarımız enkaz altında kaldı. Koca devlet kaldı da enkaz altında, kalanları çıkarmak, olanları ayağa kaldırmak, yaraları sarmak, kardeşlik elini uzatmak bizlere düştü. Olsundu, yıkılanı yeniden kurmaya hep alışık değil miyiz biz?

Biz kendi ellerimizle enkazları kazıp çıkmaya çalışırken 21 yıldır bu ülkeyi yönetenler ise rüyasından ancak uyandı. Onca uyarıya rağmen adım adım bizi sürükledikleri felaket “kader planı”ydı, devlet hemen her şeye yetişmişti, “Devlet nerede?” diyenler, yardıma koşanlar alçak, haysiyetsizdi, binlerce insan ölmemiş, milyonlarca insan etkilenmemiş gibi tüm ihmaller, eksikler bir helallikle tatlıya bağlanırdı. Bizleri sömürenler, enkaz altında bırakanlar mezarlarımızı yeniden kazabilmek için emeğimizi “bağış”lamıştı gülerek, kan paramızı ödemişti.

Bunları hepimiz biliyor, her gün yaşıyor, okuyor, izliyoruz. Ancak bu süreçte gördüğümüz bir şey daha var ki dayanışmanın gücü, iyileştiriciliği. Sokağından mahallesine, fabrikasından, okuluna gencinden yaşlısına çocuğuna kadar dayanışmanın bir parçası olan, tüm düşmanlık politikalarına rağmen işçisiyle emekçisiyle kardeşiz diyen bir halk var. Ve bu halk düşmanlık tohumlarına karşı birliğin, örgütlülüğün, mücadelenin tohumlarını ekiyor bugün.

Emekçilere karşı sermayenin yanında olduğunu her fırsatta bize gösteren iktidara/iktidarlara karşı kendi iktidarımızı kurmak için fırsat sunuyor bize bu dayanışma. Bursa’dan, Eskişehir’den, İzmir’den Malatya’ya, Antep’e, Maraş’a, Hatay’a kız kardeşliğin köprüsünü kuruyor dayanışmamız. Güvenle birbirimize yakınlaştırıyor, omuz omuza vermemizin, hayatı birlikte yeniden kurmamızın olanaklarını yaratıyor.

Ekmek ve Gül’ün mart sayısında da bu olanakları konuştuğumuz, her neredeysek orada dayanışmayanın ucundan tutup bir parçası olduğumuz, yaşadıklarımızla neler hissettiğimiz, nasıl iyileşip iyileştireceğimiz ve geleceğe dair tüm kaygılarımızı dillendirdiğimiz yazılarımızla karşınıza çıkıyoruz. Sesimizi duyurabildiğimiz her yerde duyurmaya, bu örgütlü gücün bir parçası olmaya, birlikte ayağa kalkmaya, şehirlerimizi yeniden birlikte kurmaya, birlikte değişmeye çağırıyoruz her birinizi.

8 Mart’a giderken yeniden hatırlatalım birbirimize, işçi, emekçi kadınların mücadelesinden doğan bu günde daha da büyüyen dayanışmamızla yeni bir dünya kuralım kendimize. Yıkıp yeniden yaptığımız, her bir tuğlasını kendimiz ördüğümüz, harcına kız kardeşliği, dayanışmayı, örgütlülüğü koyduğumuz bir dünya. Yıkalım bu dünyayı, yeni baştan kuralım…

Görsel: Canva

İlgili haberler
Deprem, devlet ve siyaset

Trilyonluk firmaların kapsında vinçler yatarken, işçiler yılların emeğiyle sahip olduğu hiltisini ka...

İşte bunlar hep kapitalizm

Bir yandan bu iktidardan kurtulmaya çalışırken, onu da aşan, gerekirse o reisle değil de bu reisle y...

Hayatımızı çalanlara hakkımız helal değil!

Değil 1 yıl, verecek bir saniyemiz dahi yok! Bize bu hayatı reva görenlerin hiçbirine hakkımız helal...