Güvensizlikler içinde yaratılan güven ortamı
Her buluşmanın sonunda “Oh be, ne iyi geldi” duygusunu büyütüyor, kimi kadınlarda “en umutsuz olduğu anda dünyaya inancının artması” şeklinde karşılık bulabiliyor.

Uzun bir pandemi arasından sonra birazdan hep birlikte bir oyun izleyecek olmanın heyecanı içinde fotoğraftaki gülen yüzler. Bu uzun aranın yarattığı tahribat küçümsenecek gibi değil. Kimileri kadın olmaktan kaynaklı yaşanan sorunların yakıcılığını en çok pandemide fark ettiğini söylüyor örneğin.

‘SÖYLEMEK İSTEDİKLERİMİ KISITLAMAKTAN BIKTIM’

Ekonomik kriz ve tek adam yönetiminin baskıları Türkiye’yi her geçen gün daha da yaşanılamaz hale getirirken üniversiteler de bundan payını alıyor. Kampüsler üniversite öğrencilerinin yaşam alanları olması sebebiyle herhangi bir kamusal alandan daha güvenli addedilirken bu güven ortamı giderek bozuluyor. Taciz, cinsel saldırı, şiddet; ders sırasında, yemekhane kuyruğunda eşitsizliğin türlü biçimlerde kendini yeniden göstermesi; özgürce söz söyleyebilecek, okuyup yazabilecek alanların yok edilmesi bu “güvenli alan”la sokağı her geçen gün daha da eşitliyor. Tüm bu sebepler kulüp ve topluluklara “Sesimi çıkarabileceğim en iyi yerin burası olduğunu düşündüm, artık düşüncelerimi, söylemek istediklerimi kısıtlamaktan bıktım” diyerek gelen genç kadınların sayısını arttırıyor. Bu durum kimi zaman aile içindeki baskıdan kurtulmak isteyen, bir sorgulama halinde olan, yalnızca kadının ezilmişliği sorununa dair de değil toplamda dünyanın gidişatına dair yeni fikirler edinmek isteyen genç kadınlara da yer açıyor. “Yalnız olmadığımı bilmek, yalnız hissetmemek için…” bu birlikteliklerin parçası olan kadınların en fazla söylediği şeylerden biri oluyor çoğunlukla.

ÇÖZÜM ARAYIŞI BİRLİK OLMAYA YÖNELTİYOR

Hayatın her alanında yalnızlaştırılan kadınların, çıkışsızlık hissini yayan, varsa bir çıkış onun yolunu da bireysel yöntemlerde, kişisel yeterliliklerde gösteren dünya ve memleket halinin gerçekliğine çarpması, yanında yöresinde olan kadınlarla aynı sorunları yaşadığının farkına varması çok daha hızlı gerçekleşiyor.

Sorunların farkına varma hızına karşılık “Bu sorunlara karşı ne yapabilirim?” sorusuna aynı hızda cevap bulunamıyor şimdilik. Tam da bu çözüm arayışı halinde, umutsuzluğun, inançsızlığın pik yaptığı noktada, “Artık Twitter’a girmek sinirimi bozuyor” denilen yerde kampüslerdeki birlikteliklere sımsıkı sarılıyor genç kadınlar.

‘ARTIK BİR ŞEYLER YAPMAM LAZIM’

Bir arkadaşımız üniversitedeki kadın topluluğuyla tanışma hikâyesini şöyle anlatıyor örneğin: “İstanbul Sözleşmesi feshedildiğinde hayata inancım kalmadı. Bu kadar da olmaz dediğimde katıldım buraya.” En önemli noktalardan biri genç kadınların “Artık bir şeyler yapmam lazım, elimi taşın altına koymam lazım, bu sorunların çözüm aşamasında yer almam lazım” sözleriyle ifade ettiği, aslında mücadelenin bir parçası olmak üzere böylesi birlikteliklerin de parçası oldukları gerçeği.

Hayatın her alanında dayanışmaya ihtiyaç duyduğunu söyleyen kadınların “ait hissetmek, güvende hissetmek” gibi tarif ettikleri ihtiyacın aslında kampüs içinde ve dışında fark etmeksizin sorunlarını paylaşabilecek, bu sorunlara karşı harekete geçebilecek, birlikte okuyarak, tartışarak birlikte öğrenebilecek bir kolektifin içinde yer alma ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.

‘OH BE NE İYİ GELDİ!’

Böylesi birlikteliklerin her buluşması, birbirini anlıyor olmanın ve yaşamın ağırlığının bir sonucu olarak kimi zaman hem gözleri dolduran hem öfkelendiren hem de cesaret ve güç veren biçimlerde ilerliyor. Her buluşmanın sonunda “Oh be, ne iyi geldi” duygusunu büyütüyor, kimi kadınlarda “en umutsuz olduğu anda dünyaya inancının artması” şeklinde karşılık bulabiliyor.

“Artık tek derdimiz yaşamak olmasın, gülmek, eğlenmek de hakkımız!” demişti bir başka arkadaşımız. Hayallerimizi, yaşama arzumuzu elimizden almaya çalışanlara rağmen kadınlar hayatlarından, hayallerinden ve birlikte mücadeleden vazgeçmediğini gösteriyor. Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi, bulunduğumuz her yerde bu birliktelikleri korumaya, güçlendirmeye, ilerletmeye; yaşamak için ekmek, ruhumuz için gül istemeye, bir tiyatro oyunu öncesi heyecanında buluşmaya, bir eylem alanında ortak ağızdan bağırmaya devam edeceğiz.

Fotoğraf: İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü ve YTÜ Kadın Çalışmaları Topluluğunun ortak tiyatro etkinliğinden

İlgili haberler
‘Yurtsuzlar’ şiddete karşı yalnız olmasın!

Geleceğinden korktuğu için şiddete mecbur kalmak, market alışverişi için bile korkarak çıkmak ve şid...

İMES’te kadın işçiysen işyerinde, durakta, yemek y...

Kadınlar işyerlerinde de her an tacizle burun burunalar. İMES’te farklı bloklardaki farklı işyerleri...

Bilinen hikayelerin bilindik sonlarını değiştiren...

Çocuğu kayınbiraderi tarafından istismar edilen Esra, şikayetçi olunca kocası Esra’ya hayatı dar etm...