İMES’te kadın işçiysen işyerinde, durakta, yemek yediğin lokantada tacizin hedefisin
Kadınlar işyerlerinde de her an tacizle burun burunalar. İMES’te farklı bloklardaki farklı işyerlerinde çalışan kadınlarla maruz kaldıkları taciz ve şiddete dair konuştuk.

Ümraniye İMES sanayi sitesinde 12 bine yakın işçi çalışıyor. Çalışanların yüzlercesi kadın. Sorunları ise saymakla bitmez…

Pek çok işyerinde servis yok. Patronlar işçileri servisle taşımayı bile ek yük olarak görüyor. Tee nerelerden işçiler İMES’e kendi imkanları ile gelip her gün işbaşı yapıyorlar. Bu, kadın işçiler açısından işe gidip gelirken zor bir durum. Üstelik yol ücretlerini patronlar ödemiyor, işçiler kendi ceplerinden aylık kart alıyorlar, iki araç değiştirerek işe gelenlerin yol masrafı 500 lirayı buluyor. Ayrıca kadın işçiler iş çıkışında tacize karşı risk altında oluyorlar. İMES özel güvenlik elemanları, kadınların bu yöndeki şikayetlerini polise havale etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Özellikle kış aylarında gün doğmadan işe gelip güneş batınca işten çıkan kadın işçiler hep tedirginlik yaşayarak işe gidip geliyorlar.

Farklı ülkelerden savaş ve çatışmalı ortamda yerinden yurdundan kaçıp gelen mülteci kadın işçiler için ise durum daha çekilmez. İMES’te farklı bloklardaki farklı işyerlerinde çalışan işçi kadınlar anlatıyor.

GECE DURAKLARDA BEKLEMEK KÂBUS

Buzdolabı motorları üreten bir fabrikada işçi olan Sevim, mecbur olduğu için İMES’te çalışmak zorunda kaldığını, önceleri kadınların sokak ortasında tacize uğradığını duyduğunda inanmadığı fakat çalıştığı dönem içinde bunu defalarca yaşadığına tanıklık ettiğini söylüyor. “Eşimin tek maaşı ile 3 çocuk bakmak ve okutmak çok zordu. En küçük çocuğu kayınvalideme bırakarak çalışmaya başladım. 7-7:30’ta işbaşı yapıyorum. Minibüse de İETT otobüsüne de bindiğimde tıklım tıklım dolu oluyor. Elle açık seçik tacize uğruyorsun. 2 yılda 10 kez bunu yaşadım desem hiç abartı olmaz. Ne İMES özel güvenliği ne de polis hiçbir işlem yapmadı. Durakta araç beklerken üstündeki giysileri parçalanan Suriyeli kadın işçi arkadaşımı gördüm. Bağırarak ‘imdat’ dedik öyle kurtardık” diye konuşuyor.

“Kadın işçilerin can güvenliği sağlansa ve servis araçları tahsis edilse belki bunların hiçbiri yaşanmazdı” diyen Sevim, yaşadıklarını eşine, kardeşine anlatamadığını söylüyor: “Aldığım asgari ücret. Yaptığımız iş ağır. Mecbur olmasam çalışmam. Patronlar metal işkolunda kadın işçi tercih ediyorlar. Boşuna değil. Rahat sömürmek ve her dediklerini yaptırmak için.”

Sevim ile aynı blokta bulunan yemek fabrikasında çalışan Sedanur ise 4 yılda iki ayrı işyerinde çalıştığını, rahat iş diye yemek fabrikasını tercih ettiğini fakat nereye giderse gitsin taciz ve mobbinge maruz kaldığını söylüyor: “Çok yoğun çalışıyoruz. Özbek, Suriyeli arkadaşlarımız da var. Bekar mülteci kadın arkadaşlarımız ortak evler kiralayarak yaşamlarını sürdürüyorlar. Çalışırken bile bu arkadaşlarımıza farklı gözle bakıldığını, oturdukları mahallede fuhuş yapan kadınlar gibi görüldüklerinin tanığıyım. Kadınsan vah haline.”

‘SAVAŞ OLMASAYDI NE İŞİM OLURDU BURADA’

Suriye’den gelen Anima ise farklı bir blokta metal emaye mutfak malzemeleri üreten bir metal atölyesinde çalıştığını, çalışma ve oturma izni almadan önce aylık bin liraya bile çalıştırıldıklarını söylüyor: “SGK’sız çalıştırıldık yıllarca. Hiçbir sosyal hakkımız yok. Sadece yemek ücretsiz, bir de çay. Yol parası verilmiyor. Bayram ve resmi tatillerde bile işe çağrılıyoruz. Savaş yüzünden geldik buraya. Güzel bir şehirde yaşıyorduk, iyi kötü mutluyduk. Şeriat, din girdi araya, olan biz kadınlara ve çocuklara oldu. Böyle yaşamak acıdır. İnsanlık ölmüş.”

Anima “insanlık ölmüş” sözünü ona söyleten deneyimlerini anlatıyor, “6 yıldır İstanbul’da yaşıyorum. Ailemin yarısı Halep’te kaldı. Yarısı öldürüldü. Canımızı kurtaralım diye babamın zorlamasıyla buraya geldik. Gelmez olaydım. Ev sahibimiz bile bize ev kirası karşılığında onunla birlikte olmamızı teklif etti. İşyerinde ustabaşının, sapık zihniyetli bazı erkek işçilerin bize söylemedikleri küfür, yapmadıkları taciz kalmadı. Kamera istedik, öyle kurdular kamera sistemini…”

TACİZ HER YERDE: EVDE, İŞTE, SOKAKTA

Özbekistan’dan 5 yıl önce İstanbul’a gelen Şahzede ise, tıbbi plastik enjeksiyon üreten bir işyerinde çalışıyor. Sağlık meslek lisesi mezunu olduğunu, Özbekistan’da iş bulamadığını ve belki dolar üzerinden ücret alırım diye düşünerek buraya geldiğini fakat bin pişman olduğunu söylüyor: “Kimse bana bin dolar maaş vermedi. Bize anlatılanların hepsi uydurmaymış. İçimizde mühendis olan, hemşire olan arkadaşlarımız bile var. Ülkemizde iş yoktu, çok az para veriyorlardı. Buraya geldik bize yapmadıkları kalmadı. Ahlaksız teklifler mi dersin, sözlü, fiili taciz mi dersin ne varsa hepsini yaşadık. İnsan olduğumuzdan utandık. Çalışma izni ve oturma izni alıncaya kadar polis ve gece bekçilerinin bile bize yapmadıkları taciz ve ahlaksız teklif kalmadı. ‘Yat benimle serbest gez’ diyorlardı. İtirazımızda ise Göç İdaresi işaret ediliyordu.”

Suriyeli Ronahi ise, 25 işçinin çalıştığı bir metal atölyesinin günlük temizliğini yapıp, karşılığında da 2 bin 500 lira alıyor. İşyerinde maruz kaldıkları tacize ise tepkisini şöyle gösteriyor: “Bir işçi yanındaki kadın işçiye kötü gözle bakar mı? Evet çok iyi erkek işçi arkadaşlarımız var, haşa onları kastetmiyorum ama çok kötü erkekler var. Bizi hareminde görmek isteyenler var. O da çok kötü ücret alıyor, ben de. Onun da iş güvencesi yok, kirin pasın içinde çalışıyor, ben de köle gibi sabahtan akşama kadar çalışıyorum. 20 işçinin gözü üzerimde desem inanın yalan olmaz. Yoksulluk, açlık insana böyle yapmamalı. İşi bırakıp gitmeyi çok istedim ama her yer aynı. Bağımız, bahçemiz vardı, tarlamız vardı, yoksul da olsak mutluyduk. O günleri çok özledim. Bir gün tekrar geri dönersek bayram yapacağız.”

Görsel: freepik

İlgili haberler
Hülya ne yapsın?

Hülya’nın yaşam kesitinde hepimiz için tanıdık hisler, olaylar var. Peki ya, Hülya’nın sıkıştığı iki...

Yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber!

Bir araya gelme ihtiyacı bir bıçak gibi teni geçince aşılır. Asıl zor olan, birlikte değiştirmeye, a...

Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı çaresiz d...

Burası senin kürsün: Yaz, çiz, paylaş, anlat… Birlikte yükselsin; “Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğ...