‘Yurtsuzlar’ şiddete karşı yalnız olmasın!
Geleceğinden korktuğu için şiddete mecbur kalmak, market alışverişi için bile korkarak çıkmak ve şiddetten koruyucu mekanizmaları nasıl kullanacağını bilmemek… Göçmen kadınlar bugün bu döngüye mahkum…

Mülteci kadınlar şiddetin en ağır biçimleriyle karşı karşıyayken şiddetten korunabilecekleri mekanizmalara da bir o kadar uzaklar. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken çoğunluğu Suriyeli olan kadınlarla şiddet üzerine sürdürdüğümüz sohbetlerde en dikkat çekici olan şiddet gördüğünde ne yapabileceğini bilmiyor ve yalnız hissediyor oluşları.

Hepsinin bir şekilde şiddete maruz kaldığı satır aralarında gizli. Görüştüğümüz kadınların çoğu eşin, babanın, evdeki diğer erkeklerin bağırmasını, tokat atmasını, onu küçümseyen cümlelerini şiddet olarak görmüyorlardı. Eşler anlaşamayabilir. Eş ya da evdeki herhangi bir yetişkin ona emir verebilir ona bağırabilirdi. Evliliğin bu “olağan” halleri, sokakta siyasette yaşanan aşağılama ve küçümsemenin de etkilerini taşıyor aslında. Çarşıda, pazarda, hastanede, sokakta sürekli sözlü şiddete maruz kalıyorlar. Hem hakarete maruz kalmamak hem de kendilerini sokakta güvende hissetmedikleri için market, pazar, okul ve hastane ihtiyaçları dışında pek sokağa çıkmıyorlar. Bir de kendi evlerinin dışında akrabası olan tanıdıklarının evleri bir diğer rahat hissettikleri ortamlar.

ÇALIŞMALARININ ÖNÜNDEKİ ENGELLER YIĞINLA

Psikolojik, fiziksel şiddetin dışında bir de ekonomik şiddete de maruz kalıyorlar. “Kadınlar çalışmaz” algısı Suriyeli göçmen kadınların çalışması önünde engel olarak durmaya devam ediyor. Bu çok yaygın olmasa da kırılmaya başlamış durumda. Ekonomik zorunluluklar özellikle mahallede az da olsa çalışan göçmen kadınlarla karşılaştırıyor bizleri. Her geçen gün artan hayat pahalılığı, eve giren gelir ve giderin denk gelmemesi kadınların hayatına psikolojik ve fiziksel şiddet olarak yansıyor. Çalışmasına müsaade edilmeyen kadınlar kırk dereden su getirerek çocukların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar.

‘BİZ YURTSUZUZ BİZE KİM HAK VERİR?’

“Şiddete maruz kaldığınızda şikâyette bulunabiliyor musunuz? Nerelere başvuru yapacağınızı biliyor musunuz?” diye sorduğumuzda aldığımız yanıt aslında daha önce sohbet ettiğimiz göçmen kadınlardan da duyduklarımız oluyor: “Biz bu ülkede sığıntıyız, nereye başvuralım? Kim bizi insan yerine koyar ki? Biz yurtsuzuz bize kim hak verir? Mahallede karakol var. Eşinden şiddet uğradığı için karakola şikayete gidenler var. ‘O kadar düzgün insansanız memleketinizde kalsaydınız’ diyorlar. Kim bize neden sahip çıksın?” duygusu çok güçlü.

Eşinden şiddet gören bir göçmen kadın eşinden ayrılmayı göze alamıyor. Eğer burada akrabası yoksa kimsesiz kalmaktan korkuyor. Dul olmaktan kaynaklı neler ile karşı karşıya kalacağını bilmiyor ve Türkiye’deki kadınların başına gelenlerden daha fazlasının başına gelebileceğini düşünüp kocasının şiddetine maruz kalmayı kabul ediyor.

Oysaki göçmen kadınlar dayanışmanın bir parçası olduğu ölçüde haklarını daha net görebilir çünkü haklarımız var! 6284 sayılı kanun bugün her ne kadar tehdit altında olsa da göçmen kadınlar da aynı şekilde koruma, tedbir, sığınmaevlerinden yararlanma hakkına sahipler. Kadınlar yan yana gelip haklarına sahip çıktıkça, göçmen kadınlar bu dayanışmanın bir parçası oldukça şiddete karşı haklarını kullanabilecek.

Görsel: freepik

İlgili haberler
Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı çaresiz d...

Burası senin kürsün: Yaz, çiz, paylaş, anlat… Birlikte yükselsin; “Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğ...

Yarın değil şimdi, yalnız değil hep beraber!

Bir araya gelme ihtiyacı bir bıçak gibi teni geçince aşılır. Asıl zor olan, birlikte değiştirmeye, a...

Hülya ne yapsın?

Hülya’nın yaşam kesitinde hepimiz için tanıdık hisler, olaylar var. Peki ya, Hülya’nın sıkıştığı iki...