Emperyalizme, baskıcı rejimlere karşı ses yükseltelim: Enternasyonal mücadeleyi büyütme zamanı
'Tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Şimdi tüm Ortadoğu’da sömürü ve yıkım döngüsünü kırmak için her bir ülkeden işçilerin, emekçilerin, kadınların dayanışma ve mücadelesinin yeşermesine ihtiyacımız var.

İsrail’in İran’a karşı başlattığı saldırı ABD emperyalizminin İsrail ile birlikte adım adım ördüğü “yeni Ortadoğu” projesinin etaplarında biriydi. “12 gün savaşları” olarak artık tarihte yerini alacak olan bu süreçte ateşkes ilan edildi. Ateşkesin sürüp sürmeyeceği ise bilinmiyor.

Biraz geriye gidelim ve bu süreci bütünlüklü bir şekilde hatırlayalım. Emperyalistler arasındaki çekişmeler özellikle pandemi dönemi ve sonrasında daha belirgin hale geldi. Çin’in Ortadoğu’da hegemonya olmasının önüne geçmeye çalışan ABD emperyalizmi, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek için kolları sıvadı. Bu süreç, ABD ve İsrail için yeni müttefiklerin oluşması ve müttefik olmayacakların tasfiyesiyle ilerleyecekti. Nitekim öyle oldu.

Adım adım “yeni Ortadoğu” projesi

2020 yılında Siyonist İsrail rejimi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn ile ABD'nin arabuluculuğuyla Beyaz Saray’da İbrahim Anlaşması imzaladı. İbrahim Anlaşması diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması ve normalleşmesi hedefiyle yapıldı. Bu anlaşmalar 2020’den bu yana özellikle Arap ülkeleriyle yapılıyor.

2021, başka önemli bir dönüm noktası yarattı. ABD yıllardır tahakküm altında tuttuğu Afganistan’dan ordusunu çekti. Taliban, Afganistan’ı yeniden işgal etti. Bu, Afganistan’da kadınlar için yeni bir karanlık dönemin başlangıcıydı. Kadınlar bütün insani haklardan mahrum bir şekilde adeta yeraltı hayatına başladı.

2023 bu sürecin katliam ve soykırımla iç içe geçtiği bir süreç oldu. İsrail’in Filistin’de başlattığı soykırım hâlâ devam ediyor. Daha sonra Lübnan’a saldırı, Suriye’de Esat rejiminin ABD destekli HTŞ tarafından devrilmesi, bu sürecin diğer taşları olarak ABD ve İsrail tarafından döşendi. İran rejiminin vekil güçleri zayıfladı veya yok edildi. Böylece sıra İran’a geldi. ABD, İran’ın nükleer tesislerini bahane ederek “Silahlanmanın önüne geçmeliyiz” tartışmasıyla İran’a karşı alınabilecek her aksiyonu meşrulaştırmaya çabaladı. İsrail’in İran’a saldırısıyla şehirler bombalandı. İsrail, iddia ettiğinin aksine, sadece askeri merkezleri veya İran rejiminin komutanlarını hedef alamadı. İran halkının en temel ihtiyaçlarının karşılandığı temel altyapıları peş peşe vurdu. Rafineler, fabrikalar, çiftlikler, sivil evler ve Evin Cezaevi bunun en önemli göstergesiydi. 12 gün boyunca en az 65 çocuk ve 49 kadın (ikisi hamile) İran’da hayatını kaybetti; 270 çocuk ve kadın yaralandı.

İsrail tilkiliği işe yaramadı

Bu sürecin en temel meselelerinden biri ise İsrail’in, İran rejimini hedef aldığını öne sürüp, İran’da 2022’de Mahsa Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesinden sonra ivme kazanan “kadın, yaşam, özgürlük” hareketinin arkasına saklanmaya çalışmasıydı. Netanyahu, eski İran şahının oğlu Reza Pehlevi’yi adeta bir kurtarıcı olarak servis etmeye başladı. Sözlerini “kadın, yaşam, özgürlük” sloganıyla bitirdi. Sağcı, muhafazakar Pehlevi de nereden çıkmıştı? Kadınların yıllardır İran rejimine karşı sürdürdüğü mücadeleye konmak üzere batıcı, İsrail yanlısı bir adam tekrar gündeme gelmişti. Bu süreçte İsrail, İran içindeki halkın rejime karşı öfkesini kullanarak saldırılarını meşrulaştırmak, ona teslim bir isim yani Reza Pehlevi’yi alternatif olarak sunmaya başlamıştı. Ancak başarılı olamadı.

Sıra Türkiye’de mi?

İran’da saldırıların hemen ilk günlerinden işçiler, emekçiler, kadınlar, cezaevindeki siyasi tutuklular ve hatta idama mahkum edilmiş kadınlar İsrail’e, ABD’ye ve savaşa karşı net bir “HAYIR” dedi. Bu hayır, emperyalizme ve İsrail’e karşı mücadelede yeni bir hatta çağrı yapıyordu. Rejimin saflarında yer almadan baskılara karşı mücadele ederken şimdi emperyalizmin işgaline karşı da daha net mücadele zamanı.

“Sıra Türkiye’ye gelecek mi?” soruları havada uçuşurken bu soruyu da yanıtlamadan yazıyı devam etmeyelim. Hayır. NATO üyesi olan Türkiye birçok aşamada ABD’nin müttefikidir. 2023’ten bu yana İsrail ile yapılan ticaret de bunun maddi göstergelerinden biri. Dolayısıyla Türkiye, ABD’nin müttefiki olarak bu sürecin bir parçası olabilir ama şimdilik hedefinde olmadığı ortada.

Ancak içinden geçtiğimiz süreç özellikle kadınlar için büyük tahribatlarla ilerliyor. Emperyalist işgallerin ve savaşların kadınlar için iki yönlü sonucu var: Birincisi en çok yıkımı kadınlar yaşar, ikincisi ise kadınların sisteme ve hükümetlere karşı ilerlettiği mücadeleyi köreltir.

En çok yıkımı kadınlar yaşıyor

Birleşmiş Milletler Kadınlar Ofisi'nin 19 Mayıs 2025 tarihli raporuna göre, Ekim 2023’ten bu yana yalnızca Gazze’de İsrail ordusunun saldırıları sonucu 28 bin kadın ve kız çocuğu hayatını kaybetti. Bu sayı, her saat başı bir kadın ve bir kız çocuğunun öldürüldüğü anlamına geliyor. Ancak savaşların kadınlar ve çocuklar üzerindeki etkisi yalnızca yüksek ölüm oranlarıyla sınırlı değil. Bu koşullarda fiziksel, sözlü ve psikolojik şiddet, mevcut kaynaklara erişimin zorlaştırılması veya tamamen engellenmesi ve çok sayıda örnekte görülen kadınlara yönelik vahşi cinayetler hiçbir cezaya tabi tutulmadan ilerler.

Örneğin; 1990’lı yıllarda Cezayir ve Afganistan, 2000’li yılların başında Irak, 2010’lu yıllarda ise Suriye, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Batı Afrika’da kadınların ve kız çocuklarının kaçırılması ve seks kölesi olarak kullanılmaları, Irak ve Suriye’de Ezidi kadınların “savaş ganimeti” olarak değerlendirilmesi bu yazıya sığmayacak kadar kapsamlı ve korkunç örneklerdir.

Tüm bu olaylar, sadece “sivillerin genel mağduriyeti” olarak tanımlanamaz. Aksine, kadınların savaşta cinsiyetlerinden dolayı katmanlı biçimlerde zarar gördüğü açıkça ortada.

Şimdi enternasyonal mücadeleyi büyütelim!

İkinci mesele ise birincisi kadar önemli. İran’da kadınlar hükümete karşı mücadelede birçok kazanım elde etmiş, kendi örgütlerini güçlendirmiştir. Siyonist rejimin başlattığı savaş ise kadınlara kat be kat daha fazla baskı anlamına geliyor. İran hükümeti yeni “casusluk ve ajanlık” yasasıyla muhalifleri “İsrail ajanı” olarak adlandırmaya başladı bile. Günlerdir süren tutuklamalar, 12 günde dört kişinin idam edilmesi tesadüf değil. O yüzden İran’da kadınlar emperyalizme ve rejime karşı bir cephenin günden güne güçlenmesi gerektiğini savunuyor.

Tarihi bir dönemeçten geçiyoruz. Şimdi tüm Ortadoğu’da sömürü ve yıkım döngüsünü kırmak için her bir ülkeden işçilerin, emekçilerin, kadınların dayanışma ve mücadelesinin yeşermesine ihtiyacımız var. Emperyalist çatışmaların sonucu olarak kan ve yıkımla imtihana çekilen Ortadoğu halkları bu döngüyü kırabilir. O yüzden tam da şimdi, dünyada gelişenlere daha geniş bakmalı, enternasyonal mücadeleyi büyüterek emperyalizm ve ülkelerimizdeki baskıcı hükümetlere karşı kendi cephemizi kurmalıyız.

Fotoğraf: Hamshahri

İlgili haberler
Nedir bu emperyalizm? | 'Emperyalizm emekçilere ka...

Emperyalist ve işbirlikçi tekelleri hedefe koymayan “iyi niyetin” başarı şansı yoktur ve halkı aldat...

Kadınlar Türkiye gündemini yorumluyor

İstanbul Küçükçekmece’de kadınlar Türkiye’de ve dünyada gündemden düşmeyen savaşları yorumladı. Günd...

İran’da neler oluyor? | Savaşa lanet, özgürlük içi...

ABD, İsrail yönetimleri İran halkına bombalarla "özgürlük" vadediyor, Batılı analistler İranlılar ad...