Kadınlar Türkiye gündemini yorumluyor

İstanbul Küçükçekmece’de kadınlar Türkiye’de ve dünyada gündemden düşmeyen savaşları yorumladı. Gündemlerin onların hayatlarını nasıl etkilediğini anlattı.
Güncel siyasi ve ekonomik gelişmelere dair umutsuzluk, öfke ve korku kadınlar içinde varlığını korumaya devam ediyor. Artan yoksulluk ve geleceğine dair kaygılar ön planda.
Türkiye’de yaşanan ekonomik sıkışmışlık, siyasi baskılar ve artan belirsizlik ortamı, kadınların gündelik yaşamını derinden etkiliyor. İstanbul Küçükçekmece’de konuştuğumuz kadınlar, ülke gündemine dair endişelerini, öfkelerini ve hayal kırıklıklarını anlattı.
“Artık görmek, duymak istemiyoruz”
Öfke ve hayal kırıklığının yanı sıra kadınlar çaresiz hissettiklerini ve bu yüzden gündemden uzaklaşmak için ellerinden geldiklerini yaptıklarını da söylüyor.
Küçükçekmece Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nde buluştuğumuz emekli Gülay, haber izlemeyi bıraktığını, sürekli şiddet ve çatışma haberlerinin ruhunu kararttığını söylüyor: “Uzun zamandır haber dinlemiyorum. Kimi vurdu, kim kime ne yaptı, içim almıyor. Sosyal medyada bile karşıma çıktığında görmek, duymak istemiyorum. Belki de artık yorulduk, görmek istemiyoruz. Geçmiş yıllarla kıyasladığımızda bugün çok kötü. AKP’li yıllar bizim gençliğimizi aldı götürdü. İki çocuğum var; kendimden geçtim, onların hayatı bitti benim gözümde.”
Konunun temeli ekonomi, yoksulluk
Ortadoğu’da süren savaşlardan da etkilendiğini söyleyen Gülay bütün bu yaşananların ekonomiyi daha kötü etkileyeceğini düşünüyor: “Geleceği düşünüyorum, bu beni korkutuyor. Türkiye’nin de karışacağına dair bir korkum var. İsrail-İran savaşı uzun sürseydi ülkemiz ekonomik açıdan daha da kötüye giderdi. Türkiye’ye gelecek yeni bir göçe, işsizliğe ve daha da artacak bir yoksulluğa sebep olacaktı. Yaza girdiğimizden beri karpuzdan başka meyve aldın mı diye sorsanız, yok. Onu da iki kez aldım. Meyve alamıyorum, sebzeden kısıyorum. Hayatımızdaki her şeyden kısıyoruz.”
Bu ne yaman çelişki
Olca ev kadını. Daha önce tekstil işçisiydi. Çocuğuna bakmak için işe gitmiyor. Olca, özellikle çocuğunun geleceğinden endişe ediyor. Eğitimden pazardaki alışverişe kadar her şeyin kötüye gittiğini söylüyor: “Bir çocuğum var, onun eğitimi için çok endişeliyim. Seçtiklerimizi cezaevine atıyorlar. Her şey ortada, hiç iyi görmüyorum gidişatı. Ekonomi zaten çok kötü. Gelecek kaygısı çok var. Bu çocuk büyüdüğü zaman ülke nasıl bir halde olacak, bilmiyorum.”
Olca Ortadoğu’da savaşların harlanmasının da endişe verici olduğunu ifade ediyor: “Ben duyduktan bir gün sonra İsrail ve İran ateşkes ilan ettiler. Türkiye’ye de gelir mi savaş, diye çok endişeleniyorum. Haber izlemek istemiyorum, aynı şeyleri dinlemekten bıktım. Benim de gündemim: Çocuğumun karnını nasıl doyuracağım, temel ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağım?"
Gündem karın doyurma ama diğer gündemlere de kayıtsız kalmanın mümkün olmadığını söylüyor Olca: “İsrail’in İran’la savaşı doları fırlattı. Bu da eve giren her şeyin pahalılaşması demek. ‘Bana ne?’ diyemiyoruz. Filistin’de halk öldürülüyor, sadece kınıyoruz. Bu nasıl kınama? İsrail’in yaptığı katliamlara tepki göstermek gerek. Ama hâlâ İsrail malları marketlerde satılıyor. Bu nasıl bir çelişki?”
“Bu ülkede sesini çıkaranların sesini kesiyorlar”
Çağrı merkezinde çalışan Gülsüm ülkede düşünce özgürlüğünün kalmadığını, insanların korkudan konuşamadığını söylüyor: “Ülkeyi yönetenler ikili, üçlü oyunlar oynuyor. Bugün Filistin’in yanında olduklarını söylüyorlar ama hâlâ İsrail’le ticari anlaşmaları sürdürüyorlar. Türkiye’de savaş çıkarsa ne olur? Sosyal medyada görüyorum, ‘Savaş çıkarsa kocamı askere göndermem’ diyor çoğu kadın. Benim de oğlum yetişkin olsaydı onu da göndermezdim. Bu ülkede olan, hep emekçinin çocuklarına oluyor.”
“Komple sistem değişsin”
Gülsüm toplumun bilinçli olarak eğitimsiz bırakıldığını, böylece daha kolay yönetildiğini savunuyor: “Ben bu ülkede bir gelecek görmüyorum. Bugün imkanım olsa bir dakika bile durmam. Daha önce çalıştığım markette üniversite mezunu arkadaşlarım var. Kimisi tekniker, kimisi yazılımcı, mühendis ama hepsi benimle aynı maaşı alıyor. Neden kendi mesleklerini yapmıyorlar? Çünkü iş yok. Her şey torpile dönüşmüş durumda.”
“Ben inançlı bir insanım. Ama hükümet insanları maneviyata değil, kör itaate sürüklüyor. Gözünü, kulağını kapatmış bir toplum yaratıyorlar. Diyanet, devletten en büyük bütçeyi alıyor ama toplumda bir karşılığı yok. Öyle bir şey olsun istiyorum ki bu sistem baştan sona değişsin.”
Kadınlar daha fazla kısıtlanacak
Esnek işlerde çalışan Tülin, ülkenin her alanda geri gittiğini düşünüyor. Eğitimden kadın haklarına, çevreye kadar birçok alanda yaşanan gerilemeyi şu sözlerle özetliyor: “Eğitim, sağlık, işçi hakları, kadın, çocuk, hayvan ve doğa hakları neresinden tutsak elimizde kalıyor. İnsanların topraklarını ellerinden almaları, ülkenin geleceği olan zeytinlikleri pazarlamaları… Bunların hepsi bir düzenin parçası. Seçme ve seçilme hakkımız elimizden alınıyor. Demokratik haklarımıza yönelik saldırılar sistematik şekilde yapılıyor. Artık temel haklarımız bile yok. Bundan sonraki dönem, bizi daha fazla abluka altına alacak.”
Kadınlara yönelik baskının sistematik hale geldiğini belirten Tülin, demokratik hakların da tehdit altında olduğunu vurguluyor: “Nafaka hakkı, mal varlığı gibi kadınlara dair tüm haklar hedefte. Toplumda bazı grupları örgütleyerek kadının giyimine, çalışmasına, hayatına karışıyorlar. Kadınlara yönelik haksızlıklar sürdükçe ülkede hukuktan söz edilemez. Kadının yaşamına müdahale ediliyor. Giyimiyle, duruşuyla hedef gösteriliyor.”
“Türkiye her yönden bağımlı bir ülke”
Türkiye’nin üretimden kopmuş bir ekonomiyle ayakta duramayacağını belirten Tülin, savaşların bu kırılgan yapıyı daha da zorladığını söylüyor: “Üretim olmadan enflasyonla baş edemeyiz. Dışa bağımlı oldukça her şey daha da pahalıya gelir. Savaşlar ekonomimizi çok ciddi etkiliyor. Aldığımız ürünlerin çoğu yurt dışından geliyor. Türkiye önce kendi ekonomisini düzeltmeli. Biz hep dışarıya bağımlıyız.”
Kadınların ortaklaştığı duygular; çaresizlik, öfke, korku ve gelecek kaygısı. Her biri, farklı alanlardan baksa da ortak noktaları bu düzenin sürdürülemez olduğunu düşünmeleri. Yaşanan ağır ekonomik kriz, ifade özgürlüğüne yönelik baskılar ve toplumsal adaletsizlikler, kadınların hayatını doğrudan etkiliyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İşçi kadınların gerçeği: Yaşamak için “Ali Cengiz”...
'Kadınlar bir nevi hiçbir zaman kazanamayacakları bir kumar oyunu oynuyorlar ancak her zaman kazanan...
Fabrikadan ibaret bir hayat, hayat mıdır?
'Yoksulluğun ve fazla çalıştırılmanın bir sonucu olarak, işçi kadınlar tüm yaşamlarını fabrikaya ada...
“Neden boşanmalarda arabuluculuk istemiyoruz?”
Dergimizin orta sayfasında 'Neden boşanmalarda arabuluculuk istemiyoruz?' sorusunun yanıtlarını arıy...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.