Çalışma koşullarını da sendikaları da değiştirecek yol: Birlik ve mücadele!
Örgütlü, örgütsüz fabrikalarda çalışan kadın işçilerin şu sıralar en önemli gündemi ücretler. Ek zam talep eden işçiler sendikayı harekete geçirmeye çalışıyor...

“Bizim fabrikada bu aralar bir hareketlilik var. Birden parlıyor işçiler, sonra saman alevi gibi oluyor. Birden bir ses yükseliyor, aha diyorum birazdan harekete geçeceğiz. Ama aynı anda sesler kesiliyor. Heyecanım da kursağımda kalıveriyor.” Elbette bunu da başka bir heyecanla anlatıyor tekstil fabrikasında çalışan Ezgi. Henüz asgari ücrete yapılan zammı almış değiller ama asgari ücretin yetmeyeceğini ve daha fazlasını tartışıyorlar. Usta makineciler haliyle kendilerinin ne kadar alacağını da merak eder durumda. Ama şimdilik tepkiler saman alevi gibi yanıp sönen bir şekilde ilerliyor. Nedeni işyerinin sendikasız olması, işyeri örgütsüz olduğu için de tepkiler hızla değişiyor. Çoğunluğu kadın işçilerin çalıştığı bu tekstil fabrikasında çeşitli sorunlar da yaşanıyor. Başta ücretlerin yetersizliği olmak üzere kadın işçilere farklı biçimlerde uygulanan baskı, rekabeti kızıştırıyor. Ezgi, “Bunu da öyle ustaca yapıyorlar ki sanki bu rekabeti biz kendimiz yaratıyormuşuz havası veriliyor. Örneğin makineciler çıkardıkları ürünlerinin sayısını birbirinden gizliyorlar. Bunu da diğeri onun önüne geçmesin diye yapıyorlar. Aldıkları bir fark var mı? O da bilinmiyor çünkü bu durum da gizleniyor” diyor. Buna rağmen işçiler aldıkları ücretlerden memnun değil ve zam talepleri var. Sendikasız fabrikanın hali buyken sendikalı başka bir fabrikaya bakalım…

İŞÇİLER TALEP ETMEKTEN VAZGEÇMİYOR

Malum bazı sendikalı fabrikalarda sözleşmeler asgari ücretin altında kaldı. Yine kadın işçi sayısının yoğun olduğu bir fabrikada, çalışırken dakikalarının bile hesaplandığını anlatıyor Dilek. Ay sonunda performans istenildiği gibiyse, ek bir ücret ödeniyor. Bu performansı yakalamak içinde yine rekabet başlıyor. “Çok hızlı olmak zorundasın, tuvalete istediğin zaman gidemezsin ve yanındaki arkadaşına kafanı kaldırıp selam bile veremezsin. Bizim işyerinde sanki ölüm sessizliği var. Çünkü deli gibi çalışıp ay sonunda o performans ödülünü alacaksın” diyor Dilek. Halbuki bir sendikanın asıl amaçlarından biri de performansa dayalı çalışmaya son vermek ve tüm işçilerin eşit bir ürün ortaya çıkarmasını sağlamak değil mi? Bunu da işçilerin arasındaki birliği korumak olarak ortaya koymak durumunda. İşçilerin ek zam talebi var ama sendikaları henüz harekete geçmiş değil. Ama işçiler kendi aralarında bu talebi, ‘örgütlü dile getirmeliyiz’ tartışmasını sendikasız bir fabrikadan daha fazla yapıyor. Dilek şöyle anlatıyor, “Bu dönemde işçiler temsilcilerle daha fazla konuşuyor, daha çok soru sorup sendikaya talebimizin iletilmesinde ısrar ediyor. Yani o temsilci istese de kaçamaz ve bir yerden sonra sendikaya işçilerin huzursuzluğunu ve talebinin dile getirilmesinde ısrar etmek zorunda kalıyor.” Dilek’in fabrikasında işçilerin ufak da olsa ısrarı sonucu şubat ayında ek zam için sendika patronla masaya oturacak.

ÖRGÜTLÜLÜK ÖNEMLİ AMA…

Melike, eşinden şiddet gördüğü için boşanmış bir kadın işçi. Yaklaşık 300 işçinin olduğu bir fabrikada çalışıyor. Yeniden ev kurmuş, çocuğunun velayetini almış. Ama bu durum çok pahalıya patlamış, kredi çekmek zorunda kalmış. Yeni asgari ücretten önce 5 bin 770 lira alıyormuş. Fakat maliyetler çok yüksek diye bu 220 lirayı da yönetim veremeyeceğini söylemiş ve bunun yerine ‘devam pirimi’ uygulaması koymuşlar. Melike, “Bir ay hiç izin kullanmayan işçiler devam primi alıyor. Yani hiç hasta olmayacaksın, geç kalmayacaksın, cenazende olmayacak vs. Ama hayat böyle bir şey değil ki! Benim küçük bir çocuğum var ve ben mecburen onun sorunları için izin almak zorunda kalıyorum. Haliyle devam primi alamıyorum. Bu yüzden sürekli baskı uygulanıyor bir de. Hiç izin kullanmayan işçilerle sürekli kıyaslanıp işten kaytaran biri gibi lanse ediliyorum. Bu durum da psikolojik olarak yıpranmama neden oluyor. Halbuki paraya çok ihtiyacım var, zaten zor geçinemiyorum. Ama robota değilim, doğru dürüst bir ücret verseler bizde insan gibi yaşarız” diyor.

Dilek, sendikasız çalışıyor, “Zaten bizim fabrikada işçiler pek sendikalı olamaya yanaşmaz” diyor bir yandan. Çünkü bu saydığım sorunlar sendikalı yerlerde de var. Tek avantaj sendikalı yerlerde asgari ücretin üstü çalışıyorlar. İşçiler örgütlü olmanın sendikaların tutumuna rağmen önemli olduğunu düşünse de örgütlü bir işyerinde rekabet ve performans uygulaması devam ettiği sürece bunun bir kırılma yarattığını düşünüyor. Ve sendika işçilerin tartıştıkları acil talepler etrafında onları birleştirip harekete geçirecek bir adım atmadıkça işçilerin gözündeki itibarı azalıyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül