Tuzluçayır’da, Afrin operasyonunu konuşmaya çalıştığımız kadınların düşüncelerinde öne çıkan korku ve üzüntü oldu. Yaşanabileceklerin en çok yoksulları ve kadınları etkileyeceğini biliyor, kaygı duyuyor, ancak bunu dile getirmekten çekiniyorlardı.
“Daha önce de böyle kahramanlık nidaları duyduk, ilk kez görmüyoruz bu tabloyu, sonunda onlarca gencecik insanın ölüm haberi geldi. Yaralı, ölü çocukların fotoğraflarını gördük. Savaş ne zaman huzur ve barış getirmiş” dedi kadınlardan biri.
Çekinen, düşüncelerini anlatırken kelimelerini özenle seçiyorlardı. “Söyleyecek çok şey var, bu kimin savaşı, ne için ölüyor bizim çocuklarımız, biz neden başka topraklarda hayatı bu hale getiriyoruz bilmiyorum. Ama korkuyorum; sosyal medya hesabımdan bir şey beğenmeye bile çekiniyorum...” ya da “Ben bir şey yazdığımdan değil ama arkadaşlarım çok paylaşım yapıyorlar. Acaba onların paylaşımları yüzünden benim başıma da bir şey gelir mi” sözleri, memleket halinin özeti gibiydi.
Bir yıl önce savaştan kaçıp Türkiye’ye gelen Türkmen bir çocuk ise “Arkadaşlarım öldü, neden oldu bunlar bilmiyoruz, savaş bitince evimize gidecektik, bunun için bekliyoruz, ama bitmiyor, biz nasıl yaşayacağız” derken, savaşın çocuklara neler yaşattığını anlatıyordu.
ZEYTİN AĞACI: BEN HALKLARIN KARDEŞİYİM
Yaptığımız sohbetlerden, günlerdir dinlediğimiz haberlerden olsa gerek birkaç defa uykumdan gergin uyandım. Rüyalarımdan birinde savaş Ankara’ya kadar gelmiş, okullar boşaltılmıştı. Bunu anlattığım birkaç arkadaşım da benzer rüyalar gördüklerini söyledi. Bu durum basit bir bilinçaltı olayı mı, yoksa savaşın yıkımının bizlerden uzak olamayacağını bilmemizden mi?Bir de operasyonun adı tekrarlandıkça, zeytin dalının neden barışın simgesi olduğunu daha önce hiç düşünmediğimi fark ettim. İnternette bir hikaye dikkatimi çekti. Zeytin ağaçları 2 bin yıl kadar yaşarmış. Yani o upuzun ömrüne yüz binlerce savaş, bir o kadar kardeşlik hikayesi, krallıklar, yoksulluklar ve yıkımlar sığdırırmış.
Bir rivayet göreyse İzmirli Homeros bir gün yorgun düşmüş ve dinlenmek için bir zeytin ağacının gölgesine uzanmış ve uyuyakalmış. Rüyasında ağaca “Senin sahibin kim?” diye sormuş. Zeytin ağacı Homeros’un kulağına eğilip şu sözleri fısıldamış:
”Herkese aidim ve hiç kimseye ait değilim; sen gelmeden önce buradaydım ve sen gittikten sonra da burada olacağım, çünkü ben halkların kardeşiyim.”
Zeytin dalı öylesine ironik bir isim ki, zeytin ağacı bile yüzyıllar önce kendisi söylemiş toprakların herkesin ve hiç kimsenin olduğunu, halkların kardeşi olduğunu.
Başka hesaplar güderken gencecik insanların tabutları başında kahramanlık, vatanseverlik nidaları atanlar, yoksulların evlerine ateş düşürenler zeytin ağacına kulak vermeli belli ki. Ve kadınlara, çocuklara da kulak vermeliler. Onca acıyı en derinden yaşayan, büyük acılara şahit olan kadınların söyledikleri bir tek onlara ait değil tüm kadınlara ait çünkü...
İlgili haberler
GÜNÜN ŞARKISI: Le Chant De La Paix (Barış için şar...
Bu şarkı barış için, yüreklerdeki o sıcacık sevgi için gelsin...
Keşke takma adlar kullanmak zorunda kalmasaydık
Bursa’da kadınlar neden barış istediklerini anlatıyor: “Bu savaş bizim savaşımız değil, ama barış he...
‘Çocuklarımız ölecek, yetmedi tank tüfek de bizden...
Sincan’da AKP’ye oy vermiş kadınlarla savaşı konuştuk. Suriye’de yaşananlardan tedirgin kadınlar ve...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.