Barışın gerçek izleri yanı başımızda
‘Örgütlü tartışmalar, kadınların deneyimleriyle birleştiğinde, barış mücadelesi çok daha güçlü bir toplumsal dayanak kazanacaktır.’

Kürt sorununa dair tartışmalar, uzun yıllardır Türkiye'nin gündeminde yer alıyor. Bu tartışmaların seyrine baktığımızda, genellikle devletin resmi politikaları, siyasi partilerin pozisyonları ya da uluslararası görüşmeler ön plana çıkıyor. Oysa barışın gerçek anlamda toplumsallaşabilmesi için yalnızca siyasal aktörlerin değil, işçi sınıfının ve emekçi kadınların taleplerinin bu sürece yansıması gerekiyor. Çünkü barış yalnızca silahların susması değil; halkların eşitliği, emekçilerin haklarının güvence altına alınması ve kadınların sözünün toplumsal yaşamda belirleyici bir yer edinmesidir.

İşçi ve emekçi kadınlar merkezde olmalı

Bugün hem Kürt hem de Türk işçi ve emekçi kadınlarının gündelik yaşamında ağırlaşan sorunlarına baktığımızda, savaş ve çatışma ortamının yükünü en çok onların taşıdığını görmek mümkün. Yoksulluk, işsizlik, güvencesizlik ve ev içi angarya, savaşın yarattığı yıkımla birleştiğinde kadınların yaşamını katmerli bir biçimde zorlaştırıyor. Bu nedenle barış tartışmalarında onların sesi, yalnızca bir katkı değil; bizzat sürecin merkezinde olması gereken bir güçtür.

Barış mücadelesinin bir başka boyutu ise demokrasi meselesidir. İşçi ve emekçilere, sendikal haklara, düşünce ve ifade özgürlüğüne dönük saldırılar artarken barışın yalnızca ulusal sorunla sınırlı olmadığını görmek gerekir. Demokrasinin baskılandığı bir ülkede, halkların eşit ve özgür bir biçimde bir arada yaşaması da mümkün değildir. Bu nedenle barış tartışmaları işçilerin, emekçilerin ve özellikle de kadınların demokrasi talepleriyle birleştiğinde gerçek anlamına kavuşabilir.

Önceki sayımızda da vurguladığımız gibi "Barışın adı yoksa, emekçi kadınların sözü olmalı" Bu söz yalnızca bir slogan değil; barış sürecine emekçi kadınların bakışını ve taleplerini taşıyan güçlü bir çağrıdır. Çünkü kadınların söz hakkı, barışın toplumsallaşmasının anahtarıdır. Kadınların barışa dair talepleri, sadece çatışmaların son bulmasına değil; eşit işe eşit ücret hakkından şiddetsiz bir yaşam talebine, demokratik hakların genişlemesinden özgür bir toplumsal düzen arayışına kadar uzanan geniş bir çerçeveyi ifade eder.

Dolayısıyla barış tartışmalarını yalnızca siyasi masalarda yürüyen müzakerelerle sınırlı görmemek gerekir. Mahallelerde, fabrikalarda, üniversitelerde ve kadınların yaşamın her alanında verdiği mücadelelerde de barışın gerçek izlerini bulmak mümkündür. Örgütlü tartışmalar, kadınların deneyimleriyle birleştiğinde, barış mücadelesi çok daha güçlü bir toplumsal dayanak kazanacaktır.

Bugün yapılması gereken barış sürecine dair tartışmaları, emekçi halkın ve özellikle kadınların gözünde ele almak, onların gündelik yaşamda yaşadığı sorunları ve mücadelelerini görünür kılmaktır. Çünkü barışın gerçek adı onların sözlerinde, taleplerinde ve ortak mücadelesindedir.

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
Kadınlar ‘barış’ için meydanlarda

İstanbul Emek ve Demokrasi Koordinasyonun Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda düzenlediği ‘Barış ve demokrasi istiyoruz’ mitingine katılan kadınlardan ‘barış’ın sesini ve sözünü yükseltme çağrısı geldi.

Atölyemizden izlenimler : Savaş ve barış meselesinden uzakta mıyız?

‘İyilik, güzellik içinde yaşayalım dileklerinin bizi sorulardan uzaklaştırdığını; sorulardan uzaklaşmanın ise umutsuzluk getirdiğini konuştuk. Sonunda şunu söyledik: O halde soru soralım.’

Filistin için ne yapabilirim ki?

‘Dünyanın gözünün Filistin’e çevrilmesi; Fransa, İspanya ve İtalya’da Filistin mücadelesinin sesinin yükselmesi kadınların mücadelesiyle çok ilgili, çok iç içedir.’


Editörden